Mehmet DUMAN

HARÇ BİTTİ İNŞAAT PAYDOS

Mehmet DUMAN

Dün gibi hatırlıyorum, genel kurul salonlarında yönetim kurulundan bilgi talep eden kayyum başkanı Devecioğlu’na yapılan saldırıları. Sabahattin hocayı ve spor hakkındaki düşüncelerini her daim takip etmiş ve saygı duymuşumdur. Lig maçlarını canlı yayınlayan televizyon kuruluşuna konuk olarak katılıp anlattıklarını da bilirim. Futbolun ekonomik gücünü anlattığı tezlerini ve Elazığspor için bir nefer olduğunu da bilirim.

Ayrıca ben, kendilerini sözde Elazığspor’un sahibi görenlerin Sabahattin hocaya bakış açılarını da bilirim. Elazığspor un çeşitli kumpaslarla getirildiği son nokta da, Sabahattin hocanın savcılık tarafından kayyum başkanı olarak atanmasına inanın en çok sevinenlerden biri de ben oldum. İşi bilen, bilmediği konuları öğrenmek için çaba harcayan, spordan gelen, spor için çalışan dedim. Gerçek bir Elazığ çocuğu, gerçek bir Elazığspor sevdalısı, tebliğ edilen görev, ateşten gömlek giymekten daha zor, çık çıkabilirsen işin içinden. Eski başkanlarla bir toplantı düzenleniyor, seviniyorum, olması gereken buydu diyorum. Sabırsızlıkla çıkan sonuca bakıyorum, sonuç fiyasko.

Tabiri caizse, aynı tas aynı tarak. Ağır topların hiç biri yok. Selçuk başkanı, Necati başkanı, Karamazı başkanı, Baki Aydın başkanı, Mustafa Urhan başkanı, Şahap Emir’i, Mehmet Güngör’ü ve aklıma gelmeyen birçok başkanı gözlerim arıyor ama hiçbiri yok. Elazığspor öldü başımız sağ olsun diyorum. Olmadı, yapamadık, yaşatamadık. Sadece Elazığspor’u kaybetmedik, Elazığı da kaybettik. Siyasetin çıkar, yatırımın hayal olduğu, Elazığlının kendisini Elazığ da yabancı gördüğü, vasıfsız göçlerle dolmuş, dedikodunun, hainliğin, adamcılığın, yalakalığın başkenti Elazığ ı da kurtaramadık. Elazığ mutlu şehirler sıralamasında yetmiş dördüncü sıradaymış, varın gerisini siz düşünün. Sıkıntı sadece Elazığspor mu acaba bu şehirde. Kimileri boş bulduğu koltuğa babasının mirası gibi balıklama atlar, kimileri anlamadıkları, bilmedikleri, tanımadıkları makamlara adamcılıkla atanırlar, kimileride işaretle bir yerlere gelip çizilen projenin kurbanı olurlar. Şöyle bir bakıyorum da çıkarsız iş yapanların kalmadığı bir şehir olmuşuz. Ne özümüz, ne sözümüz, ne de Elazığlı kimliğimiz kalmış bizim.

Aynanın diğer tarafına baktığımızda ise öylesine babayiğitlerimiz var ki bizim, küstürmüşüz, kaçırtmışız. Gelmiyorlar, gelirsem hangi çamuru atarlar korkusuyla sırtlarını çevirmişler. Şehrin aklını alanlara bakıyorsun, kendilerini ulusal medya senatörü gibi gören birkaç tane basın ve televizyoncu, aklın hayalin olmadığı sadece siyasetin ürettiği birkaç siyasi simsar ve önce reklamım, cebim diyen çöplük horozları. Kimse kusura bakmasın diyorum kınaya zam geldi. Bundan sonra stoklarında varsa onu kullansınlar. Bu şehrin ve Elazığspor ‘un gerçek katillerini herkes çok iyi biliyor. Seçtiklerimiz ve işaret ettiklerimiz bu şehrin vebalini alanlardır. Bakın hiç birinden ses çıkıyor mu, bir cümle olsun duyan var mı, hangisi Elazığspor un adını ağzına alıyor, hangisi şehrim Elazığ diyor. Dördün hangisi Elazığ da, hangisi bir şeyler getirme çabasında. Bingöl vekili Cevdet Yılmaz’ın her hafta Elazığ üzerinden Bingöl’e gittiğini, Bingöl ü yeniden inşa ettiğini, katkılarını duymayan, görmeyen kaldı mı? Kısaca, Elazığ yeme yutma şehri olmuş. Elazığsporu’da bu iştahla yedik ve yuttuk. Gözümüz ve karnımız bunlarla doyar mı bilmem. Sabahattin hocamla başladık, işinin zor olduğunu yazdık.

Karşıdan gelen delikanlının bir omuzu düşükse eğer kesin Elazığlıdır derken şimdi karşıya baktığımızda Elazığ delikanlısının başını öne eğerek yürüdüğünü gördük. Üzüldük, sinirlendik, kızgınlığımız bize yapılanlara, bizi o şehirden uzaklaştıranlara, fesatçılara, çıkarcılara değildi elbet. Bizim üzüntümüz ve kızgınlığımız, gurur duyduğumuz Elazığ ve Elazığ spor a karşı egoların ağır basmasınadır. Bizim üzüntümüz ve kızgınlığımız, Elazığspor’u ve Elazığ’ı basamak gibi görenleredir dedik. Anlatamadık, yapamadık, şehrin tek marka değerini kaybettik.

Harç bitti, inşaat paydos dedik. Babayiğitlerin bol olduğu bu topraklardan, haykıran ben varım diyen biri çıkar mı bilemiyorum, bekliyoruz ve bakıyoruz tıpkı boş duvarda bakıp hayallerimizi yazdığımız, çizdiğimiz gibi.

Yazarın Diğer Yazıları