Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Zaferden Zafere…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

En güzel yazıların, hikâyelerin, romanların bu ayın bereketiyle kaleme
alınmasını arzu ederim.
Ağustos Ayı, bir milletin asırlar boyu zaferden zafere koştuğu aydır.
O sebepledir ki, Ağustos Ayında, farklı bir heyecan duyarım… Bu ayı
derinden derine tefekkür ederim!
Geliniz bu ay takvim yapraklarını birlikte çevirelim. Birlikte tarihi
heyecanlarımızı paylaşalım. Şuna şahit olacaksınız, Büyük Türk
Zaferleri, bu kutlu zaferler, neticeleriyle millet hayatımızda yepyeni
ufuklar açmıştır. Her zafer bizlere ‘Fetih Suresiyle’ gönülleri irşat
edecektir.
“İnna fetahne leke fethen müninen” Mealen, “Şüphesiz ki biz sana,
apaçık bir fetih açtık(ihsan ettik)”
Allah yolunda cihat eden bir millet olmak… Bin yıl İslam’ın
bayraktarlığını yapmak… O kutlu yolculuğu/ O kutlu zaferleri bir daha
hafızalara taşıyalım;
İşte saygıdeğer okurlarım, insanlık tarihinin seyrini de derinden
etkileyen, 8 büyük ZAFER
26 Ağustos 1071’de Malazgirt,
27 Ağustos 1389’da Kosova,
11 Ağustos 1473’de Otlukbeli,
23 Ağustos 1514’de Çaldıran,
24 Ağustos 1516’da Mercidabık,
26 Ağustos 1526’da Mohaç
4 Ağustos 1578’de Vadis Seyl
30 Ağustos 1922’de Başkumandanlık.
Her biri, Cihan Tarihinin mukadderatında rol oynayan ZAFERLER… Bu
tarihi zaferler, “Ağustos Ayını nakış nakış işleyecektir!”
Bir tarihçi şöyle der; “Türk’ten başka Japon Denizinden Atlas
Okyanusuna, Sibirya’dan Habeşistan’a kadar aynı anda sesini duyurmuş,
bu muazzam arz kıtasında 80’den fazla devlet kurmuş bir millet
gösterilemez…” Bütün bunlar, Kültür ufkumuzun derinliğini gösterdiği
kadar; çok değişik coğrafyalara kısa zamanda uyum sağlayarak hâkim
unsur haline gelişimizi gösterir.
Teşkilatçı bir millet oluşumuz kadar, idari yapılanmasında ‘adil
oluşumuzun’ apayrı bir cephesidir.
Dikkat edilirse, Türk gittiği yere ‘medeniyet’ götürmüştür.  Bir
İngiliz, bir İspanya, bir Portekiz vs. sömürge/ istila düşüncesi
içerisinde bulunmamıştır. Hatta yalnız toprakların fütuhatıyla
kalmamış; gönülleri de fethetmiş… Devlet felsefesi içerisinde, millet
olma şuurunu kazandırmıştır.
Bütün zaferlerde; hep aynı ruh, aynı şuur, aynı ideal… O ideal, “TÜRK
CİHAN HÂKİMİYETİ MEFKÜRESİDİR!” O Zaferleri birlikte tefekkür edelim!
Malazgirt Zaferi. Anadolu toprağına ilk fütuhat tohumunun atılmasıdır.
Öyle bir tohum ki, vatan olma yolunda en büyük adım… Anadolu
Coğrafyası gün gelecek, ‘İslam’ın Son Kalesi…’  ruhaniyetiyle,
asırları kucaklayacak…
Bu zaferlerde görev alanlar ‘Sahabe Meşrepli’  bahadırlar; ülkeler,
beldeler açmış güçlü emirler, insanlık tarihi belki de böyle bir
zaferi yazmamıştır!
Yazımızda, 8 büyük zaferden bahsettik
Kosova Meydan Zaferi; Balkanlarda 5 asır devam edecek Türk
Hâkimiyetinin ilk yeşeren filizi…
Türk’ün Hâkimiyet gücü artık Anadolu’dan taşmıştır. Bu ve bunu
bekleyen zaferlerle,
Anadolu’yu birbirine yaklaştıran “ÜÇ KITAYA”  kutlu yürüyüşe geçmiştir.
