Rüveyda Sadak

Demografik Sessizliğin Mekânı, Filistin

Rüveyda Sadak

Takvim fotoğrafında bugün…

Gazze’de savaşın 27. günü ve neredeyse 1 ay gibi oldukça uzun bir zaman dilimi öyle değil mi? Bu, kimilerine göre normal kimilerine göre ise yıl kavramından farksız bir süre. Ve Gazze, bu süreçte eksilmeyen sürekli artan bombalarla mücadele ediyor. Harabeye dönen, yok edilen ve yaşanılan bütün mekânlardan ev, hastane, okul vesaire geriye kalansa taş ve topraktan başka bir şey değil. Sürekli ve hâlâ denizden, havadan ve karadan yapılan bombardıman sürüyor. Mekânın tabiatı aslında Gazze iken, an itibariyle mağara kalıntısı gündemli enkaz görüntü, durumun iktisadi bir tezahür olmadığını ısrarla ifade ediyor.

Bu bir zulüm bir katliam ve insanların topyekün yok edilişi yok oluşu ki durmaksızın devam ediyor. Gazze, haftalardır ateş hattında ve Gazze, kıpkırmızı gökyüzüyle bombalar altında katledilen insan cansızlarıyla. Gazze’de olağanüstü bir yıkım psikoloji bir soykırım ve bir kaos yaşanıyor. Normalin ötesinde devasa bir savaş kurgunun uygulanıyor olması, savunmasız sivillerin soykırıma uğradığını gösteriyor. Filistinliler, çocuklarının kollarına isimlerini yazıyor. Bu, çocuklar için sağlanan bir ayrıcalık değil. Çocukların ölmesi durumunda, kimlik teşhisi sebebiyle böyle bir yöntem kullanılıyor. Ve şimdi bir ülke bir topluluk ve böylece bir proje gerçekleştiriliyor. Yabancı bir ülkede yaşayan bir kısım çocuklar, protesto amacıyla ellerine kendi isim ve yaşadıkları şehri yazıyor ve böylece Filistin için tek sesin olmadığını sosyal medyada, durumu protesto ettiklerini ifade ediyorlar.

Ve mevcut savaş ortamı için destek konusunda seyirci kalmak bir tercih olmamalı’nın, manen bir destek ifadesi böylece görülüyor ve orada sadece tek bir ülke değil, farklı ülkelere dahil uluslar arası bir detay faydacılık söz konusu.

Filistin Sağlık Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, Gazze’de bebeklerin bile öldürüldüğü toplam 3 bin 648 çocuk ve şimdiye kadar can kaybının 8 bin 796 olduğu bildirildi.

Filistin’de yaşanan bu bombardıman için tabiî ki tepkiler geliyor. Nitekim Birleşmiş Milletler’de üst düzey bir diplomat olan Craig Mokhiber, Filistinlilerin soykırıma uğradığını söyleyip, yazdığı 4 sayfalık istifa mektubunda, çözüm için 10 maddelik bir plan sunarak, bu planı uygulamanın uzun yıllar süreceğini bildiğini, bu yüzden bir an önce harekete geçilmesi çağrısını yaparak istifa etti. Hümanist ve diplomatik bir nezaketti bu. Gazze’ye dayatılan mobbingin, soykırımın tercümesi ve bir inisiyatifi yok. Söz konusu bir insan. Filistin için insan statüsünde sayılabilmenin, ekonomik sebepli bir ölçütü var imiş meğer. Bu koşulların gerekli olduğunu, gerekli sayıldığını istikrarlı hale getiren ve ispat eden, facia ve fecaat oluşumu her şeyin bir özeti değil mi? Filistin ülkesinin, var ile yok arasındaki somut gerçekliği ve insan olarak yaşayabilmenin ilk ve tek şartı bir koşula bağlı olarak, ekonomik CV ile doğrudan ilgili olduğunu gösteriyor. Sonrası şartlarda ise bir fobinin yani bir islamofobinin yorumunu görmek mümkün. Mesela, artık Filistin’de, Gazze’de Filistinlilerin bir rakam bir matematik hesabı yok. Yaşam mücadelesi var sadece yaşayabilmek. Şu bilinen para kavramının, yegâne öznesi Napolyon bile belki de böyle bir kaostan bahsetmemiş olabilirdi.

Ve görünen o ki Filistin konusunda siyasa, mecazi bir hegemonya içerisinde. Beklentiler, bu savaşın en kısa sürede bitmesini teyit ediyor. Ve rağmen kötü betimlenen insanın, aslında bir mağdur, savunmasız bir Filistinli olduğu gerçeğini, haftalardır gündemde soğutmayan yine bir küresel gerçek. 

Yazarın Diğer Yazıları