Rüveyda Sadak

Yani! Bir Yıl

Rüveyda Sadak

Gazze hâlâ aynı Gazze iken; vicdanın izole edilerek, Gazze ne imiş gibi şu hani mutlu yıllar dev organizasyon adıyla yılbaşı’lı, olmazsa olmaz geri sayımlı bir olasılık harikası ve gerçeküstü farkındalık (!) ve an itibariyle Gazze’ye duyarlılık bağlamında bir inisiyatiften bahsedelim mesela.

Saat: 00.00…

Ocak ayı için ilk saat ve ilk gün ve aslında düzeltelim, yılbaşı temalı şu meşhur ve şu elit detaylı tabaka tarzının, yansıttığı bir seslenmeyle rutinleşen ve her alanda görmenin, imkâna ispat olduğu bir cümleydi; mutlu yıllar değil, happy new year söylemi. Öyle ya, kime ve neye göre? Söz konusu Gazze uzaklığında bir söylem ise bir yeni yıl ile Filistin için zulmün, can kayıplarının sonlanması temennisi diyoruz… 2024’e girerken bir farkındalık ile umursamazlık değil de ‘Biz Gazzeyiz’ duyarlılığı olabilirdi maddi, manevi. 7 Ekim’den bu yana Müslüman bir coğrafya bir Filistin coğrafyası, sürekli kayıplar verirken ve bu kayıpların rakamsalı 20 bini aşmış iken, alışılagelmiş geleneğin bilgisine ilgisiz ve sadece merakın kalabalığıyla herkes’leşebilmek, amacı araçsallaştırmış bir popülerlik sayılmaz mı? Söz konusu kartpostallarda ritüelleşen bir kare vardır hani. Bir araç ile türlü hediyeler ve elden teslimin, bacaya kargo oluşunu görünce de ne kar var ve ne de soğuğu Gazze’ye öteleyen ve rağmen bir kış sempatisiyle süreklilik fiilinin, görsel alışkanlığı ve oluşan bir gülümseme (!) telkini, an itibariyle zaten bir sorunsal değil mi? En azından tahmin, değere böyle diyebilirdi. Gazze’de yerde dikenler kanarken, çiçekler Dünya’sı normal olabilir mi? Vicdan sempatisi, Gazze için ne diyebilir? Var? Yok? Hangisi? Gazze’de bombalarla kırmızı gökyüzü var iken; küresel kapsam, devasa senfonili dekorlarla versiyon gösteriyor ve Gazze’de cadde, sokak insan cansızlarıyla sergilenirken, renkli şapkaların dikkate yoğunluğu da çok sayılı eğlencelerle gerçek bir ironi gibi. Bir tüketim endüstrisi, yapay gelenekseli (!) ancak bu denli olağanüstü hale getirebilirdi. Modernle gelen ve belki de az olanın, alışkanlığa dönüşen çokluğu da bu olsa gerek. Literatür, şaşkın. Bildiğimiz bayramlar vardır, hem. Bayramlarımız. Toplumsal değer ve bir anlam taşıyan ve bir şeker ile mutluluk sembol değil midir, bireye toplum olmayı öğreten bayram gerçeği? Ve fakat bayram konusunda, çeşitliliğin sosyolojisini de görmek mümkün olabiliyormuş. Nitekim geçmiş günlerden bir paragrafla sosyal medya referanslı cadılar bayramını, korku filmi görüntüsünden, gerçek hayat şartlarına ve bireye, topluma ve hatta küresele birdenbire yerleşmiş tuhaf şekillerin bir hiyerarşisi olarak anlamak da mümkün. Ve kişi için kontenjana özel (!) kıyafetlerin biçimleri de ancak bu kadar dikkate bağlamsız görünebilirdi. Gerçekten amaç ne olabilir; tuhafı normal, alanı Dünya dışı bir tercih göstererek ve belki de farklı sanılan bir karakter görünebilmenin bir güven karmaşası olabilir, kim bilir? Böylece toplumsal bir garipseyememe durumu, teşkil ettiği standart itibariyle alışkanlığa doğru bir değişim gerçekleştiriyor. Gazze’de