Ahmet KIZILKAYA

Çiçek Kokulu Roman : Akasya Çiçeği

Ahmet KIZILKAYA

Matbaadan yeni çıkmış gazete kokusu, fırından çıkmış taze pide kokusu ve Nisan yağmurlarıyla baharı müjdeleyen kır çiçeklerinin kokusu kadar şu yalan dünyada beni mutlu eden pek az şey vardır.  Bunlar basit gibi görünen ama insan ruhuna neşe ve huzur katan büyük mutluluklardır.
Yeni yayımlanmış bir roman da okumayı seven insanlar için biraz böyledir. Henüz mürekkep kokusu üzerinde olan bu kitaplara el değip de sayfaları teker teker geçildiğinde yeni insanların, farklı hayatların, çocukluk anılarının izlerine rastlar insan. Akasya Çiçeği adlı romanı da böyle bir duyguyla okudum.
Değerli yazar İhsan Tarakçı, bu romanda, bundan 50 yıl kadar öncesinin bir Anadolu kentinde, o zamanların Elazığ’ında sürdürülen mahalle yaşamının ve insan hikayelerinin izini sürmüş adeta. 
Nurullah Ataç’a ait olduğunu sandığım bir söz var, çok beğenirim. Der ki ‘Kütüphanenizde kaç kitabınız varsa evinizde o kadar misafiriniz vardır.’ Hakikaten rafta cansız bir şekilde hareketsiz duran yazarlar ve kitap kahramanları, siz sayfaları açmaya başladığınızda birden dile gelir, sizinle ya konuşur ya da sizi başka ortamlara götürürler.
Akasya Çiçeği romanının sayfalarında dolaşırken, bazılarını çocukluk yıllarında bizzat tanıdığım, bazılarını da büyüklerimden duyduğum şehir ve mahalle kahramanlarına rastladım. Çocukluk yıllarımın bir döneminin geçtiği, ama yakın akrabalarımın uzun yıllar oturdukları Nailbey Mahallesi’nin meşhur sokaklarında o zamanlar fiyakalı hayatlar sürdüren insanlar vardı. Şimdi çoğu hayatta olmayan o insanların kimi nüktedan ve muzip, kimi elemli ve derin bir ruha sahipti. Bazıları esnaf, bazıları memur, bazıları bürokrat, bazıları da fabrikatör diye bilinen varlıklı insanlardı. Romanın ilk sayfalarında, ne tür kişiler ve olaylarla karşılacağımı düşünürken sayfalar ilerledikçe tadı damağımda kalan çocukluk anılarıma boğuluverdim.
 Dal Sokak, Bağlar Sokak, Bayır Sokak gibi o zamanlar şehrin elitlerinin oturduğu sokakları hatırladım. Nailbey Mahallesi’nin İstasyon Caddesi’ne çıkan ara yolları geldi gözümün önüne. Atatürk Ortaokulu ve Elazığ Lisesi’nde okurken kolumun altında kitap dolu klasörle az yürümedim bu yollarda.
Ayakkabıcı Dikran, Foto Nihat, Bakkal Vehbi, Fırıncı İsmet, Gazeteci Mehmet Ali gibi o zamanlar hemen herkesin tanıdığı kişilerin zihnimde kalan siluetleri geldi gözümün önüne.
Beşiktaş Fırını, Kapalı Çarşı, Emek Taksi gibi şehrin bilinen noktalarını hatırladım yeniden. Bütün bunlar benim için birer tatlı sürpriz oldu ama kitabın başka şehirlerden okuyucuları için de sürükleyici bir serüven var doğrusu.
Biraz felsefe, biraz ruhani hayat, biraz da bir Anadolu kentinin sosyal panoraması romanı okuyanların zihninde, kalbinde ve ruhunda yeni pencereler açacak diye düşünüyorum.
Sürükleyici bir üslup, arı bir Türkçe ve meraklandırıcı anlatım tarzı romanın güçlü yönleri. Harput gibi kadim bir kentin evlatları merhum Emin Tarakçı ile gazete ve matbaa sahibi merhum Kemal Turan mütevazı bir Anadolu şehrinde elli yıl önce bile felsefe tartışmalarının yapılmasına ön ayak olan ve romanın tamamında yer alan güçlü karakterler.
Bir çırpıda okuyup büyük lezzet aldığım bu güzel romanı, tüm edebiyatseverlere ve okur dostlara öneriyorum. 
Romanın edebiyat dünyamıza hayırlı olmasını diliyorum. Bence Türk edebiyatı güzel bir roman ve yeni bir yazar kazandı. Kitap, yazarı İhsan Tarakçı’ya uğurlar getirsin.
Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.
 
 

Yazarın Diğer Yazıları