Destan şairimiz Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu şiiri şöyle tarif eder;
“Şiir; dikenlikte lâleye benzer
Ne fıkraya, ne makaleye benzer
Şair; vatan içre kaleye benzer,
Korur milletinin itibarını”
Sanatın en dokunaklı/ duyarlı tanımı, son yıllardaki eserleriyle Faik
Güngör kardeşimizde görebiliyoruz.
Sn. Güngör, Vatan Şiirinde şöyle seslenir, “Dağları dele geldim./
Karıştım yele geldim./ Dokuz tuğ tek sancakla/ Yurt için öle geldim!”
Şehadete giden yolda, kâinat dile gelir.
Şair, gönül dünyasında, bal yapan bir arı misali; Daldan dala, halden
hale, nice devirlerden nice ufuklara taşıyan ruh insan… Coğrafyamın
dil, tarih ve kültür iklimi üzerinde dünden bugüne kutlu yürüyüşünü,
asil ve vakarlı bir edayla yürüten şüphesiz şairlerimizdir... Burada
biraz da, tarihin derinliklerine doğru seyahat etmek isterim. Kaşgarlı
Mahmut’un, Yusuf Has Hacib’in, Ali Şir Nevai’nin, Yunus’un,
Mevlana’nın Fuzuli’nin, Süleyman Çelebi’nin, Nedim’in, Şeyh
Galib’in, Yahya Kemal’in, Akif’in, Necip Fazıl’ın… Ve dönemlerinde
yetişen bütün zirve şairlerin eserlerinde; Tarihte büyük medeniyetler
kurmuş bir milletin; kimliğini, duruşunu, dilini, harsını, bedii
zevklerini, zarafetini, asaletini, sadeliğini, vakarını ve bilumum
güzelliklerini okuyabilirsiniz… Faik Güngör’de, bu tarihi kimliğin,
zevkin, estetiğin verdiği ahengi gördüm. O sebeple de Sn. Güngör’ün
şiirlerini büyük bir huzur içerisinde okuduğumu söyleyebilirim.
Prof. Dr. Sadık Kemal Tural Hocamızın burada katkılarına ihtiyacım
olduğunu da belirtmek isterim; “Duâ, şiir, ve musiki üçlüsü, hem ruha
hem bedene hem de ilişkilere çok özel varlıklar arasında bağ ve
bağlantılar kurabilecek üç özel enerji: Duâ, şiir, musiki. İnsan
robotun kölesi olmak istemiyorsa, robotun hiçbir zaman kendi iç
dünyasına alamayacağı, duanın, şiirin, mûsikînin enerjisinden
yararlanmalıdır”
“İnsanların ruhundaki çoraklaşmayı, çölleşmeyi önleyebilen üç imkan
var; Duâ, şiir, mûsikî. Bu üç imkânla ilgisini, ilişkisini kesmiş
kimselerin, samimiyet, merhamet, şefkat, sevgi, sadâkat, güvenilirlik
ve fedakarlık göstermesi çok güçtür. Hayvanlaşmanın, deccalleşmenin,
robotlaşmanın ve insanlıktan çıkmanın göstergelerinden biri, duâya,
şiire, musikiye karşı duyarsızlıktır. Üç tedavi edici, arıtıcı ilaç…”
Şiirde, öncelikle ‘kolektif şuuru...’ ararız... Öyle ki, şiirin
‘nutku ilahi...’ oluşundaki sebeplerin başında, ‘ilham kaynağı...’ O
kaynağın beslendiği maşeri vicdanı en iyi şekillendiren iklim akla
gelir. “Üç Ayların Hürmetine!” şiirinde, şairimiz; kollektif şuurun
verdiği iradeyle, duâ da, yakarış da, çığlığında; “Nazar eyle
yurdumuza,/ Omuz verelim omuza,/ Feraset ver ordumuza,/ Üç ayların
hürmetine!..”
