Geçtiğimiz hafta sonu ilk soluğu Yakup Kılıç kapalı spor salonunda oynanan Elazığ Basketbol kulübü ile Kırklareli kadın basketbol takımı maçında aldım.
Ertesi gün ise Elazığspor’umuzun maçı için Doğukent’e koştuk. Rakip yılların üçüncü lig gediklisi takımı Hacettepe’ydi.
Kendi evimizde oynadığımız maçları bir kenara koyduğumuzda hem basketbolda hem de futbolda diğer takımlarımız deplasman yolcuğuna çoktan çıkmışlardı. Bir yandan içeride oynadığımız maçları yaşarken diğer yandan gözümüz kulağımız deplasman maçlarından gelecek güzel haberlere odaklanmıştı.
Haftanın ilk günü olan Cumartesi Elazığ basketbol kulübü ile Kırklareli basketbol maçını izlerken keyifli ve sonucu bizim tarafımıza olacak bir sonuç bekliyorduk salonu dolduran taraftarlarla birlikte. Maça hızlı ve istekli başlayan Elazığ takımı ilk üç periyotu çok rahat bir şekilde önde tamamladı. Hatta bir ara sayı farkını yirmi sayının üzerine çıkarmayı bile başardı diyebilirim. Son çeyreğe girilirken 14 sayı farkın verdiği averaj ve avantajla maçı tamamlamasını beklediğimiz Elazığ basketbol kulübüne ne olduysa bütün dengeleri bir anda alt üst etti bu çeyrekte. Çıkarken kaybedilen toplar, boş dönülen ataklar, takım koçunun takıma yansıttığı gerginlik maçın havasının önüne geçti. Kendi elimizle yarattığımız bu fırsatı iyi kullanan rakip takım maçın bu çeyreğine damgasını vurmakta sıkıntı yaşamadan önce farkı kapatıp son saniyelerde ise maçı almayı başardı.
Daha sonra kulağımıza fısıldanan Özel idare takımının İzmit te mağlup olması haberi bize birkaç haftadır alınan başarılı sonuçlarda bu kez ibre futbola mı kaydı acaba diye söyletmeye başladı.
Burada söylenmesi gereken tek cümle varsa iki takımımız içinde geçerli olsun diyerek, ya özgüvenimiz çok fazla ya da biz kendimize güvenmekte sıkıntı yaşıyoruz olur.
Pazar gününe dönecek olursak Elazığspor- Hacettepe maçına ben kendi görüşüm olarak altı puanlık maç demiştim. Rakibin kazanması halinde orta sıralamadaki takımlar ile üst sıralar arasında kopmalar başlayacak bizim kazanmamız halinde ise olması muhtemel bu düşünceye fırsat vermeden kendi hedefimizden kopmadan yolumuza devam edecektik.
Maça isteksiz ve arzu yoksunu başlayan Elazığspor ilk yarı boyunca rakip kalerye gitmekte sıkıntı yaşarken rakip takımın pas toplarıyla çok rahat bir şekilde kalemize gelmesi dikkatlerimizden kaçmadı. Nitekim rakip geliştirdiği atakların birinde çok rahat bir şekilde aradığı golü bulunca ilk yarıyı önde tamamlayarak soyunma odasına gitti.
Maçın ikinci yarısında ise oyuna iki değişiklik yaparak çıkan Elazığspor bir anda dengeleri alt üst etti diyebiliriz. Zira takımın golcü futbolcusu Ömer Faruk Sezgini hangi mantıkla yedek kulübesinde bekleten takım hocasının bu düşüncesinden vazgeçmesi adeta takım üzerinde fitili çekilmiş bomba etkisi yaptı diyebilirim.
Birinci gol, ikinci gol ve 2-2 den sonra gelen üçüncü gol. Elazığspor bira anda maçı koparıp aldı, üç puanı hanesine yaşadığı büyük coşkuyla yazdırdı. Burada dikkati çeken en önemli unsur neydi diye bir soruya verilebilecek cevap, Elazığspor’un rakip kalede bulduğu gollerin hazırlanan ve gelişen hücumlarla değil de yan toplardan ve köşe vuruşlarından kaydettiği üç kafa golüyle bulması diyebilirim. Zira her takım hava toplarında Elazığspor’a bu fırsatları vermez her takım bir anda böyle panik durumuna sokmaz kendisini.
Bu arada görsel yayın olarak bölgemizin ve ülkemizin ulusal kanallarından olan Zaza TV. de haftalık spor programıyla karşınızda olacağımızı belirtmek istiyorum. İlimizin ve bölgemizin spor karşılaşmalarını, analizlerini, yorumlarını yapacağımız programda her hafta değerli konuklarımla sporun her branşını konuşma gayretinde olacağız İnşallah diyerek.
Esen kalın.
