“Asr’a yemin olsun!
Şüphesiz ki insan, gerçekten hüsrandadır!
Ancak imân edip sâlih amel işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye
edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnadır.”
“Asra yemin olsun! Şüphesiz insan, gerçekten hüsrandadır!” ayeti
karşısında titriyorsunuz! Bir büyük dehşet, bir büyük ürpertiyle
gözlerinizi kâinata çeviriyorsunuz!
Hüsran sözlükte, “zarar etmek, şaşırmak, helâk olmak, iflas etmek ve
malın noksanlaşması…” anlamlarına geliyor. Dini istilahta ise hüsran,
“insanın inançsız, yanlış ve haksız davranışları sonucu dünyadaki
perişanlığı ve âhirette göreceği azabı ifade eder.”
Tahrim Suresi 6.ncı ayette şöyle buyrulur, “Ey iman edenler! Kendinizi
ve aile halkınızı öyle bir ateşten koruyun ki, onun tutuşturucusu
insanlarla taşlardır. (O ateşin) üzerinde öyle melekler vardır ki, çok
sert, çok kuvvetlidirler. Allah kendilerine ne emretti ise, ona isyan
etmezler ve emredildikleri şeyi yaparlar.” Bizlerin rol model
olacakları asıl kaynak, Allah’ın Resulü ve Sahabe-i Kiramdır.
Âl-i İmrân Suresi 110.ncu ayette şöyle buyrulur; “(Ey Muhammed
Aleyhisselâm ümmeti), Siz beşeriyet için meydana çıkarılmış en hayırlı
bir ümmetsiniz; İyiliği emreder, fenalıktan alıkorsunuz ve Allah’a
imanınızda devam edersiniz. Eğer kitaplılar (Hristiyan ve Yahudi’ler)
de imana gelseydi, muhakkak haklarında hayırlı olurdu; içlerinden iman
edenler varsa da, ekserisi gerçek dinden çıkmış fâsıklardır” Yolun
başında, ‘hidayete ermek’ veya ‘doğru yolu bulmak’ kalbi ve hasbi bir
sevgi/ muhabbetle imanı bir cevher bilmek/ aşk potasında yanmaktır.
Hayatımızı, bir ihlâs, irfan yolculuğu bilerek, ‘hayırlara vesile
olacak bir istikâmet çizgisinde…’ yürümektir.
Sözlükte Hak, “gerçek, sabit ve doğru olmak, gerekmek; bir şeyi
gerçekleştirmek; bir şeye yakinen muttali olmak…” anlamlarına geliyor.
Sıklıkla yaptığımız bir duadır; “Hak’kı hak bilip hak’ka ittiba,
Batılı da batıl bilip batıldan içtinap etmektir!” Kur’an’da, 247
yerde hak kelimesi, ‘batılın zıddı olarak kullanılmıştır’
Hak denildiği zaman hafızalarınıza, “adalet, doğru yol, doğru haber,
aslına uygun bilgi, inanç, yakin, gerçeğe uygun söz…” sizlere gönül
rahatlığı/ veya huzuru veren ifadeler gelir.
Elbette, birbirimize sürekli, hiçbir zaman usanmadan, üşenmeden,
çekinmeden, “hakkı tavsiye edeceğiz!” Doğruluk, dürüstlük, samimiyet,
ihlas, adalet vesaire bizlerin hayat felsefesi haline gelmelidir.
“Doğruluk emanet, yalancılık ihanettir!” Yalandan, ısrarla kaçacağız.
Hucurat Suresi 6.ncı ayette şöyle buyrulur; “Ey iman edenler! Eğer
size bir fasık, bir haber getirirse, onu araştırın (doğruluğunu
anlayıncaya kadar tahkik edin) Değilse bilmeyerek bir kavme
sataşırsınız da yaptığınıza pişman olursunuz!”
İnsanların birbirine hakkı tavsiye etmesi, gönül dünyamıza esen serin/
veya ferahlatıcı, aşılayıcı rüzgârlar gibidir.
Bakara Suresi 82.nci ayette şöyle buyrulur; “İman edip salih ameller
işleyenlere gelince, işte onlar da Cennet ehlidirler. Onlar (da) orada
ebedi olarak kalıcıdırlar.”