vahşet, dehşet, katliam varlık gösterirken,  öte yanda sıra dışı farklılıkla bayram yanılgısı için de kutlama kavramını sözlük diline sormalı. Çünkü kutlamak, mutluluk karşısında bir cevap niteliğinde bir hediye bir ifade olduğuna göre, neyin kutlu mutluluğu olabilirdi kutlanmaya değer (!) olan? Hoş gelip, hoş giden durumların aksinin gerçekleştiği bir yer bir şehrin var olduğu gerçeğidir, Gazze. Ve fakat hoş gitmeyen tek bir durum var ki Gazze derken, gelip gitmeyen bir bayram ve hatta şehr-i sessizleşen bir mekândan bahsediyoruz ve Gazze’de, doğru bir gerçek var ki o da Gazze’de her şeyin gerçekten bir gerçek olduğu. Her yerde örnekler oldukça normal ve mümkün bir standart ki muhafaza edilenin bir tür alışkanlığa dönüşmüş olması pek şaşırtmasın. Öyle ya Gazze yok olurken, bilinç de rafa kalkmış olmalı. Programlar, ışık hızıyla hep daha bir fazlası genişliğinde, olabildiğince düşüncede farkındalığa mesafeyle Gazze’siz ve yılbaşı’lı ve her noktada, dört rakam kompleksi: 2024… araç, market, mağaza, sokak, yol vesaire… Hem Gazze var mıydı ve görünen o ki pek de dikkate değer değil gibi. Bu yılın bir farkı olmalıydı. En azından Gazze için yok olan can kayıpları, yok olan bir şehir ve yok olan bir toplum için… Ve Gazze’de bir kış. Vicdan duyarlılığı, ne der idi ya da ne demeliydi? Merhamet demeliydi, tüm gerçekliğiyle ve duyarlılığıyla. İyi bilinirdi, vicdan kavramı ve duyarlılık bilinci. Yılbaşı öncesi yapılan alışverişler ve alt yapısını şekillendiren, kapital ölçekli kampanyalar vardır bir alana, diğeri ücretsiz gibi serbest bir piyasa. Her şeyin kapitalde bir günü vardı hani, doğru. Bireysel daha az abartı sağlayacağı için dev projeli, dev katılımlı harcama, neyi kazanmakla mantığı ifade edebilirdi? Birey ve toplum ve aslında küçük kapsamlı düşünmek gerekirse bir insan… İnsan sürekli bir toplum sahnesinde değil midir zaten? Sektörel olarak eğlence kavramının, küresel olarak, bilinçli şefkati gölgelemesiyle bir anda kayıp şehir Gazze’nin, unutulanlar arasına dahil edilişi, sürekli bir gülümseme eklentisi için iyi bir sebep olmalı. Doğru ya, Gazze ne idi? Çünkü Gazze’ye hâlâ gelmedi; yeni yıl, new year. Ve muhabbet geç kaldı ki mutlu olması gereken bir çocuk yok, Gazze mekânında. Gazze yokmuş gibi davranan ve aslında gelen yıl için giden yıldan daha iyi temennilerle bir olumlu atıfta bulunmak bir duyarlı gereklilik olabilirdi. Yıl daha başlamadan ve artık günler geri sayımla rakamı takip ederken, Dünya gündemini boşlukta zannedenler de vardı, yok değil. Sebep şu ki yılbaşı için figürlü ağaç kompozisyonları, yanıp sönen ışıklı lambalar talep edilirken Dünya kapsamında ne Gazze, ne ekonomik sıkıntı, ne alabildiğine ve olabildiğine bir fırsatla ve kısaca her an’ın izdüşümüyle manipülasyonun gelenekselliği. Ve ne de bilumum artışlı örneklerle bunların hiçbiri bir sorunsal değilmiş gibi ve aslında aylardır küreselin bildiği, gördüğü meğer sadece sitcomdan ibaret bir görsel imiş ve kısaca, tabirin doğrusuyla hayat bir bayrammış (!) tabi içinde Gazze kavramı olmayan bir bayrammış bu.

Yazarın Diğer Yazıları