Ölüm, her dem bizleri uyarıyor;
“Fani hayata aklın, ifaden, iraden, yüreğin…” fazlasıyla takılmasın
Dünya ya, ‘ebedi hayat gibi…’ yapışma;
Veballeri ve günahlarıyla birlikte elinde kalır!
Yakınlarımızın acılarını ‘yüreğimizde…’ yaşarız!
Her ölüm, bizleri içten içe titretir
Şöyle bir geçmişe döndüm…
Çok fazla değil, son 30 yıla; 1990’lara kadar gittim…
Sadece kendi akraba çevreme baktım
Ölüm, o narin çevremizi ‘mum kimin eritmiş’
Fena’dan Beka’ya; ‘göçler hiç durmamış’
Ninelerim vardı, herbiri Osmanlı Hatunu…
Teyzelerim vardı…
Babamın amcaları vardı; herbiri tarih kokuyordu…
Yürekli birer bahadırlar gibiydiler…
Babamın amca çocukları vardı…
Ve daha yakınlarımız…
Göçtüler…
Bizlere sadece, ‘fotoğrafları’ ve ‘hatıraları’ kaldı
Şairin dediği gibi, ‘çoğu gitti, azı kaldı’
Bir güzel nesildi, göçtüler aramızdan…
Her ailenin hikâyesi farklı değil…
Şu şehirde, ‘her ailenin bir mezarlığı’
Ölülerimiz bizlerden sadece, ‘fatihalar’ bekliyorlar
Sıla-ı Rahim yapmamızı istiyorlar…
“Hakkı Hak bilip Hakka ittiba,
Batılı batıl bilip batıldan ictinab etmemizi…” istiyorlar
Her ölüm, bizleri ‘sigaya çeker’
“Hayırda yarışmak…” kadar evla bir şey var mı?
“iyiliği emretmek ve kötülüklerden men etmek!”
İçimizdeki yangın bu olmalı…
“Ölmeden önce ölmek…” bahtiyarlığına erişenler
Nefsini, heveslerini, öfkelerini, ihtiraslarını yenenler…
Takva Sahibi, ‘kâmil insan yolculuğunda’ olanlar;
Onlara en kalbi alkışlarımız olacaktır, elbette…
Sosyal Medyayı takip etmeye çalışırım
Haberler, ‘acılar’ ve ‘sevinçler’ içiçe
Tıpkı, ‘gece ile gündüzün ardarda gelmesi gibi’
Bir ikilem, bir çelişki değil;
Hayatın kendi senfonisi…
Bazen aynı sokak ta,
Bazen öyle ki, aynı aile içerisinde;
“dünyaya gözlerini açanlar…”
“Dünyaya gözlerini kapatanlar…”
‘Ölüm’ ve ‘Diriliş’
Gerçi bizler, ölüme;
“Fani âlemden ebedi hayata yürüyüş!” diyoruz!
Ölüm, “ruhun Hakka teslimiyeti”
Hz. Mevlana ne diyorlar;
“Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.”
Bizim en içli duamız/ yakarışımız nedir?
“Yarabbi! Yer ehline, gök ehline bizleri sevdir,
Sevindir ve muhabbetimizi artır”
En çok itina ile kullanmaya çalıştığımız;
‘sevgi dilidir’ veya ‘fütüvvet dilidir’
Bizim Yunus, ‘ölümden korkanlara’ sesleniyorlar;
“Ölümden ne korkarsın, korkma, ebedi varsın”
Allahu Ekber…
Bir müslüman için “imkânsız” yoktur,
“kûn fe yekûn” vardır…
Her zaman en ağır şartlarda bile,
İnsan olarak, “Vefalı Dostları” ararız!
İnancımız, “Müslüman, müslüman’ın velisidir!” buyurur
Bir an hafızama Üstat’ın bir sözü geldi;
“Dağı tanıyan, nasıl tanımaz uçurumu?
Mademki yükseliş var, iniş olmaz olur mu?”
Beşer olarak gözümüz, ‘her dem yükseliştedir’
Yine Üstat seslenir hafiften;
“Ölüm bir saniye kadar yakınken,
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamanın âlemi ne?”
Bakara Suresi 185. Ayette buyruluyor;
“Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez…”
İyilikler, güzellikler, ihsanlar gönüllerin esintisi…
“güzel görmek, güzel düşünmek, güzele yormak!”
Bakara Suresi 286. Ayette ne buyruluyor?
“Allah hiçbir nefse gücünün yeteceğinden öte yük yüklemez!”
İnancımız bizlerden, ‘vasat yolu’ orta yolu seçmemizi istiyor
Her türlü ihtiras ve aşırılıklar bizlerin harcı olmamalı…
Özetle, ‘ölümü düşünmek’ insanı diri ve canlı tutuyor…
Hayatı, daha yakından tanıyor ve kavrıyorsunuz efendim.