Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Şiirin Başkenti Elazığ

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Edebiyatımızın yaşayan Dede Korkut’u, aksaçlısı, bilge kişisi Prof.
Dr. Sadık Kemal Tural ile sözüme girmek istiyorum, “Vatanımızın her
yerinde şiir var, şair var. Muhammed Şehriyar ’ın atalarının yurdu
Tebriz şehri ve çevresi, İran’daki Türk şiirinin başkentidir. Elâzığ,
hem insanı, hem de duyarlılığıyla bir ucu Urfa, Diyarbakır üzerinden
Kerkük’e, diğer ucu Tebriz’e bağlanan bir özel diyardır. Köşesidir.
Musikisiyle, halk oyunları ve nazmıyla özel, düşünce adamları ve
şairleriyle özel… Şu ifadeyi söylemek gönlüme hoş gelir, ısrarla
tekrarlarım; Elâzığ şiirin başkentidir.
Bizin Sadık Kemal Tural’a ithaf ettiğimiz bir dörtlüğü sizlerle
paylaşmak isterim;
“Şiir olmasa dünya çöl olurdu”
Hikmet yıkamasa gök kül olurdu
Şiir aşktan doğar, ruhu yükseltir
Aşktan uzaklaşsa arz kül olurdu”
Harput/un Elâzığ’ın şiir, sanat, edebiyat ve musikide apayrı bir yeri
olduğunu söylemek isterim. 1800’lü yıllardan günümüze doğru isterseniz
bir yolculuk yapalım.
O yolculukta şunu rahatlıkla görebiliyoruz. Özellikle Halk Edebiyatı
ürünlerinden, ‘mani ve ninnilerinin çok yaygın olduğunu görmekteyiz…’
Halk Edebiyatı Şairlerinden, “Âşık Cefai, Meluli, Köse Seferzade, Hacı
Raşit Efendi, Luzumi, Fahri, Dilşad Hanım, Vahap Güray, Haydar Duman…”
isimleri ilk hafızalara gelenlerdir.
Dilşad Hanım’a ait olan manilerden bir örnek, “Aç gezerim tok gibi/
Varsın ama yok gibi/ Ölüm Allah’ın emri/ Bu ayrılık ok gibi”
Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına birkaç defa katılan M. Ali Eşmeler
bir şiirinde Elâzığ ile ilgili şiirinde şöyle seslenir;
“Kültürün dopdolu başkenti desem, çok görme,
İlm ü irfansa beden, can ile başmış Elâzığ…
Doğudan yükseliyor gitgide Harput güneşi,
Sıyrılıp her geceden fecre ulaşmış Elâzığ…
Şiirin tâcına konmuş bu Hûma, talihli,
Yedi kat gökte feleklerle dolaşmış Elâzığ”
Yaşadığım aile çevremizde, ‘şiir ve musiki içiçeydi…’  Rahmetli Babam,
şiire, sanata, musikiye meftundu… Rahmetli Babaannem iyi bir şairdi…
Aruzla şiir yazan yakınlarımız bulunuyordu.
Bizlerde bir söz vardır, “Kişi arkadaşının yolu üzerinedir…” Rahmetli
Fethi Gemuhluoğlu, “Önce refik, sonra tarik…” derlerdi.
70’e doğru merdiven dayadığımız şu fani hayatta yol arkadaşlarımız,
“Şiir, Sanat, Edebiyat ve İlim Muhiti olmuşlardır…” Kendi hayatımızı,
‘bir edebi okula…’ benzetebilirim. Fırat Havzası Gazeteciler
Cemiyetinde rahmetli Şeref Tan ile çok yakın bir dostluğumuz oldu. O
dost çevresi halkasında, 1980’li yıllarda Kültür Bakanlığı Elâzığ
Yayınevi Sorumlusu Şener Bulut ile Eğitimci Yazar-Şair Günerkan
Aydoğmuş ile birlikteliğimiz oldu… O birlikteliğimizde, “40’ın
üzerinde eğitimci-şair-yazar arkadaşlarla…” yıllarca bir atölye
çalışması yaptığımızı söyleyebilirim.
O çalışmalar bizleri, “MANAS Gönül Evi’nde buluşturdu…”
İlki 1992 tarihinde Av. Fikret Memişoğlu anısına yapılan Uluslararası
Hazar Şiir Akşamları, 2024 yılına geldiğimizde artık 27.ncisi ile
“Şiir, Sanat ve Edebiyat Dünyasını Buluşturacaktır!”
Şunu rahatlıkla ifade edebilirim, “Elâzığ Şehrinde Şiir ve Musiki her
geçen yıl içerisinde mükemmeli arayış arzusunda gerçekleşmiştir…”
Şu hatıraları hiçbir zaman unutamam… Rahmetli Şeref Tan ve Şair
arkadaşlarımızla birlikte, Mahir Gürbüz isimli terzi arkadaşımızın
dükkânında akşam saatlerinde bir araya gelir. O sohbetlerde yazılan
şiirlerin, ‘edebi tenkitleri…’ yapılırdı. Bu sohbetler, farklı
mekânlarda da zaman içerisinde yapılmaya başlandı.