Ağustos ayında Türklük Orta Kuşağı tamamen kendi hâkimiyet sahası
içerisine alacaktır
Türk Hâkimiyetinde bugünkü zaaf noktalarını pek göremezsiniz.   Bir
başka ifadeyle; istilacı değildir... Sömürgeci değildir...  Her şeyden
önce kan dökücü değildir...  Gittiği beldeleri imar etmiş, ihya etmiş,
inşa ederek eserler götürmüştür. Bunların izleri ve tesirleri birer
tapu senedi hükmünde hala ayakta durmaktadır. Fütuhat çizgisine
bakınız; Kosova, Batıya açılan bir pencerenin ilk nurlu damgası
olurken,
 Fatih tarafından kazanılan Otlukbeli Zaferiyle de,  Anadolu’da Türk
birliğini perçinliyordu.
Yavuz Sultan Selim Han sayesinde,  Çaldıran Zaferiyle de, Doğu tamamen
emniyete alınıyordu…
Mercidabık Zaferi, Türk fütuhatının Suriye ve Mısıra hâkim olmasını
sağlamakla kalmayacak,
İslam dünyasında ‘Türk Asrı’ böylece başlamış olacaktı.
Milletlerinde insanlar gibi ömrü vardır. Kanuni ile artık yükselişin
zirvesine doğru tırmanma gerçekleşmiş...
Bu yükseliş,  her sahada kendisini gösterecektir. Osman Gazi ile
Kanuni arasında 10 büyük Türk Hükümdarı gelip, geçmiştir... İlim
dünyası, bu on padişahın her birini ayrı bir kıymet olarak yâd etmekle
beraber,  büyük Veliler ordusundan saymıştır.
Bir Mohaç’a bakınız, 2 saat içerisinde Avrupa kapıları Türklere
açılmakla kalmıyor, koca bir devlet tarih sahnesinden siliniyordu.
Her çıkışın bir inişi, her güzelliğin bir aksi tablosu söz konusudur..
Ama tarih milletler için birer ders, ibret, öğüt ve derinliğine tefekkürdür.
“Değil mi, cephemizin sinesinde iman bir
Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir…”
Ağustos Ayı bütünüyle; Tarih, hatıralar demeti… İnsanlık Tarihi, o
hatıralardan, ‘dersler alacaktır’
26 Ağustos 1071’de; Türkiye Devletinin temeli atılmış, Anadolu’nun
Türklüğü tescil edilmiş…
26 Ağustos 1922’de ise, Devlet yeniden kurulmuş, vatan bütünlüğü
ebediyen parçalanmayacak şekilde sağlanmıştır.
Bir değerli tarihçimiz; “İstiklal savaşı yalnız Yunanlılara karşı
değil; İstilacı, emperyalist bütün batı dünyasına karşı kazanılmıştır.
Onun temelinde Türk’ün istiklal aşkı, hür yaşama azmi vardır.” Bu azim
ve irade içerisinde istikbale bakmalıyız.
Ağustos Ayı Arslan Burcu(23 Temmuz–22 Ağustos) ile Başak Burcunun(23
Ağustos–22 Eylül) zıtlar içerisinde,  bir gizli dostluğu kaynaştıran
bir ay! Bir dörtlüğümüzde,
“Zıtlar ikilem değil,/ Hayatın senfonisi
Ak, karayla bilinir/  Birbirinin hamisi!” diyoruz!
Şubat’a, ‘cemre ayı’ Mart’a, ‘nevruz ayı’  Nisan’a,  ‘yağmur ayı’
Mayıs’a ‘gül ayı’ Ağustos’a, ‘zaferler ayı’  Eylül’e, ‘hüzün ayı’
Haziran ayına da ‘stres ayı’ diyeceğiz!
Türk Milletinin bariz karakteridir; Şefkati, merhameti, cömertliği,
adil oluşu, kendisini yüksek hedeflere kilitlemesi, dehası, büyük
eserlere olan özlemi, sevk ve idare etmedeki üstün kabiliyeti,
doğruluğu, dürüstlüğü, samimiyeti, kendisine olan özgüveni…
Ve bunlar gibi yüzlerce güzelliği yan yana sıralayabilirsiniz.
21 Asır inşallah Türk Asrı Olacaktır… Bu millet, ‘ecdadını iyi okumalı…’
Sadece okumakla da kalmayıp, o ruhani terbiyeyle kendisini geleceğe
hazırlamalıdır…

Yazarın Diğer Yazıları