Mehmet DUMAN

GELDİĞİMİZ NOKTA

Mehmet DUMAN

Tek sıkıntımız, Tatos’un son dönemde yaşadığı sakatlık mıydı acaba demeye ramak kalmışken, Adana Demir spor maçının ikinci yarısında değişen hiçbir şeyin olmadığını bir kez daha gördük. Emre Öztürk’ün defansın solunda oynamasına isabet olmuş derken, Onur’ u tamamen kaybetme adına hücum hattının soluna kaydırmayı hangi mantığa sığdırabiliyoruz anlayamıyorum. Bu kadronun sahaya sürülmesindeki anlayış ve amaç birilerine ders vermekse eğer bunun adına tehlikeli oyun demek gerekir.

Takımın en istikrarlı oyuncularından olan Alpaslan’ı kenarda tutmak, Sarpong ve Berk gibi iki kanat oyuncusu varken onların yerine dinlendirilmesi gereken Onur’u onların bölgesinde oynatmak aklıselim bir düşüncenin ürünü olamaz diyorum. Maçın ikinci yarısına hem gol bulmak hem de skoru korumak anlayışı ile çıktık diyen dedemiz bu bölümde sahada ezilen, yok olan takımını hangi gözle izledi’ de kalkıp maç sonunda dönen topları alamadık diyebiliyor? Adama sormazlar mı kaç tane dönen topumuz oldu diye. Diğer bir söylemi olan, skoru koruma anlayışına saygı gösterme durumu ise tam ağırlık kazanmaya başlamışken, sen gel maçı almak için saldıran rakibe karşı Elmar’ı oyundan al. Bizim gördüğümüzü sen hangi gözlükle izliyorsun acaba hocam. Ayakta kalan, koşan, çırpınan, rakibe karşı kora kor mücadele eden bu adamı Onur dururken nasıl saha kenarına alırsın? Elmar’ın oyundan çıkarken sana karşı gösterdiği tepkideki haklılık oranını düşünmedin mi hiç?

Kendi adıma, futbolcularımızın bu maçta verecekleri tepkiden ziyade ortaya koyacakları oyun beni daha çok düşündürmeye başlamıştı. Tatos’un uzun süren sakatlık serüveninden çıkışı, kadroda yapılan düzenlemeler sahaya nasıl yansıyacaktı acaba merak ediyordum. Bu meraklı düşüncem fazla sürmeden maçın özetine şunu ekleyebilirim sanırım. Tatos oynadı maçı 2-0 yaptık, Tatos yoruldu beraberliği zor kurtardık. Ligin 14. Haftasını geride bırakırken puanlamada nereden nereye geldiğimizi, ya da bu süreci ikiye böldüğümüzde yaşadıklarımızı görmek için tahmin yapmaya gerek yoktur sanırım. On dört maçlık sürecin ilk yedi haftasında sadece ilk maçta iyi oynamana rağmen Altınordu takımına kaybetmişsin, dört galibiyet almış, sıralamada averajla üçüncü sıradasın topladığın puan on dört.

Liderle puan farkın sadece bir puan. Son yedi haftaya baktığımızda ise sadece bir galibiyet alarak bu süreçte beş puan toplayabilmiş liderle puan farkın on bir puana çıkmış, dokuzuncu sıraya gerileyerek alt sıralardaki takımlarla boyun ölçülmeye başlanmış. İşte size yaşadığımız on haftalık sürecin iki ayrı özeti, buyurun kararı siz verin. Ayrıca ilk süreçte oynanan futbolla ikinci süre de oynanan futbol arasında dağlar kadar fark olduğunu da belirtmek istiyorum. Kısaca ne kadar ört bas edilirse edilsin ne kadar pembe tablolar çizilirse çizilsin sıkıntı yok denilemez, sıkıntı inkâr edilemez. Futbolcu aç kalır susuz kalır, futbolcu parasını zamanında alamaz sıkıntı yaşar, fakat hiçbir futbolcu oynadığı futbolu ayaklar altına seremez, elinin tersiyle futbolcu olduğunu bir köşeye itemez, maçta takımını sabote etmez, arkadaşlarını satamaz.

Çıkar Aslanlar gibi oynar, mücadele eder, elinden geleni yapar. Mehmet Yiğit’in hırsı, Elmar’ın oyundan çıkarken verdiği tepki bunun ispatı değil midir? Kısaca şunu belirtmek istiyorum, saha dışındaki sıkıntılarınızı ne olur bu takıma yansıtmayın, tabirimizle çağa çoluğun eline verdiğiniz, işi bilmeyenlerin önüne sürdüğünüz lokmaları yeri geldiğinde geri almasını bilin artık. Bu kulüp kimsenin arkadaşının, kimsenin babasının malı değildir. Bu kulübü istediğiniz gibi yönetemezsiniz. Maddi yöndeki başarınızı hovardaca harcamalarla kazanca çeviremezsiniz.

Yeni yapılanmadan kaçmayınız, kaybeden değil kazanan olursunuz. Çamur balçıkla sıvanmaz, başarılı olunuz başarınızla dik durunuz.

Saygılarımla.

 

Yazarın Diğer Yazıları