Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İstanbul'un Fethi

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

İstanbul'un Fethi, Allah Resulü'nün (sav.) mucizesidir.
Âlem-i İslâm’ı, Cihan Hâkimiyetine hazırlayan 8 asrın nöbetindeki müjde!
O müjdeyle fetih için yüzler İstanbul’a dönecek…
Kâinat döndükçe, fetih içi surlar dövülecek…
İstanbul, Fatih’e kadar 29 defa kuşatılacak…
Her kuşatmada, surların içerisine şahadet tohumları atılacak!
1071- Malazgirt Meydan Zaferiyle, Anadolu’nun fetih yolları açılacak!
1096-1270 tarihleri, 7 büyük Haçlı Seferi…
Her seferde, farklı bir haber muştusu gelecek!
1080 tarihi, İznik; Selçuklu Devletinin Başkenti olacak…
400 Çadırlık bir Aşiretten İmparatorluğa yürümek…
Söğüt, Osmanlı Beyliği'nin İlk Başkenti olacaktır…
1326 yılına gelindiğinde, Bursa Osmanlı'nın Başkenti olacaktır…
Sonrasında, 1365 tarihinde Edirne'yi Başkent olarak görüyoruz…
1453 yılından 1923 yılına kadar, 470 Yıl Osmanlı’nın tarihi ve kadim
Başkenti, İstanbul olacaktır.
İstanbul'un Fethi, ‘tarihin fethidir’
Allah Resulü'nün (sav.) 8 asır öncesinde müjdesinin tecelli etmesidir.
O müjde, “bin yıl İslâm’ın bayraktarlığını yapan bu milletedir!”
29 Mayıs 2023 tarihinde, İstanbul'un Fethinin 470.nci Fetih
Yıldönümünü idrak edeceğiz.
Artık, birlikte; “İstanbul’un Fethini Konuşalım!”
Ve daha 21 yaşında İstanbul’u Fetheden o kutlu hükümdarı…
Ve gençliğimize haykıralım, “Fatih’in İstanbul'u fethettiği yaştasın!
Bu sese bütün yüreğinizle kulak veriniz, “Fatih” olabilmek!
21. asrı o ruha taşıyabilmek!
Asıl ideal, bu milletin “kızıl elması…” olmalı.
İstanbul’u fetheden RUH… O ruhi derinliklerden süzülen ifade ile Fatih
ne diyorlar?
 “Ben bu milletimle değil Bizans'ı dünyayı bile fethederim!”
Fethi hazırlayan; O resim, O desen, O çizgi ve O boya;
Maddi ve manevi planda bir büyük hazırlığı ifade eder!
Kur’an’ın beyanıyla, “emrolunduğun gibi dosdoğru ol!”
Bir millet olarak, “sımsıkı Kur’an’ın ipine sarılmak…”
Fethin idrakinde, “Kur’an’ın ahlakıyla ahlaklanmak…”
Bütünüyle, “Asrı Saadet terbiyesi…”
Fatih'teki iradeyi, kararlılığı onun sözlerinden de okumanız mümkündür…
 “ İmparatorunuza söyleyin. Şimdiki Osmanlı Padişahı öncekilere benzemez.
Benim gücümün ulaştığı yerlere, sizin imparatorunuzun hayalleri bile ulaşamaz.”
“ Ya Ben Bizans'ı alırım; Ya da Bizans Beni.”
 “ Yapmak istediğimi sakalımın bir teli bile bilseydi,
Sakalımın o telini hemen koparır ve yakardım”
 “ Hayatım boyunca Allah'ın emirlerinden dışarı çıkmadım.
Allah'ın rızasını kazanmak için uğraştım. Tek gayem bu İdi.”
Fatih, “kendisini…” tarif eder!
Zarafeti, sadeliği, inceliği, duruluğu, hukuku ve marifetiyle!
Kesinlikle, bir öfke değil; “tevazu abidesi…”
Hayatıyla bir, “aşk kasidesi…”
Bütün terennümü ile, “divan-ı hikmet rahlesi…”
