Geçtiğimiz gün, Ankara Esenboğa Havalimanından Elâzığ’a doğru uçuşumuz
oldu. Açık, berrak, duru ve masmavi bir gökyüzüne hayran
bakışlarımızla âlemi tefekkür etmeye çalıştık.
Anadolu Coğrafyası gerçekte, Ankara- Elâzığ arası için, ‘Bozkır
Anadolu’ diyebiliriz.
Açık bir havada, on bir bin metre yüksekten uçağın rotasında yer alan
dağlara, vadilere, ovalara, yollara, yerleşim yerlerine bakıyor/ veya
gözlemliyorsunuz. En büyük üzüntümüz nedir? Dağların çırılçıplak
oluşu! Aynı kanaatleri yıllar öncesinde rahmetli emekli Albay Tahir
Alkan Bey de bizlerle paylaşmışlardı. Mükemmel bir asker olduğu kadar
da, mükemmel bir çevreciydi/ çevre/ veya doğa dostuydu.
Bizlere, “Bedrettin Bey kardeşim askeri birliğin olduğu yerlerde
yeşillik görebilirsiniz!” diyorlardı. Ağaç sevgisinin sivil bir
anlayışla çözümlenebileceğini sürekli tekrar ederlerdi. Bu sevgi daha
ilkokullarda temel bir eğitimle/ uygulamalı olarak verilmeliydi.
Bizleri en fazla düşündüren de, ‘su varlığımızın kıtlığıydı…’ Sıcak
ve kurak geçen yıllar önümüzdeki yıllarda bizleri daha da sıkıntılarla
karşı karşıya bırakacağı şüphesiz ayan beyan görülüyor…
Uçak yolculuğumuzda en fazla dikkatlerimizi çeken de, ‘kimi vadi
boylarında yeşilliklerin göze çarpmasıydı…’
Şüphesiz ki, İç Anadolu’nun can damarı olarak, ‘Kızılırmak bir yay
kirişi misali…’ Sivas İmralı İlçesi Kızıldağ eteklerinden başladığı
yolculuğu (1.355 km) Samsun’un Bafra İlçesinde Karadeniz’e
dökülüyordu. Kızılırmak, Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir,
Kırıkkale, Ankara, Çankırı, Çorum, Sinop ve Samsun illerimizden
geçiyordu…”
Ülkemizin, kendi sınırları içerisinde doğup, kendi sınırları
içerisinde denize dökülen en uzun akarsuyu olma özelliğini taşıyor…
Kızılırmak üzerinde 12 Baraj ve hidroelektrik santrali ülkemiz enerji
üretimine önemli katkıları oluyor. Kızılırmak’tan, Ankara ilimizin de
su ihtiyacının önemli bir kısmının karşılandığını biliyoruz. Suyun
geçtiği yerlerde, ‘hayat var, bereket var, canlılık görülüyor…’ Yeşil
ile maviyi birleştiren erdemli bir buluşma bizlere, Hızır ile İlyas
(as) buluşmalarını hatırlatıyor.
Elâzığ Şehri, Uçağımızın penceresinde bir farklı güzellikle sizlere
tebessüm ediyor. Dört yanının sularla çevrilmiş bir il oluşu… Mavi bir
desen üzerinde il sınırlarının çizildiği berrak bir görüntü ile
müjdeleniyorsunuz… 100’ün üzerinde Köy ve Mezranın Keban ve Karakaya
Barajları altında kaldığı Elâzığ İlimiz, ‘suyun getirdiği kültürle…’
daha da zenginleşecekti. Ağın İlçemizin birçok köyünde, ‘zeytin
ağaçları verime dönüşüyordu…’ Toprak suyla buluşuyordu. Doğa daha da
güzelleşiyor, haki bir rengin üzerinde yeşil bir örtü gönülleri
ferahlatıyordu…
“Ferhat’ın hasretinde dağlar, ötesinde sır
Perde perde kalkarak ışığa kavuşturmuş
Erzurum’un barıyla, Elazığ’ın mayası
Kerkük’ün hoyratıyla halini soruşturmuş
Asırların nağmesi Hayrilerin dilinde
Emrahlar, Zihnilerle ezgiler konuşturmuş
Fırat sen hazinesin, mazin kadar zindesin
“Yedi Küpeli Gelin” çehreler değiştirmiş”
Türkiye yüzölçümünün takribi olarak 1/6’sını oluşturan Fırat Havzası,
bir büyük kültür ve medeniyet havzasıdır. O kültürün merkezinde,
tarihi ve de efsanevi Harput Şehrini görmekteyiz. Harput’tan Fırat
nehrinin o tatlı akıntısıyla kulaklarınıza tatlı bir esinti olarak,
‘Hoyrat Esintileri…’ sizleri dinlendirir.
Keban Baraj Gölü (675 km2), Elâzığ Şehrinin toplam yüzölçümünün yüzde
7.37’lerini oluşturur.
Şehrin batı yakasında, Karakaya Barajı (268 km2) Elâzığ-Malatya İlleri
arasında yer alır. Anadolu’nun incisi olarak bilinen Hazar Gölü (81
km2) şiir ve sanat dünyamızda bir efsane olarak anılır. Büyük
Hazar’ın ve de Isık Gölün iz düşümüdür…
Elâzığ İl sınırları içerisinde, 5 adet baraj gölü bulunuyor. Bunlar,
“Seyrantepe Barajı, Özlüce Barajı, Pembelik Barajı, Kalecik Barajı ve
Tatar Barajı…”
Harput’ta, Ankuzu Baba sırtına çıktığınızda, doyumsuz bir manzara
vardır. Birçok defa güneşin batışını tatlı heyecanla seyre
dalmışımdır. Her iki yanınızda, ‘suyun serinliği, ruhunuzun
derinliklerine işler’
Şunu düşündüm! İçerisinde yaşadığımız şehrin kadri kıymetini bilelim.
Tarihiyle, kültürüyle, yaşayan/ veya yaşatılmaya çalışılan
ananeleriyle, sanatıyla, musikisiyle insanına sürekli ilham kaynağı
oluyor.
Irak’ta, denize uzak olmayan bir noktada Fırat Nehri ile birleşerek
Şatt’ül- Arab ismini alan Dicle Nehri de, Elâzığ Şehrimizde doğar…
Doğuşu da, yürüyüşü de, ‘mavi bir dünyaya çağrı gibidir…’
Fırat her haliyle farklıdır… Işığa akar… Üzerinde rahmet bulutlarını
taşır… Her damlasında, gönüllere efsunkâr bir dokunuşu vardır. Elâzığ
Şehri, ‘suyla gelen kültürün…’ bizlere tarihi mirası!