Bakara Suresi 277.nci ayette de şöyle buyrulur; “Şüphesiz ki iman edip
salih ameller işleyenler, namazı hakkıyla eda edenler ve zekâtı
verenlerin Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku
yoktur, onlar mahzun da olmazlar.”
Toplum içerisinde elbette ki, ‘aksaçlı bilgeler, uyarıcı rehber
kişiler…’ olacak/ olmalıdır da…
Âl-i İmrân Suresi 104.ncü ayette şöyle buyrulur; “İçinizden, insanları
hayra çağıracak, iyiliği emrederek, kötülükten alıkoyacak bir topluluk
bulunsun. İşte onlar, kurtuluşa erenlerdir.”
İnancımız buyuruyor, “kim zerre miktarı bir hayır işlerse, onun
mükâfatını görecektir!”
Bir toplumda, ‘iyilikler, güzellikler, erdemli duruş veya tavırlar
barışı/ huzuru/ güveni getirir.’
İnancımız, “biz herkese ancak gücünün yettiğini teklif ederiz!”
İyiliklerde elbette ki, ‘gücü nispetindedir’ Bizlere, her bakımdan,
‘orta/ vasat yol tavsiye edilmiştir…’
Yunus Suresi 26.ncı ayette şöyle buyrulur; “İman edip güzel bir amel
işleyenlere cennet ve bir de Allah’ın Cemalini görmek var. Onların
yüzlerine ne bir leke bulaşır, ne de bir zillet… İşte bunlar
cennetliktirler, kendileri orada ebedi olarak kalıcıdırlar!”
Dualarımızda, Yârabbi, sen kusurlarımızı ört! Günahlarımızı affeyle,
bizleri bağışla (âmin)
İçerisinde yaşadığımız toplumda, ‘inanarak, ihlasla, büyük bir
tevekkülle güzel işler yapmak’ ne kadar evla şeyler değil mi? Şüphesiz
ki, ‘iyi düşünmek…’ beraberinde hayrı/ veya güzel bir hayat yaşamamızı
bizlere nasip kılar. Hayatta, büyük bir sabırla/ veya heyecanla
sürekli olarak, ‘ümitvar’ olacağız.
SABIR
Sabır, ne menem güçtür anlayana
Ondaki ruhu, sükûtla dinleyene!
Feryadım, içimde bir volkan gibi
Düşer, dağlar üstünden; çağlayana!
SABIR
(Akrostiş Şiir)
Sabır var mı, ‘yüreğinizdeki acıya’
Âlem biliyor, Eyyüb’ün sabrını
Belalara, tahammülün tacı ya!
“İnlerken duyar yaralı tenini”
Rabbine şifa için duacı ya!
“Sabrın sonu selâmet!”
Hayra nişan düşer, alamet.
SABIR MAKARASI
Hayatı, ‘sabır makarasına sar’
Gün olur, sükût sana en büyük yâr
Selâm ver, her zorluğa, her çileye
Acele işler cana, sineye dar!
SABIR, MAZLUMUN DİRENİŞİ
Sabır, mazlumun sessiz direnişi!
Gönüller sükût eder çığlığına
Tarihin sükût ettiği yerdeyiz
Sözün, devranın döndüğü yerdeyiz
Perdenin her dem kalktığı yerdeyiz
Acılı, elemli pusulardasın!
SABIR YAYINDIR
Sabır yayındır, sır okundur!
Sabır cihadın; sır, atındır
Sükût, içindeki nağmendir
Nağmesi, gönül dilinde okunur!
SABRIN İKİ KANADI
Sabrın iki kanadı; sükût ve vakar!
“Su boğar insanı, ateşse yakar!”
Vuslata adımlar, bütün yüreğim;
Halden hale döner, Mevla’ya akar
SABIR
(Akrostiş Şiir)
Sabırla imtihanmış meğer hayat
Azimle işe koyulmada niyet
Bildim, dualarda saklı hamiyet!
Ilgıt ılgıt esen rüzgârda safiyet
Rabbim, sabırla vermiş afiyet
SABIR
Sabır, ‘hayatımda kilit, anahtar’
Acele işlerde, Rabbimden ihtar
Bir ömrün karekökünde; “Ya Sabır!”
Rüzgâr kadar sakin, tevazu kantar