Rüveyda Sadak

Anlama Binaen Bir 'Hakimiyet' Analiz

Rüveyda Sadak

Teknik mutfağın özgün isimleri… Etzioni misali, sorumluluğu önceleyen ve her şeyden önce etik geleneği, gerektiği gibi pekiştirmenin her şart ve her ortamda sağlanabilmesi biraz eksik bir çözelti olarak bilinse de rağmen farklılıklara da rastlamak mümkün olabiliyor. Gazete kavramını ya da aslında okumak kavramını, düşüncede harmanlayıp sentezleyerek, okunabilirliği katmanlaştırmak şeklinde bir benzetmeye de gidebilirliği gayet makul olmalı. Söz konusu, geçenlerde yapmış olduğumuz toplumsal içerikli ve modernin toplumsala motive olan birikimini, bireysel bir yorumlama ile röportaja yansıtmış olduk. Ve dolayısıyla bir girizgâh teşekkür diyerek… 
Birkaç paragraf ve belki de parantez içi bir tırnak belirtmek, tezat oluşturmayacaktır. Orijinal/ organik olan hep iyidir prosedürünü, gerçek manaya taşımış olan Hakimiyet Gazetesi... Üretim sadece kapital hesaplamalar yönünde tabiî ki değil. Teknik olarak, çeşnisi bol bir okuma bir araştırma yapılacaksa kavram seviye önce iletim, sonra iletişim ve en son yorumlama ile bir bütünü ifade etmeli. Ve öncelikle 10 Ocak tarihli ‘Çalışan Gazeteciler Günü’ sebepli kadrajın nesnesinden, Hakimiyet Gazetesi’nden bahsedelim… Hakimiyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ahmet TOPRAK ve teknik ekipten, Genel Yayın Yönetmeni Ömer Enes YILAR, Yazı İşleri Müdürü Erkan BAY, Sayfa Tasarımcısı Fethiye UÇAL, Gazeteci Arkadaşlarımızdan Feyza Nur DİKİCİ, Hasret KANTARCIOĞLU, Başak Meral GÜNDÜZ, Kübra KABUKÇU, Hüseyin KABUKÇU, Tamer ÖREN ve bütün Hakimiyet Ekibi’ne; bilginin varlığını, üslup inisiyatifiyle bütünleştiren ve başarının ve başarılı olmanın, çalışmakla mümkün olabileceğini toplumsal gerçeğe doğrulayan gazetecilik anlayışı için Çalışan Gazeteciler Günü’nüzü tebrik ediyoruz. Ve samimi üslup ve cevabının, soru öznesi ve karşılık bulduğu ve bilgi mutfağının nitelikli rollerini yerine getiren, Hakimiyet ekibine bir iade-i teşekkür… 
Okumanın, günümüz modern Dünya’sında nesnel bir farkındalık yerine, mekân itibariyle kütüphane değil de bir donanım (!) olarak sanal-sosyal medya ritüelinin, gerçeklik algısını özellikle gençler üzerinde kütüphane kapsamlı; gidilse ne kazanılır, gidilmese ne kaybedilir gibi tuhaf bir ikilemin boşlukta bırakılmış olması da sorularla bir çelişki olsa gerek. Sebze, meyve ve ya da bir klasik gelenek olan simit ve hatta bir ekmeğin fiyatını bilmeyip, medya sosyalinde (!) beğenilerin, sayısal nüfus artışını hesaplayarak, bunun önemini neredeyse arz-talep eğrisine bir rakamsala ve medyatik artışlarla kim nerede yorumunu bir sorun olarak amaç edinip bir hesap somutuyla bütünleştirmeye çalışmak değil midir, okumak kavramından uzaklaşmak? Nicelik, ekonomik ya da görsel bir şekil olarak bilinse de nitelik gerçeği, okumak kavramını izole etmeyen bir orijinalliğe davet biçimiyle anlatılanın, cümlenin ve özetle kelimenin gerçekten önemli olduğunu büyük ölçüde ifade ediyor. Bugün; bireyler arası samimiyet, iletişim, ağır biçimde bir sessizlik tercihinde yer alıyor. Mesela, apartman örneği… Küçük, dairesel kutulara yerleşmiş bireylerin çoğu, bihaber bir çevresel iletişimin uzaklığında ve modernle birlikte, değiştikçe gelişen ve geliştikçe de değişimin kaçınılmaz gerçeği ile büyüme kat ederken de ilerleyen bir küresel ve öte yanda, gerileyen bir iletişim eksikliğinin yanlışını ortaya koyuyor. Bireyler, yabancılaşıyor. İletimin sembolü sanılan sosyal (!) medya kapsamının gereksiz detaylarıyla meşgul olmak bir bireysel tercih değil ve olmalı mı, tartışılır. Amacın, reklam aracılığıyla böylece farklılaşmış olması, sosyalin (!) hangi sosyal bağlamı olabileceğini, mevzu edinmiş olabilir mi? Biliyor muydunuz sorusunun, mantık çerçeveli kayda değer bir gerçeklik bildirmediği örneklerin, gölgesinin bile seyre değer görülemediğinin farkındalığı da doğrunun, anlamsal bir bütünü olmalı. 
Sorumluluk her alana nüfuz eden, toplumsal ölçekli bir kavram ve doğruyu görmek ise doğrunun sabitliği ile ilintili bir gerçeklik. Ve şöyle ki 2x2 rutin gereği bir ezberin dışında, iyi giden bir şeyleri böylece görmek de gurur vericiydi, okunan bir gazetenin oluşum sürecini yorumlayabilmek için. Birikimi, donanımla taçlandırmak adına, geleceğe dair iyimser bir olumlamadan bahsetmek, yerinde bir analiz olmalı. Sayı sınırsız kütüphane, kitap ve yapılan tercih alternatifli okumalar ve sonuç itibariyle verim orijinalliği şeklinde bir ölçme bir değerlendirme ve belki de hafif bir yorumlama yapmak gerekirse, aktif toplum aktif bireyler ve aslında sorumluluğunun bilincinde, tema ve içerik yapısıyla oldukça şık bir mental dağılım olarak, “İşleyen demir, ışıldar” kapsamlı ve değerli atasözümüzün böylece somut ekrana yansımış olduğunu, Hakimiyet ekibiyle görmüş olmak, bilginin ezberde değil, doküman zenginliğiyle imkânının mümkün olabileceğini gösterdi. Sosyolojik perspektiften, iletişimsel eylem teorisiyle değerlendirmek gerekirse, anlamsal pozitifin sahadaki aktif bireylerini tebrik etmek, yorum cümlenin kı(s)sası olmalıydı. Nitekim, bilmiyorum’un cevapsız kaldığı ve soruların, cevaplarıyla bizzat bilgi kaynaklı sorumluluk bilinciyle ve en önemlisi, kurgusal değil, gerçeğin kendisi yani sanal olmayan, ne magazin ve ne de medyatik bir reklam kaygısından uzak bir özgünlükte, doğrusal bir kavram idi ifade ettiğimiz. Ve Durkheim, modernde iş bölümünün organik dayanışma ile gerçeklik kazandığından bahsederken, özgün çalışma ortamlı bir organizma örneği olarak, günümüz şimdi’sinden, özverili bir sorumluluk misal diyerek, Hakimiyet Gazetesi’ne başarılar devamıyla gelecek yıllar temennisi.

Yazarın Diğer Yazıları