Okullarımızda, yıl sonlarında; ‘eğitimci-şair ve yazar
arkadaşlarımızın katılımlarıyla şiir sohbetleri, şiir yarışmaları
nerede ise bir gelenek haline geldi…’ Şiiri, sanatı, edebiyatı,
musikiyi seven genç bir neslin yetişmesine vesile oldu…
Şunu da ifade etmeliyim, 1970’li yıllarda kurulan Elâzığ Musiki
Konservatuvarı Derneğinin de, “şehri şiir ve musiki ile buluşturmada
etkili olduğunu söyleyebilirim…”
Harput türkülerimize baktığımızda; “Fuzuli, Nedim, Nevres ve Baki’nin
eserlerinin bestelenerek okunduğunu söyleyebiliriz…” Özellikle de,
Elâzığ insanının Fuzuli’ye karşı bir hayranlığı vardır.
Harput’ta, Kurubaşlarında, odalarda, divan şairlerinin eserleri ezbere
okumakla birlikte, yüksek bir Divan Edebiyatı bilgisi ve birikiminin
olduğunu görüyoruz.
İbnül Emin Mahmut Kemal İnal’ın “Son Asır Türk Şairleri” isimli
eserinde yer alan Hacı Hayri, Müderris Kemalettin, Harputlu Rahmi,
Mehmet Nuri Gençosmanoğlu, Ömer Naimi Efendi, Abdulhamit Hazmi,
Abdullatif Lütfi, İbrahim Lebip, Sunguroğlu Hacı Kerim Efendi, Rıfat
Dede, Saçlı Hoca, Osman Remzi, Nevzat İspir ve daha birçok ismi
sayabiliriz…
Vasfi Akyol, Hafız Osman Öge, Şükrü Can isimleri İshak Sunguroğlu’nun
“Harput Yolları” isimli eserinde de yer alır. Bu isimlerin önemli
katkıları olduğunu söyleyebiliriz.
Şiir, Sanat ve Edebiyatımıza Elâzığ Manas Gönül Evi’nin hizmetleri
büyüktür.  Manas Gönül Evi’nde, 100’lerce Şiir ve Musiki Sohbetlerinin
gerçekleştiğini söyleyebiliriz. Bu sohbetlerde,  Şairlerin eserlerinin
okunduğu, bestelerinin icra edildiği, edebi eleştirilerin yapıldığı
edebi toplantılar özellikle şehrimizde, şiir, sanat ve musikiyi
sevdirmiştir.
Elâzığ Şehrinde, Av. Fikret Memişoğlu’nun 1960’lı yıllarda çıkardığı,
“Yeni Fırat Dergisi…” edebi iklimini günümüzde de korumaktadır.
Eğitimci Şair Yazar Nazım Payam’ım, 2000’li yıllardan bugünlere kadar
istikrarlı bir şekilde Genel Yayın Müdürlüğünü Yaptığı, “bizim külliye
dergisi…”  şehrin sınırlarını aşan önemli bir edebi dergidir.
Talat Özer’in çıkarmakta olduğu, “Telmih Dergisi ve Yayınları…”
şehrimizde dikkatle takip edilen bir edebi dergidir…
İlk Sayısı, 01 Mayıs 1930 Tarihinde çıkan Turan Gazetesi, 95 yılı
bulan yayın hayatında, “çok önemli bir kaynak eser olarak karşımıza
çıkmaktadır!”
Turan Gazetesi’nin 1990’lı yıllarında rahmetli Şeref Tan ile birlikte;
Günerkan Aydoğmuş, Murat Kuşçubaşı, Bünyamin Eroğlu, Aytuğ İzat, Gazi
Özcan gibi şairlerimizin atışmaları hala hafızalardadır.
İran Tebriz’den seslenen Şairimiz Nesir Payguzar ne diyorlar;
“Harput Asya’nın gül bahçesidir
Bu kadar güzellik onun besidir
O ki, şöhretini yüceltip arşa;
Kulaklara çarpan müzik sesidir”
Elâzığ Şehrinde, ninelerimizin, analarımızın kulaklarımızda hala
çınlayan manilerinden;
“Su da yandı, su da yandı/ Od düştü, su da yandı/ Seğirttim su
serpmeye/ Serptiğim su da yandı”
“Gül eser, gül eser/ Bülbül uçar, gül eser/ Bağmacı gadan alam/ Yar
yatağın güle ser”
“Düşte gör, düşte gör/ Hayalde gör, düşte gör/ Dostun kim, düşmanın
kim?/ Hele bir kez düş te gör”
“Derde kerim, derde kerim/ Gam derer, derd ekerim/ Yas tutma deli
gönlüm/ Mevla her derde kerim”

Yazarın Diğer Yazıları