Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Siyaset, Deprem ve Değişim

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

O kadar büyük bir acı içerisindeyiz ki, o büyük acılara kalbi ve hasbi olarak ‘yüreğimizin ses telleriyle’  dokunabilmeliyiz! 
O kadar hassas bir terazi var ki, aman ha; ölçüyü ve ibreleri sarsmamalıyız! 
Dikkat, rikkat, haşyetle haddimizi bilerek/ veya koruyarak hareket kabiliyetini oluşturalım!
14 Mayıs 2023 tarihinde milletçe sandığa gideceğiz. 
Bu dönemde, ‘siyaseti sırat köprüsüne…’ benzetiyorum. 
İnce ve de kılıçtan keskin bir yoldayız!
Türkiye’miz, Anadolu Coğrafyamız 06 Şubat 2023 tarihinde; ‘asrın kıyametini’ veya ‘asrın felaketini’ yaşadı. Kahramanmaraş merkezli depremde, ‘on bir şehrimiz sarsıldı/ derinden yara aldı’  780 bin km2’lik vatan coğrafyamın 108 bin km2’si depremle sarsılıyor… Şu ana kadar, 50 bine yakın insanımız hayatını kaybediyor!
85 milyon nüfusumuzun 14 milyonu (nüfusumuzun yüzde 16.43’leri) depremden etkileniyorlar…
Türkiye’nin toplam ihracatının, ‘yüzde 8.76’ları…’ bu bölgemizden gerçekleştiriliyor. 
Deprem Bölgesindeki, ‘sessiz çığlığı duyabilen bir sağduyu…’ istiyorum.
Siyaset, deprem bölgemizde, ‘mağdurları…’ oynamasın!
Siyasetin görevi, “birleştirme, uzlaştırma, kaynaştırma sanatı…” ile birlikte, ‘ihya ve inşa etme yolunda seferberliktir’ 
Anadolu insanına şöyle bir bakıyorum, ‘sağduyusuyla siyasetin bin katman önünde…’
85 milyon insanımızda, “Ensari Bakışlar…”  bu coğrafyada huzur, güven ve moral limanını oluşturuyordu! 
Asrın felaketiyle birlikte, ‘acıların çığlığına sessiz bir yürekle yürüyen Anadolu insanı…’
İnancımız, “sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak etmedikçe hakiki imana sahip olamazsınız!”
06 Şubat 2023 tarihinden itibaren, “ayağa kalkan Anadolu’nun şefkat yüreği…” 
O yürekler, tarihimizin “Horasan Erenlerini…” ve de “Alperen ruhunu…” hatırlatıyordu!
Sıklıkla, “Ensar ve Muhacirinden…” bahsederim! 
Anadolu’nun birçok ilinde, ilçesinde ve öyle ki, köylerine; ‘sofralar genişledi…’ 
O evlerin ışıkları hiç sönmedi… 
Biz insanları ham iken yoğurarak, olgunlaştırarak geleceğe güvenle taşıyan, ‘sabır ve tahammül…’ 
Ve dahasında, ‘kanaat ve hoşgörü…’ dayanışma şuurunun kılcal damarlarıdır.
Söz ile değil, özümüzle ve de yüreğimizle; “bir olalım, diri olalım, iri olalım!” diyoruz!
Rahmetli Fethi Gemuhluoğlu ne güzel söylemişler; “önce selâm sonra kelâm; önce teklif sonra tenkit...” Sözümüzün başındaki, ‘selâmı bıraktık’ ruhaniyeti olmayan, edebi ölçüsü de olmayan, gönül dünyamızdan uzak bir üslupla; ‘tozu dumana katmaya başladık’
Lütfen, nefis mücadelemizi bir kenara bırakalım! Dünyevi heveslerimizi, heyecanlarımızı, ihtiraslarımızı da bir kenara bırakalım… Sadece, Allah rızasını gözeterek; ‘büyük bir hüzünle, mahcubiyetle, edebimiz ve de adabımızla deprem bölgemize/ oradaki kardeşlerimizin yanına gidelim’ Asıl bugünler, ‘paylaşma ve de üleşme günleridir’ 
Şunu ifade etmeliyim, ‘değişimden’ söz ederken Kur’an ahlakını yaşayan bir toplum olma özlemi hafızalara gelmelidir.
İbrahim Suresi 41.nci ayette şöyle buyrulur; “Şüphesiz ki, bir kavim kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez. Allah, bir kavme kötülük diledi mi, artık o geri çevrilemez!” 
Her bakımdan bizler kendimizi düzelteceğiz.  Kendimize çeki düzen vereceğiz!
Ra’d Suresi 11.nci ayette de şöyle buyrulur; “…Allah bir topluma verdiği nimeti, onlar, kendilerindeki iyi hali fenalığa çevirmedikçe bozmaz…”
Her bakımdan, her alanda kendimizi sorgulayalım! Hiç kimse, ‘günahtan da, vebalden de kaçamaz!’
Biraz daha ölçülü düşünecek olursak, ‘aklıselim her insanımızın kendi ölçüsünde sorumluluklardan payı var’ 
“Nefis Duvarı” isimli şiirimizde şöyle diyoruz;
“Nefis duvarını yıkabildik mi?
Acıya gözyaşı dökebildik mi?
Ölmeden önce uykudan uyandır der;
Gaflet uykusunu atabildik mi?
Yamandır hayatın tuzakları hey!”
İnancımız bizlere, “dürüst olmayı, adaletli olmayı, haddi aşmamayı, israf etmemeyi, kul hakkına riayet etmemizi emrediyor!” 
İnancımız bizlere, “zulmedenlere de meyletmeyin!” buyuruyor.
Hud Suresi 86.ncı ayeti dikkatle okuyalım; “Eğer mü’min kimseler iseniz, Allah’ın bıraktığı (meşru olan kâr) sizin için hayırlıdır.. Ben de sizin üzerinize (her fesadınıza mani olacak) muhafız değilim (vazifem ancak tebliğdir) 
Ölçü ve tartıya dikkat adaletle dikkat edeceğiz. İfsada/ fesada meydan vermeyeceğiz. Deprem sonrası Türkiye’de ilk olarak gündeme gelen konuların başında ne vardı; “ev kiraları ve taşıma…”  İnsana zulmeden bir ticaret hiçbir zaman iflah olmaz!
Elbette ki, “Deprem ve Sonrasını düşüneceğiz!” 
Tıpkı, askerlikte olduğu gibi, “sivil savunmada da…” her türlü afetlere karşı, bulunduğu şehirlerde; ‘anında müdahale edebilecek…’ on binlerle ifade edebileceğimiz/ kendi içerisinde koordineli ‘eğitilmiş toplum…’
 Geliniz, “huzura, güvene, yüksek bir morale çıkan yolda buluşalım!”
Geliniz,  “birbirimize selâmı ve iyiliği teşvik edelim!”
Geliniz,  “insanımız ve ülkemiz için gayret sarf edelim ve de dualaşalım!”

Yazarın Diğer Yazıları