Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Elazığ'ın kalıcı içme suyu

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bu köşemizde, 11 Ocak 2008 tarihinde/ veya 17 yıl önce “Munzur Suyu…”
başlığı altında kısa ve özlü bir yazı kaleme almıştık. O yazımızda şu
ifadelere yer veriyorduk; “Yer altı sularına ne kadar güvenilir veya
küresel ısınmanın getirdiği, ‘kuraklık ve çölleşme’ tehlikesine karşı,
‘yer altı sularını bilinçsizce kullanma’ doğumudur?
Türkiye'de, ‘mavi boncuk’ olarak da bilinen herbiri tabiat harikası;
masallarımıza, hikâyelerimize, türkülerimize kadar katık olan birçok
gölümüz kurumuştur. Yer altı sularımız giderek daha derinlere
çekilmeye başlamıştır.
Başta İstanbul, Ankara, İzmir olmak üzere şehirlerimizi bekleyen
sıkıntıların başında, ‘içme suyu’ vardır. Belediye Başkanları haklı
olarak, ‘su tüketiminde tasarruf çağrıları’ yapmakta, artık su
kesintileri daha sıklıkla gündeme gelmektedir. İstanbul Belediyesi ne
yaptı? Melen Çayını getirdi. Ankara Belediyesi Kızılırmak üzerinde
çalışmalar yapıyor.
Elâzığ’da, önümüzdeki yıllara problemsiz ve endişelerini üzerinden
atacak projeleri hayata geçirerek kendisini bekleyen, ‘su sıkıntısını’
şimdiden çözmelidir. Elâzığ, oldum olası yer altı kaynaklarıyla şehrin
su ihtiyacını karşılamaktadır. Sınırlı olan kaynaklarla nereye kadar
gidilecek?
Birde, elektriğe ödenen parayı da hesaba katmalıyız. Yıl içerisinde
trilyonları bulan elektrik gideri tabiatıyla, içtiğimiz su fiyatlarına
yansımaktadır. Bütün bunları, maliyetleriyle birlikte düşünmeliyiz.
Şehrin gündeminde birkaç alternatifin olduğunu biliyoruz. Bunların
içerisinde şüphesiz ki, ‘en kullanılabilir çözüm yolu Munzur Suyudur’
Artık Türkiye’de, İstanbul ve Ankara örneğinde de gördüğümüz üzere son
gelişmiş teknolojiler rahatlıkla kullanılmaktadır. ‘olur mu, olmaz mı’
tartışmasından çok projeler üzerinde karar verme gibi bir iradeyi
kullanma önemlidir.”
Furkan Dilaver’in geçtiğimiz gün, ‘Kanal Fırat’ta Son Baskı
Programına…’  rahmetli Diyap Ağa’nın torunu Gürsel Erol’u alıyorlardı.
23 Nisan 1920 Tarihinde Kurucu Meclis olarak çok geniş yetkilerle
göreve başlayan TBMM 1. Dönem Milletvekilleri arasında, Dersim Mebusu
olarak, Diyap Ağa’yı görüyoruz. Diyap Ağa, Gazi Atatürk’ün yanındadır.
Erzurum Kongresinde bulunmuşlar. Aşiretinin başında, Bitlis ve
Siirt’in Rus işgalinden kurtarılması için büyük bir mücadele
vermişler.
1920’lerden 2025’lere geldiğimizde, 28.Dönem TBMM’sinde, Elâzığ
Milletvekili olarak Diyap Ağa’nın torunu Gürsel EROL’u görmekteyiz…
Sayın Furkan Dilaver’e, Kanal Fırat’ta gerçekleştirdikleri, Son Baskı
Programında, Elâzığ CHP Milletvekili Gürsel Erol’a, “Elâzığ Şehrinin
İçme Suyunun Geleceği hakkında kanaatlerini…” sorabilir misiniz?
WhatsApp’da şu görüşleri belirtmiştik; “Elâzığ Şehri yıllarca 150’nin
üzerinde derin kuyu ile karşılandığını bunun asla doğru olmadığını
belirterek, Kuzova ve Uluova’nın uğradığı akıbete uğrayabileceğini…
Bunun adının da “Obruk felaketi!” olarak düşünmüştük… Hamza Bey
Barajının kurak geçen iklim değişikliği karşısında ne kadar verimli
olabilir? Giderek büyüyen bir şehir ve her yıl su ihtiyacının orantılı
olarak arttığını da düşünelim… DSİ’nin Keban Baraj Gölü’nden içme suyu
projesi çalışmaları kulaklarımıza kadar geldi… Keban Barajının da her
bakımdan belli bir ömrü var. Su kullanımı da zaten sınırlı… Belli
kotayı aşamıyorsunuz!  Ve önümüzdeki yıllar için en verimli çözüm
yolu, MUNZUR SUYU VAR…  HER BAKIMDAN DOĞAL VE TÜRKİYE’NİN İÇİMİ EN
GÜZEL SUYU… Munzur Suyu getirilebilirse, zaten kendi cazibesiyle
gelecek ki, elektrik sarfı da ortadan kalkacaktır. Şehir için de,
önümüzdeki bir asır için de en güvenilir su olacaktır. Elâzığ
Milletvekili Gürsel Erol bu konuyu Meclise taşımalıdır. Şurası bir
gerçek ki, bu şehir; “Çimento Fabrikasının şehir dışına çıkmasını
nasıl haklı bir şekilde istiyorsa…” Munzur Suyunun da, şehrin
musluklarından akmasını o derece istiyor, kanaatindeyim…”
Günümüzde artık teknoloji akıllara durgunluk verecek şekilde gelişti…
Öncelikle insan sağlığı diyoruz. Bugün hangi şehir insanı diyebilir
ki, ‘musluklardan sağlıklı bir şekilde içme suyunu temin ediyorum’
Kaynaklarımızı artık en verimli bir şekilde kullanmalıyız.
Kaynaklarımızın sınırlı olduğunu biliyoruz. Sınırları zorladığınız
zaman, ‘büyük sıkıntılarda gelecekte sizlere merhaba der!’ Bütün
bunlar kaçınılmaz gerçeklerdir. Sular, her geçen yıl daha da derinlere
çekiliyor. Bunun adı nedir, ‘toprağın da giderek çoraklaşmasıdır…’
Bizlerin en büyük arzusu ne olabilir, ‘geleceğe sağlıklı ve esenlikli
yaşanabilir bir hayatı miras olarak bırakmaktır…’
Selam ve Muhabbetle…

Yazarın Diğer Yazıları