Faik Güngör’ün şiirlerini tane tane okurken, şiirimizin kaynaklarına
da yolculuk yapmak istedim. Süleyman Çelebi’ye o muazzam ve mualla
eseri yazdıran sebepleri öncelikle düşünmeliyiz? Yunus’un dilini güçlü
kılan sebeplerle birlikte, o eserdeki tasavvufi derinliği kendi hikmet
pınarından içerken nasıl leziz bir tat alıyoruz!
Fuzuli’yi acaba, ‘fazıl...’ rütbesine taşıyan iklimi bizlerde
yaşayabildik mi? Bursa’da Zaman şiirini okurken, bir koca tarih, bir
dönemin bütün hatıraları süzülerek gözlerimizin önüne geliyor. Akif’in
şiirlerinde, Çanakkale’nin mahşerine taşınırsınız... Koskoca
İstiklal Mücadelesinin canlı siluetiyle, tekrar tarihin o karanlık
dönemlerine ibret fotoğraflarının kareleriyle dönersiniz. Bu ülkede,
şiir okuma/ veya dinleme zevkini geliştirelim. Manas Yayınevi
yıllarca, bu zevki yaşatmak için bir atölye gibi çalıştı, çabaladı… O
çabayı, o emeği büyük gayretlerle geleceğe taşıyan bir isim de, Faik
Güngör kardeşimiz oldu. İstanbul’da yayınlanan Yüzakı Dergisinde, bu
kardeşimizin şiirlerini büyük bir zevkle duyarak, hislenerek okuduk…
Şair kimdir derseniz, içerisinde bulunduğu zamanı en iyi şekilde
anlatan deha insanlardır. Şair, şiirlerinde kullandığı ‘dil...’ ile
beki de, bu millete karşı en büyük namus borcunu ödeyen
şahsiyetlerdir. Şairde, güzel Türkçemin zarafeti, inceliği, sadeliği,
akıcılığı, duruluğu ve zenginliği göz alıcı bir dekorla/ mısraların
ahengiyle karşınıza çıkmaktadır. Şairimiz, “Önce Dilim Öğretmenim”
mısralarında bu hazzı bizlere yaşatacaktır; “Sana geldim evvelince/ Al
Türkçemi öğret bana/ Tatlı tatlı kuşdilince,/ Bal Türkçemi öğret
bana// Kaldır ülkemdeki yası,/ Sevgi ile doldur tası/ İçimdeki kiri,
pası,/ Sil! Türkçemi öğret bana.”
İbrahim Suresi 4.ncü ayette şöyle buyrulur; “Biz her gönderdiğimiz
Peygamberi, ancak bulunduğu kavminin diliyle gönderdik ki, onlara
apaçık anlatsın. Ancak, Allah dilediğini sapıklıkta bırakır,
dilediğini de hidayete erdirir. O, her şeye galibdir, hükmünde hikmet
sahibidir.”
Rum Suresi 22.nci ayette de şöyle buyrulur; “Gökleri ve yeri
yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin birbirinden ayrı olması da
O’nun (azamet ve kudretine delâlet eden) alâmetlerindendir. Şüphesiz
ki bunlarda, bilenler için ibretler var…”
Şairimiz Faik Güngör’ün şiirlerinde dile getirdiği iklimde; bu
milletin kendisi vardır! Aşk, sevdanın namusu...
Dil, sözün kamusu... O halde, şairimizin eserinde bir milletin öz
tapusu... Vicdana tesir eden her sözde elbet kendimizi bulacağız.
Evet! Şairler, hikmet dolu sözleriyle bir milletin gönül muallimleri!
Geçmiş ile gelecek arasında asıl fikri ve edebi köprüleri kuran Alp
erenlerdir. Bütün bu düşüncelerin ışığında, Sn. Güngör’ün bizlere
ikram ettiği edebi sanatın ve eserin üzerinde kendimizi
yoğunlaştırabiliriz...
