Hanifi Yavaş

Modern İnsan Özgür mü Köle mi?

Hanifi Yavaş

İnsanlar ile diğer canlılar arasındaki en temel fark akıldır.

Melekler, doğru ve yanlışı sorgulamadan yaratıcıdan aldıkları emirleri uygularlar. Hayvanlar içgüdüsel olarak ihtiyaçlarını gidermeye yönelir. İyiyi kötüden, doğruyu yanlıştan ayırma gibi bir kabiliyetleri yoktur.

Allah,insana vermiş olduğu akıl ile insanı özgürleştirmiştir. İnsanlar bu akıl sayesinde, yaşamı boyunca tercihler yapabilmektedir. 

Kendisine verilen bu akıl ile Yaradanını tanıyıp tanımama, onun buyruklarına uyup uymamaya kadar sınırsız bir özgürlük alanına sahip olmuştur. 

İnsanlar yemek, içmek, eğlenmek, giyinmek, iş ve eş seçmek dahil hayatları boyunca yaptıkları ve yapacakları tüm tercihlerini kendisine verilen bu akıl sayesinde yapabilmektedir. 

İnsanın edilgen bir varlık olduğunu kabul edecek olursak, düşünce ve yaşam tarzına dair tüm seçimlerinde sosyal çevreden etkilenmesi de kaçınılmazdır. 

Her ne kadar iyiyi, doğruyu ve güzeli tercih edecek yaratılış kodları mevcut olsa da insan iradesi sosyal alanlardan fazlasıyla etkilenmektedir. 

İnsanı özgür kılan, kendisine verilen aklı, özgür iradesi ile kullanarak yaratılışa uygun kararlar almasıdır.

Modern insanın köle mi yoksa Özgür mü olduğunu anlamak için şu sorunun cevabını aramalıyız. 

Yaşadığımız yüzyılda, yaşamımızı sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğumuz ve tükettiğimiz ürünleri özgür irademiz ile belirleyen biz miyiz yoksa birileri bizleri bunlara yönlendirmekte midir?

Ya da yaşam tarzımız ve zamanla oluşan alışkanlıklarımız, kendi tercihlerimizlemi  yoksa irademize etki eden faktörlerin yönlendirmesiyle mi oluşmaktadır?

Bu soruların cevabını bulduğumuzda, ne kadar özgür ya da ne kadar köle  olduğumuza karar verebiliriz.

Yaşadığımız modern zamanlarda bireyin özgürlüğü önündeki en büyük engel, Emperyalizm ve onun üretimi olan küresel kapitalizmdir. 

Bu sistem elde ettiği sosyal, ekonomik ve kültürel güç ile bireyleri ve toplumları istediği kalıba sokmaktadır. 

Sahip oldukları ekonomik güç ve iletişim teknolojisi ile bütün haber kaynaklarını ve sosyal medyayı yöneten bu güçler, yaratılış itibarı ile edilgen olan bireyin ne yiyip içeceğinden, neleri giyeceğine kadar her konuda yönlendirmektedirler. 

Geçmiş yüzyıllarda efendilerinin yanında karın tokluğuna çalışarak üretim aracı olan köleler vardı. Bugüne baktığımızda siyasi ve ekonomik gücü elinde tutan güçlerin yanında, benzer şartlarda çalışmak zorunda olan modern köleler vardır. 

Klasik dönemde köleler, efendilerinin tarlalarında üretilen ürünleri tüketerek hayatlarını sürdürürken, bugün modern köle olan bizler, piyasaya hakim olan güçlerin fabrikalarında çalışarak aldığımız ücret ile onların ürettiklerini satın alarak yaşamımızı sürdürdürüyoruz. Nitelik olarak farklı gibi görünse de nicelik bakımından fark yoktur. Kazanan her zaman efendilerdir.

Kapitalizm, tekelindeki iletişim araçlarının gücü ile neyi ne kadar tüketeceğimize karar vermektedir. Ne kadar çok tüketirsen o kadar çok mutlu olursun anlayışını beyinlerimize yerleştirerek, bizleri tüketim toplumu haline getirerek sermayelerini büyütmektedirler. İnsanların bu kadar tüketime ihtiyaçları olup olmadığına karar veren kapitalist sermayedir. 

Reklam ve moda sektörü ile kısır bir döngü içinde yaşamını sürdüren insanlar, seçimlerini kendileri değil, sermayenin ürettiği ürünlerin dayatması ile seçmektedirler.
  
Bir örnek ile zihinlerimizde ve seçimlerimiz de oynanan oyunları anlamaya çalışalım. 

Batı toplumlarında kadınların süslenmeleri ile doğu toplumlarındaki kadınların süslenme tercihleri farklıdır. 

Sanayi devrimi ile birlikte batı toplumu kadınları için üretilen kozmetik ürünler, iç piyasada doyuma ulaşınca, üretimin devamı için bu ürünleri başka toplumlara satmak kaçınılmaz olmuştur. Ama doğu topumundaki kadınların süslenmek için kullandıkları kozmetik ürünler farklı olduğu için pazarlamaları mümkün değildir. Bu üretilen ürünleri pazarlamak için önce o toplumdaki kadınların buna ihtiyaç duyup talep etmeleri gerekir. Bu talebi sağlamak için ürünleri pazarlamak istedikleri toplum bireylerinin öncelikle zihinsel yapılarını, bakış açılarını ve tercihlerini değiştirmek gerekmektedir. İşte tam da bu noktada kültür Emperyalizmi diye tarif ettiğimiz yöntem ortaya çıkmıştır. İşe öncelikle o toplumdaki bireylerin ihtiyaçlarını yani süslenme tarzlarını değiştirerek başlamışlardır. Bunun için de kapitalist sermaye reklam ve moda gibi kavramlara çok büyük paralar ayırmıştır. 

Kozmetik sanayi sadece bir örnektir. Bireyin ve toplumun diğer ihtiyaçları için de aynı yöntem tüm acımasızlığı ile uygulanmaya devam etmektedir. 

Bu örnekte de görüldüğü üzere düşündüğümüz ve seçtiğimiz hiç bir tercih bizim kendi tercihimiz değil, bize sevdirilerek bize dayatılmış olandır.

Bu bir çeşit toplum mühendisliği projesidir.

Maalesef bu proje başarıya ulaşmış ve yıllardır tüm toplumları esir almıştır. 

Yaşadığımız yüzyılda modern toplum özgür değil, küresel sermayenin kölesidir.

Yazarın Diğer Yazıları