Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Eylül'e Merhaba

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Eylül ayı… Sevdiğim bir ay… Bu ayda, dünyaya merhaba demişim.
Eylül ayının muhabbeti, o muhabbetin verdiği içtenliği/ veya tadı da,
lezzeti de, izzeti de, sizlere olan ikramı da farklıdır.
Eylül ayının, rengi, kokusu, rayihası da şüphesiz farklıdır. O
farklılıklarla huzurun, güvenin, istikrarın öznesi de Eylül ayı/ veya
Eylül Kavramıdır…
Sonbaharın, ister istemez, ‘gül sarısı havası…’ var. Bir makam ki,
esrarlı nevası var…
Ey sararmış gül desem sana! Bir yüzün hüzne, bir yüzün zevale… Akar
gidermiş idrakim kemâle…
Bilir misin, saçlarımı ‘beyaz alevler sardı’ Ey sonbahar, ne olur,
‘mahzun durma’ bana! Bilirim, bir omuzum çöküktür, ‘günahtan yana’
Yaratandan dilerim, ‘sevdalarım kül etsin günahımı!”
 Her zaman sordum kendime, Eylül adı; ‘hüzün müdür, hasret mi?’ Zafer
türkülerinin adı, nusret mi?
Yürekten kopan sevdaya hicret mi? Gülü içinde saklayan mevsimin
adıdır, sonbahar! İnleyen nağmenin baharı, seher! Bu ayda/ veya
mevsimde, ‘vuslatına vasıl olmaya değer’ efendim…
Sabahın erken vaktinde, tabiata doyasıya baktım! Halden hale geçtiğimi düşündüm…
Yaprak düştü, ‘sanki bedenim üşüdü’ Her yaprak düşüşünde, ‘yüreğimin
üşüdüğünü hissettim!’
Eylül, bir an; fikrime koştu… Zihnime koştu… İfadelerim, grup
kızıllığında! Yüz ifademe baktım; ‘bir yangına döndü aynaya düştü!
Ey mevsim! Sıcak bakışların hüzne boyandı… Yeşil yapraklar, hasretinde
yanmada! Serin rüzgârlar çarpar göğsüme… Göğsüm inler, gözyaşlarına…
Günahım, vebalim, ahım…
Eylül gelince, sancı mı hatırlar! Sarı yaprak, hüzün kokar şu
satırlar… Mevla’ya gözyaşı döken yatırlar; Ey hancı, ‘şu kader bizi
ağırlar…’
Ya Rabbi, rahmetinle yargıla bizi… Yaramıza merhem ol, sargıla bizi…
“Senden geldik, Sana döneceğiz” Garipler safında sorgula bizi (âmin)
Eylül Ayı, ihtiyar duasındadır ahengi! O sebeple içlidir, hüzün kokar.
Eylül ayının, ‘sarıdan kızıla dönen bir rengi var’ Sıcak ve soğuk
rüzgârların cengindeyiz…
Eylül Ayı, saçlarına ak düşmüş; bizler için de bir muhasebe ayıdır…
Geçmiş yıllarıma şöyle dönüp de bir daha bakmak istiyorum; Evimiz
yolunda, bir ömür boyu, huzuru yudumlayarak yürümüşüz… Hayat yükü ile
yoğrula durdum! ‘adam aldırma’ demedim, yürüdüm! Manasıyla da, zamana
doğrula durdum. Akıldan yana vicdanı aradım. Latif ismiyle de çağrıla
durdum. Ilık rüzgârlarla savrula durdum. Hamallık, kutlu bir davaymış
bizlere… Çileye tebessüm ettim, sıkıntıları da hayra yordum…
Eylül, bizlere tebessüm eder yüzün, Ey gül! N’olur, hüzünle tartıya
alma beni… Eylül ayına merhaba derken, yüreğimle, ‘son baharı’
kutlarım.
Hayatın, ilkbaharını da, yazını da geçirdik. Her zaman için bir
realite olarak, ‘fikir aşısının sevgiyle yeşerdiğine…’ şahit olduk.
Coğrafyayı vatan yapan şühedayı güller bahçesinde gönül alkışlarımızla
selâma durduk.
Gül, hilal, lâle; gönlümüzün nakışıdır. Vatan olmaya ruhumuzun berrak
akışı besler! Cihan-ı ebed davasını bir irade bildik… Anadolu
havasının, Medine havasını soluduğunu söylemeye şairin mısralarında ki
edep de hissettik, âlem-i İslâm nazarıyla dokunduk…
“Eylül’de Doğdum” şiirimi sizlerle paylaşmak istiyorum;
“Ey gül dedim, bahtımın serinliği,
Estikçe bulut bulut ıslanırım…
Ey sonbahar, ufkumun derinliği,
Gök mavisi yürekçe seslenirim…

Eylül de, sonbaharın savruluşu,
İçimde yangınların kavruluşu,
Takvimden yaprakların dökülüşü…
Hüzün kokan yürekçe hislenirim

Eylülü düşün, kıssalardan hisse
Yıkılırsın bir gönül size küsse,
Kalpler kırık, zaman vefasız düşse,
Gülkurusu yürekçe yaslanırım

Ben Eylül’de doğdum, özümde vuslat,
Durgun suların gizeminde haslet,
Ve renkleri gökkuşağında ıslat,
Adil yüzlü yürekçe seslenirim

Eylül sevincinde hayata erdim,
Sonbahar uyandı, gönlümü verdim
Benim türkülerim, Eylül’de doğdu
Bilir âlem, ‘Hakk sözle! beslenirim
Eylül’e merhaba diyoruz… Hayatın, ‘kemâl vaktine’ merhaba diyoruz…
Toprağın, sonbaharla coştukça coşan bereketine merhaba diyoruz. Başak
Burcunda (23 Ağustos- 23 Eylül), ‘hayırda yarışanların kısmetlerinin
bire yedi yüz vereceğinin…’ ihlasıyla tebessüm eden bir yüzümüz
vardır.
Dünya belli bir hesapla dönüyor. O hesabın içerisinde, “her kışın bir
baharı” veya “her gecenin bir sabahı/ aydınlığı…” şuuruyla hayatın
cilvelerini okumaya çalışırız.

Yazarın Diğer Yazıları