Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ölümü Yazmak

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Ölümü yazmak, o kadar zor ki!
Hele ki, ‘ana olursa…’ Hele, ‘ata olursa…’
Derinden, “bir of!” çekersiniz!
Sanki karşı dağlar yıkılmıştır!
Ölüm, Fani Âlemden, Baki Âlem’e yürüyüş…
Elbette ki, buluşacağımız âlem,  “Baki Âlem!”
Tekrar ediyorum! O tekrarlarda, ‘acıları solukluyorum’
En yakınınızdan ayrılık o kadar zor ki…
“Ölümü Yazmak…”
Kanayan bir yaradır içimde…
Yıldızlar kayar yanı başımızdan…
Gün, biraz daha soğur ecel terinden
Dünyamız biraz daha yalnızlaşır
Gözyaşı içinde hasret taşır!
“Ölümü Düşünmek…”
Düşlerinizle birlikte hakikate uyanmak…
“İnsanlar uykudadır, ölünce uyanırlar”
Bu dünyada, ‘uyku nöbetindeyiz’
O nöbette, ‘hırs tuvali…’
Dünyayı bizlere sevdiren boyamız!
Asıl yaş kemale varınca,  ‘çığlığımız başlar’
O çığlıkta, ‘gafletten uyanış…’
O çığlıkta,  ‘bilgeler yolunu özleyiş…’
Hüznümüzü dağıtan bir ses gelir maveradan,
“Erken ölüm yoktur, kadere iman vardır!”
Nefsimin her dayatmasında Şemsi Tebrizi’yi dinlerim;
“Ne diye böbürlenip, büyükleniyorsun!
Doğumun bir damla su,
Ölümün bir avuç toprak değil mi?”
İşte, dünya rahlesi…
“Kurşundan Ağırdır Gözyaşı” şiirimizden;
“Damla damla düşerse,
Kurşundan ağırdır gözyaşı
Bir yıldız kayarsa,
Toprağa hasımdır göktaşı
Çığlık çığlığa koparsa,
Çatlayan başımdır sabır taşı
Gün ışır, gün batarsa
Bir ömre bedeldir yoldaşı
Koş küheylan koş fırtınalarla
Yürüyen yârimdir atbaşı”
Bizim Yunus yürekler su serper;
“Ölümden ne korkarsın, korkma ebedi varsın.”
İnancımız, ‘ölüme hazırlanın…’ diyor
Hz. Ebubekir (ra), “Ölümü özüne sevdir, nasıl olsa gelecek!”
N.F. Kısakürek’te bir şiirinde;
“Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”
Ölüm mukadder,  “ayrılıklar zor!”
İçimizde dem ve dem kopan fırtınalar…
Beyazid-i Bestami ne diyorlar?
“Her kalbin çarpıntısı, kendi ecelinin ayak sesidir!”
Dinle ey can, ‘kendi ecelimize yürüyoruz’
Korkularımız ölüm değil, ‘amel defterimiz…’ olmalı?
Bilmeliyiz, “dünya ekin tarlamız…”
Ahirde,  işte hasatın; işte amelin denilecek!
Hz. Mevlana; “ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız.
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir.”
Bu dünya da, ‘kızıl elmamız’  ne olmalıdır?
Sadece ve sadece, ‘gönül insanı’ olabilmektir!
Sadece ve sadece,  ‘iyiliklerle’ anılmaktır
Şurası bir hakikat, “Herkes kendi ameliyle birlikte ölecektir”
Ölümü,  “ebedi hayata bir köprü…” bileceğiz!
Kıyamet ne zaman kopacaktır?
Hadis, “ölenin kıyameti kopmuştur!”

Birlikte yürüdüğünüz,
Birlikte sohbetlerde bulunduğunuz,
Nice birliktelikler…
Gün geliyor, ‘ölüm ayırıyor’
O ayrılık, “ata/ veya ana olursa…” zor ne demek efendim!
Akıl kırbacı sırtınıza iniyor!
Dağlardan, asıl büyük çığ o zaman üstünüze düşüyor!
Asıl o zaman bütün vücudunuzun zerre zerre üşüdüğünüzü hissediyorsunuz!
Dedem Korkut ne de güzel söylemişler;
“Ölümlü-Dirimli Dünya!”
Her gecenin bir sabahı olduğu gibi,
Her kışın da bir baharını yaşıyorsunuz!
06 Mart 2023 tarihinde, “kardeşim telefonda anamız göçtü…”
O anda şefkat damarlarının çekildiğini hissettim!
Vücudum buz kesti…
Sözün bittiği yerdeyim!
Sükûtun çığlığı…
 O çığlıkla birlikte yüreğinin tel tel koptuğunu hissederim!
“İnnâ Lillahi ve İnnâ ileyhi raciun”
Mealen, “şüphesiz biz Allah’dan geldik ve O’na döneceğiz!”

Yazarın Diğer Yazıları