Büyük bir mutlulukla ifade edebilirim ki, Faik Güngör’ün yıllarını
aldığı fikir ve düşünce dünyasının nakışları olarak bizlere
kazandırdıkları eserde; bu milletin deseni/renkleri/ motifleri/
kimliği, hassasiyetleri ışıl ışıl parlamaktadır. Şairde, bu milletin
dünü ile bugününü birleştiren/ kaynaştıran/ yoğurarak, belli bir
sistem üzerine formatlayan zengin birikimin olması ne ala bir şey…
Şairin, samimiyeti ve duruşundaki vakarının eserine de yansıdığını
görmekteyiz. Şairimizi güçlü kılan sebeplerin başında ne gelir, ilim
muhiti! Bir söz vardır; marifet iltifata tabidir. Sanata olan
saygımız, sadakatimiz, samimiyetimiz ve dürüstlüğümüz edebi muhiti
besler.
Şiirin tarifinde neler vardır derseniz; İrfan derim, hikmet derim,
nesillerin ruhu derim, nutk-u ilahi derim!..
Milyonların yüreğini bir sese, bir soluğa taşıyan kolektif şuurum derim!..
Şair, yaşadığı asrın aynasını tutar... O sebepledir ki, şairlerimiz
‘gam kervanımızdır...’ Acılar mısraların dilinde öylesine bir çığlığa
dönüşür ki, o çığlıkta rüzgârın nağmesini duyarsınız…
Şiir, bir sihirli ülkedir! Bütün bilinmezlerin ötesinde, maveradan
yankılarını inceden inceye alırsınız..
Dün ozandı, hikmetli ve ibretli sözlerle gönüllerinizin fatihi! Bugün
iz bırakır, kalplerine nüfus eder milyonların…
Şiir, güzel söz söyleme sanatıdır! O güzelliklerde, yaşamak/boyanmak
ve de bezenmektir!.. Şairlerin hikmet dolu yüzlerine bakınız;
Ürperten bir sessizliğe sizleri alır götürür… O büyüleyici
sessizlikte, en nadide ilacınız, damak zevkiniz; şiiriyettir. O
sebepledir ki, şairlerimiz ince ruhludur, sabrı her dem yudum yudum
içmekte/ içirmektedir. Şiirde, yakarış ve yalvarış vardır! Dualar ve
âminler bir sessiz çığlık gibidir…
Faik Güngör’ün şiirine biraz da müptela olduk. Mısralara dokunabildik
galiba. Öyle ki, o çığlığı duyar gibiyim O çığlıkla, asırlar dile
gelir...
Bugün 26 Ocak 2025 Pazar akşamı, Mir’aç Kandili… “Ey miraç yolcusuna,
gönlünü açan şehir/ Nebevi kokusunu, ümmete saçan şehir!” Tarih
bizlere mukaddes mi mukaddes, olayları anlatır...
Şair, nesilden nesile bir büyük iç derinliğin tefekkürüyle, bizleri,
mazinin derinliklerine sımsıcak duygularıyla götürür. Bir Yemen
Türküsünde, bir Mostar Türküsünde; ‘şiirin ölümsüzlüğü...’ zamanın
kılcal damarlarında dolaşır! Bu millet ne Fuzuli’yi ve ondaki zamanı
ve ne de Baki’yi ondaki tarih kokan mısraların iç derinliğinden
Ve ahenginden kendi dünyasını ayıramaz. Şiirle, bir milletin dili,
irfanı, edebi, ruhaniyeti ve kimliği bütünleşmiştir. Şiirde, bizim
destanlarımız, bizim türkülerimiz vardır. Şiirde, bilgimiz, yüreğimiz,
cesaretimiz, tarihe olan alakamız, çizgilerimiz, desenlerimiz,
renklerimiz, desenlerimiz vardır…
Şairimiz Faik Güngör’ün eseri üzerinde tefekkür etmek bizlere nasip
oldu. Kendilerine şu kandil gecesinde ömür boyu başarılar dilerim.
Selam ve muhabbetle…