Ahmet KIZILKAYA

Elazığ'ın Dağları Bir De Eskibağlar'ı

Ahmet KIZILKAYA

‘’Dağlar dağımdır benim / Gam ortağımdır benim / Söyletme çok ağlarım / Dertli çağımdır benim ‘’ diye başlayan türküyü bilirsiniz. Yöre insanının efkârlı bağrından süzülen yanık bir Elazığ türküsüdür.

O Elazığ ki etrafı Güneydoğu Torosları, Hazarbaba Dağı, Mastar Dağı ve Hasan Dağı ile çevrili kadim bir Anadolu kentidir. 

Bu kentin insanı, bazen bu dağların karlı yücelerinden, bazen de yol vermez sarp geçitlerinden bahsetmiştir hep efsanelerinde, masallarında ve en çok da türkülerinde.
Ancak Elazığ’ın türkülere çok konu edilmemiş olsa da en az dağları kadar güzel ve görmeye değer bereket fışkıran altın değerinde bağları var. 

Altınova’nın, Uluova’nın, Kuzova’nın taşı eksen bitkiye dönüşecek güzel topraklarında binlerce yıldır üzüm bağcılığı yapılır. Zaten Elazığ’ın bir üzüm merkezi olduğunu, bu topraklarda yetişen üzümün aroma, renk ve tat bakımından ülkenin en iyisi olduğunu gurmeler, üzüm ve şarap üreticileri bilir.

Hele yöredeki adıyla ‘’orcik’’ adı verilen ve geleneksel yöntemlerle üretilen bir cevizli sucuk var ki tadına doyum olmaz. Ülkemizin başka yörelerinde yapılan benzerleriyle asla kıyas kabul etmez.

Yıllar önce bir Fransız gurme ve şarap üreticisi gelmişti Elazığ’a. Hiç unutmam, Elazığ’ın üzüm ve şarap üretiminde İtalya, Fransa ve İspanya’daki üzüm merkezleriyle yarışacak ölçüde yüksek bir potansiyel taşıdığını vurgulamıştı.

O gün bugündür hep düşünürüm Elazığ neden bu alanda Dünya’nın tanıdığı bir merkez olamadı henüz. Gerçi onlarca üzüm çeşidi ve ödüllü Buzbağ marka şarabı var bu şehrin, ama hem rekolte hem de üretim-pazarlama anlamında henüz istenilen yerde değiliz.  Dilerim olur.

Bu umudumu taze tutan bir yatırımdan bahsetmek istiyorum size. Bir fotoğraf meraklısı olarak Elazığ’ın dağını taşını arşınladım durdum yıllarca. Adını duyduğum ama zamanlama açısından bir türlü denk getiremediğim Eskibağlar Butik Otel ve Şarap Evi’ni ziyaret etmeye karar verdiğimde doğrusu bu denli güzel bir manzarayla karşılaşacağımı düşünmemiştim.

Birkaç yıl önce inşasına başlanan ve bitirilip Elazığ turizmine kazandırılan bu tesis hakikaten hem mimarisi, hem doğayla uyumlu yapısı ve hem de işletme mantığıyla övgüye değer bir yatırım.  İlk gördüğümde bana İrlanda, İskoçya ve İsviçre’deki şatoları anımsatan bu sempatik otel ve şarap evi, tarım ile turizm gibi iki farklı sektörü bir araya getiren bir merkez. Sanat ve estetik duygular göz ardı edilmeden inşa edilmiş. Hem girişimci hem de mimarı bu anlamda övgüye layık bir iş çıkarmışlar.
Bu muhteşem tesisi Elazığ’a kazandıran Fırat ARAL Bey’i bu şehrin bir sakini olarak yürekten kutluyorum. Tüm Elazığ’ın da kente değer katan herkese bir şükran borcu olduğuna inanıyorum.

Türkiye’nin en güzel göllerinden biri olan Hazar’ın kıyısında, Sivrice’nin Kürk köyü sınırları içinde yapılan bu eseri sadece Elazığlılar değil, Sivas’tan Şanlıurfa’ya; Erzurum’dan Gaziantep’e kadar tüm komşu ve çevre illerin sakinlerinin gelip görmesini çok arzu ederim.  Zaman içerisinde bunun olacağından hiç kuşkum yok. Hatta ülkemizi ziyaret eden yabancı turistlerin de burayı gördüklerinde ziyaretlerinden çok memnun kalacaklarını biliyorum.

Hele benim gibi doğasever fotoğraf gönüllüleri için emsalsiz bir yer. İki kez arkadaşlarımla bir defa da il dışından gelen misafirlerimle ziyaret ettiğimde herkesin bu geziden fazlasıyla memnun kaldığına tanıklık ettiğimi söylemeliyim.

Garip bir tesadüftür ki yatırımcı Fırat ARAL Bey'i üç ziyaretimde de görüp teşekkür etme fırsatını bulamadım. Hala da yüz yüze gelip bir merhaba etmişliğim yoktur.
Tüm şehirler için böyle özverili ve girişimci insanlara ihtiyaç var. Eskibağlar markasıyla üretilen şarapların hemen otelin yanındaki bağlardan alınan üzümlerden üretildiğini görmek oldukça etkileyici. 

Toprağın cömert bağrından çıkan emsalsiz üzümlerin hemen oracıkta farklı bir ürüne dönüşüp bir marka olmaya doğru gittiğini görmek de oldukça keyifli ve bu kent adına bir kazanç.

Elazığ ve ülke turizmi bir süre sonra bilinir bir ‘’marka’’ kazanmış olacak. Buna inanıyorum. Ve bir zaman sonra Elazığ’ın bağlarının da dağları gibi türkülere konu edileceğini hissediyorum.

 Beni okuyan, beni dinleyen, sözcüklerimin izini süren herkese teşekkür ediyorum. Bir sonraki yazımda buluşuncaya kadar sevgiyle ve huzurla kalın.
 

Yazarın Diğer Yazıları