Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Gündem...

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Gencinden yaşlısına kadar en önemli gündemimiz nedir?
“Kemer sıkma ve tasarruf…”
Faiz belâsından insanımızı selâmete çıkarmak!
Bütün bu sıkıntılar içerisinde, “ölçü ve tartıya dikkat etmek!”
Furkan Suresi 67.nci ayette şöyle buyrulur; “Onlar, harcadıklarında ne
israf eder ne de eli sıkı davranırlar, bu ikisi arasında orta bir yol
tutarlar!”
Bu milletin birbirine zıt gibi görünen iki düşmanı var; “İsraf ve Cimrilik…”
Maalesef her ikisinde de, ‘ölçüyü kaçırmış bulunuyoruz’
Toplumun bütün fertlerini içerisinde alacak bir duruşu, bir tavrı,
davranışı ortaya koymak…
Bakara Suresi 195.inci ayette şöyle buyrulur; “Allah yolunda sarf
edin, (kendinizi) ellerinizle tehlikeye atmayın ve iyilik edin! Şüphe
yok ki Allah, iyilik edenleri sever.”
Birlikte hareket etmek, birlikte karar vermek… O kararı bir gönül
seferberliğine dönüştürmek!
Bunu ne kadar yapabiliyoruz?
Şu tabloya dikkat kesilelim, “Bankada parası olanların varlıklarına
son bir yılda 5,1 trilyon lira eklendi. Vatandaşların kredi borcu ise
1,4 trilyon artışla 3,2 trilyon liraya ulaştı!”
Toplumun iki yakasını bir araya getirememenin verdiği büyük bir
ızdırabın yaşamaktayız…
İsra Suresi 26.ncı ayette şöyle buyrulur; “Akrabaya, yoksula ve yolda
kalmış yolcuya hakkını ver; fakat malını israf ederek saçıp savurma!”
Saçıp savuranlar da, lütfen akıllarını başlarına alsınlar. Sürekli
empati yapsınlar.
Öyle ki, İsra Suresi 27.nci ayette şöyle buyrulur; “Çünkü saçıp
savuranlar, şeytanların kardeşleridirler. Şeytan ise, Rabbine karşı
çok nankördür.”
Bütün hamlelerimiz, ‘zayıfı ayağa kaldırma, sosyal barışı ve adaleti
tesis etme…’ olmalıdır.
Sözde, ‘birimiz, hepimiz deriz…’ ama hayatın gerçekleri karşısında,
‘sınıfta kalıyoruz’
A'raf Suresi 31.nci ayette şöyle buyrulur; “Ey Âdemoğulları! Namaz
kıldığınız, ibadet ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi
giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri
sevmez!”
Akıl ve örften de uzaklaşmak kadar garip bir davranış olabilir mi?
Giyim, kuşam, temizlik, iyilik, izzet, ikram, nezaket vesaire bütün
bunlar, uyulması gereken kurallar bütünüdür. Bu kuralları da, belli
bir ölçüyle, belli bir sistemle korumalıyız.
Her türlü aşırılıkları, terk edeceğiz!  Kendimize, ‘vasat yolu’ şiar
edineceğiz. O yol nedir?
“Adaletli, dengeli, ölçülü, sağduyulu, insaflı, uyumlu…” olan yoldur.
İsra Suresi 29.uncu ayette şöyle buyrulur; “Hem elini boynuna bağlı
kılma (cimri olma); onu büsbütün geniş davranarak da açma! Yoksa
kınanmış ve pişman bir halde oturup kalırsın!”
Yusuf Has Hacip ile sözümüze noktayı koyalım;
“Ey Bey, işi işin ehline, işe yarayana, hareketi doğru ve dürüst olana ver”
“Beyler örf ve kanuna nasıl riayet ederlerse, halk da aynı şekilde örf
ve kanuna itaat eder.”
“Beyler hangi yoldan giderse, beylerin bu gidişi halkın da yoludur!”
Yol doğru olursa, netice de elbette doğru olur.

TOKAT'TA DEPREM…
Tokat'ta meydana gelen 5,6 büyüklüğündeki deprem, bizlere, “27 Aralık
1939 da 7.10 şiddetindeki depremi hatırlattı…” Bizler bu depremi,
Erzincan depremi/ veya kızıl kıyameti olarak biliriz.
Bu büyük felakette, “Erzincan, Koyulhisar, Reşadiye, Niksar, Erbaa
yani Kelkit Vadisi ve köylerinde 39 bin insanımız hayatını
kaybediyordu…”
1942 tarihinde Niksar- Erbaa depremi 27 Aralık günü/ 1939 Erzincan
depremi ile bir tesadüf müdür, üç yıl sonra aynı günde 7 şiddetinde
büyük bir felakete yol açıyordu!
Şurası bir gerçek, Anadolu Coğrafyasında; ‘depremlere hazırlıklı olmalıyız…’
06 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş Merkezli Deprem nasıl ki, 11
vilayetimizi, 13 milyon insanımızı etkilemişse, 1939 Erzincan Merkezli
olarak anılan deprem, “Tokat, Niksar, Amasya, Sivas, Zara, Giresun,
Gümüşhane-Kelkit, Ordu illerimizde yıkım ve hasara ve can kaybına yol
açıyordu!”
Depremle birlikte yaşamak, ‘depreme hazırlıklı olma…’ anlamına
geliyor. Depreme ne kadar hazırlıklıyız?  Artık, ‘sözün bittiği
yerdeyiz…’

ORTADOĞU UÇURUMUN KENARINDA!
BM Genel Sekreteri Guterres, Ortadoğu’daki ‘vahim durumu’ özetliyor;
“Orta Doğu, bir uçurumun kenarında…” Genel Sekreter son gelişmeleri
şöyle değerlendiriyor; “Bir hata veya iletişimsizlik, tüm taraflar ve
dünya için yıkıcı sonuçlar doğurabilecek tam ölçekli bir bölgesel
çatışmaya yol açabilir”
Orta Doğu; Suriye, Irak, Katar, Kıbrıs, Ürdün, İsrail, Lübnan, İran,
Filistin, Suudi Arabistan, BAE, Umman, Kuveyt, Bahreyn, Yemen, Mısır,
Afganistan, Pakistan, Tunus, Cezayir, Libya, Sudan ve Fas’ı ve
Türkiye’yi de içerisine alan kıtalararası bir bölgedir.
1299-1922 tarihleri arasında 6 asır hüküm süren Osmanlı İmparatorluğu
sınırları içerisinde Orda Doğu Ülkelerinin yer aldığını
söyleyebiliriz.
Irak (404 yıl), Suriye (402 yıl), Ürdün (402 yıl), İsrail (402 yıl),
Lübnan (402 yıl), Filistin (401 yıl), Kuveyt (375 yıl), Suudi
Arabistan (393 yıl), Katar (42 yıl), Bahreyn (56 yıl), Yemen (146
yıl),
Umman (8 yıl), Batı İran (28 yıl), Kıbrıs (343 yıl)…
Sözün özü nedir, tarihi Türk Hâkimiyetinde Orta Doğu Coğrafyasında;
huzur, refah, istikrar, birlik ve beraber yaşama iradesi vardır.
Günümüzde ise, ‘kan revan içerisinde yarınlarına güvenle bakamayan
elemli ve sürekli hüzünlü bir coğrafya…’
Tarih, bir bakıma, mukayese ilmidir. Bu coğrafya, ‘güçlü mazisine
tekrar dönebilmenin köprülerini kurabilme siyasetini geliştirmelidir…’

Yazarın Diğer Yazıları