Fatih, Hocası Akşemseddin’e sorarlar;
 “—İnsan açlığa ne kadar dayanabilir?”
Akşemseddin cevap verirler;
“—Ölünceye kadar!”
Açlık, onda aşkı ilahi vardır…
Varlığın gayesini sürekli okumaya azmetmiş bir açlık!
Fatih’e sorarlar: “—İstanbul’u niçin fethettin?”
Zor soruyu kolaylaştıracak bir cevap; “—Çünkü o benim gönlümü fethetti!”
Fatih, çocukluğu cıvıl cıvıldır; Yaramaz mı yaramaz…
11.Murat dayanamaz, gözünden titrediği Fatih’e dönerek;
“Ne kadar yaramaz bir çocuksun, senden adam olmaz” diye çıkışır.
Fatih’in yanında bulunan büyük Veli Akşemsettin gülümseyerek cevap verirler;
“Peder ne der, kader ne der!
Fransızların ünlü devlet adamı Napolyon’a,
 “Siz mi daha büyüksünüz yoksa Fatih Sultan Mehmet mi?
Fransız Hükümdarının cevabı hayatın da, tarihinde gerçeğidir bir bakıma;
“Büyüklükte ben onun çırağı bile olamam; Çünkü ben, kılıçla zapt
ettiğim yerleri henüz hayattayken geri vermiş bir bedbahtım. Fatih ise
fethettiği yerleri, nesilden nesle intikal ettirmenin sırrına ermiş
bir bahtiyardır.”
Fatih'in bir dilenciye verdiği cevap müthiştir;
Sultan Mehmed, dışarıda gezerken, yanına gelen dilenciye bir altın verir.
 Dilenci aldığı parayı beğenmez.
“Aman Sultanım, koskoca padişah kardeşine bu kadar mı para verir?“
Padişah, nereden kardeş olduklarını sorunca da şöyle cevap verir:
“İkimiz de Hazreti Âdem’in çocukları değil miyiz? O yüzden elbette kardeşiz.”
Sultan’ın cevabı gecikmez:
 “Bu keşfini sakın ola ki başkasına söylemeye kalkma.
Diğer kardeşlerimiz de pay isterlerse sana zırnık bile düşmez.”
Oğlu Mehmet’in yaklaşan doğumu üzerine, II. Murad sabaha kadar uyuyamaz,
 Gece boyunca Kur'an-ı Kerim okuyarak müjdeli haberi bekler.
Tam Fetih Suresi’ni okuduğu sırada oğlunun doğum haberi padişaha iletilir.
Sultan bu müjdeli haber üzerine:
“Ravza-i Murad’da bir gül-i Muhammedî açtı” der.
(Murat'ın bahçesinde Muhammed’in bir gülü açtı.) Asırların beklediği,
fetih müjdesi…
O müjdenin en sıcak ifadesi 11. Murat’ın sözlerinde tecelli edecekti…
Fatih’n asrımıza kadar yansıyan vasıfları;
Fatih Sultan Mehmed, soğukkanlı ve cesurdu.
Ne istediğini, ne yapacağını, ne yapabileceğini bilen bir karaktere sahiptir.
Çok merhametli ve müsamahalıydı.
Askeri ve siyasi sahada eşsiz bir deha idi.
Çok başarılı bir diplomattır.
Osmanlı donanmasının kurucusu Fatih’tir
Fatih Sultan Mehmed, ilme, sanata ve ilim adamlarına çok kıymet verirdi.
Fatih Sultan Mehmed, kelam ve matematik ilminde devrinin en büyük
otoritelerinden biriydi.
Fatih Sultan Mehmed, teşkilatçı ve imarcı idi.
Fatih, asrın nöbetinde, tarihin, odak noktasında…
Yeni bir çağa kapı açacak kadar donanımlı adil yüzlü devlet adamıdır, O!
Fatih’i, günümüzün devlet adamlarının daha iyi anlamaları ve okumaları
gerektiğine inanıyorum…
Ondaki irade, mahcubiyeti ile birlikte büyümüştür…
 

Yazarın Diğer Yazıları