Mehmet DUMAN

Biraz Takıldık

Mehmet DUMAN

Yeşil Pertek demişler adına. Her ne kadar bağlı olduğu yer komşumuz Tunceli görünse de, kültürüyle, yapısıyla, yakınlığıyla, alış verişiyle biz ve bizden olan Pertek, bak gördün mü sana reva görülen bir köprü bile kaldı başka baharlara. Bakanlıktan açıklama gelmiş, Pertek köprüsü proje aşamasında olup Feribot talebiniz ise olumsuz sonuçlanmıştır. Devletin imkânları dâhilinde ileriki yıllarda ancak proje çalışmaları ve yapım işi güncellenecektir. Kısa ve öz olarak başka kapıya. Elli yıllık beklentinin son noktası bu acı söz olsa gerek. Yediğiniz, içtiğiniz, aldığınız, götürdükleriniz, yıktıklarınız, döktükleriniz elbet hesap soracaktır nefes darlığı çekmeye başladığınızda diyerek Feribot bulamadığı için hastaneye yetişemeyen ve hayatını kaybedenlerin hakkını ödeyin şimdi. Sultan Süleyman’a kalmayan size mi kalacak sandınız, Garibanın, emeklinin, yetimin, öksüzün, işsizin ahı yapışacaktır elbet günü geldiğinde yakanıza. Büyük depremi hep birlikte yaşadığımız şehrimizde son zamanların dillerden düşmeyen şarkısını kim besteleyecek acaba? Şarkının adını ben koydum, doldurması söz yazarlara kalsın. Yılın şarkısı, “ yıkımdan götürenler” olsun bence. Götürdüler Dünyayı, malı, mülkü, parayı. Gözleri doymadı doymayacak. Kurda yem oldu, harabeye döndü koca şehir. Neylesin kor ateşte canı yanmayan vekil. Karanlık çökünce şehrin üstüne, bazı ortamların iş görme ve fiskos mekânlarına döndüğünü duyuyoruz. Bulunduğu yeri hak etmeden yanında olanları ezerek, iki cümleyi bir araya getirmekten yoksunların bu karnavalda nasıl söz sahibi olduklarına şahit oluyoruz. Yalanlarla, dolanlarla, olmayan methiyeler dizerek, yaşananları iterek neler, neler götürenler takılıyor aklımıza. Yalakalık, yağcılık, yağdanlık, sızmalı, natürel ne ararsan var. Bizden uzak olsunlar diyerek kendi yolumuza bakıyoruz. Arkamızdan kimin ne beklentisi ve menfaati varsa yemeklerin ve diğer hesapların onlara patladığını duyuyoruz sadece. Allah gözünüzü doyursun, bankamatik ve perdesi yırtılmış el altı tezgâhçıları. Aklıma gelmişken her daim yazmaktan, söylemekten çekinmeyeceğim haklı olduğuma inandığım bir konuya bir iki cümleyle değinerek haftalık yazımı kapatmak istiyorum. Bundan yaklaşık iki yıl önce emeği geçen kim varsa teşekkür ederek Allah razı olsun dediğimiz spor taban birliklerini bir araya getiren amatör spor evine biraz takılmak istiyorum. Öncelikle sormak istiyorum niye bu binada bir tane basın odası yok acaba? Dernek vasfından başka özelliği olmayan, Gençlik spor genel müdürlüğü ya da Türkiye futbol federasyonu ile Tüfad, saha komiserleri ve hakemler gibi hiçbir bağı ve kaydı bulunmayan bir kuruluşa ilgili yerde bir odanın sultanın sarayı misali dayanıp döşenmesi hangi sözlerin ikramı oldu bilemiyorum. Ayrıca hiçbir zaman şikâyet anlamında bu konuda bir kelime etmediğimi anamın ak sütü gibi savunurken tek söz kalıyor bizde ona, git rahat otur bakalım saltanat sandığın koltuğunda, içindeki çürükten haberin olmadıktan sonra. Kısaca, İlgili yer ayırım yapılmadan tüm basına verilmiş olsaydı, cemiyetler ve diğer kuruluşlar rahatlıkla kullanabilecekleri bir basın odasına kavuşmakla kalmayıp, aradaki buzların erimesinde de yol alınmış olacaktı. Karar büyüklerimizin diyerek, sağlık ve esenlikler diliyorum.

Yazarın Diğer Yazıları