Adnan Üstün

Kur'andan Hayata-28 (Süresiz nafaka zulümdür-Devlet ve servet belli ellerde toplanmasın)

Adnan Üstün

* Kadınlarınızı, nikahı size haram olan yakınlarınıza benzetmeyin. Eşlerinize “anam-annem” gibi-gibisin demeyin, kendinize haram kılmak maksadıyla onlara “annem olasın”  demeyin. Allah işiten ve bilendir.  

-Şefkatin kaynağı olan bir kadının haklı olarak eşinden şikayetini işiten ve o meseleye ciddiyetle  çözüm bulan merhamet sahibi bir Rabbin var. Ve O Allah, hayata yönelik kurallar koyduğu gibi aile hayatına yönelik düzenlemeleri de hayat kitabı olan Kur’an ile getirmiştir. (Mücadele Suresi/1-4) 

Medine’li Müslümanlardan Evs b. Sâmit bir sebeple kızıp hanımı Havle (veya Huveyle) bint Sa‘lebe’ye zıhâr yapmıştı (“Sırtın anamın sırtıdır” demişti). Çok geçmeden söylediğine pişman oldu ve evliliğe dönüş yapmak istedi. Bu, müslüman toplumun karşılaştığı ilk zıhâr uygulamasıydı. Kadın, geleneğe göre yasak olan bu ilişkiyi bu halde sürdürmeyi kabul etmedi. Sonunda duruma bir çare bulması için Resûlullah’a başvurdu.  

Gençliğini kocası uğruna tükettiğini, ona çocuklar verdiğini ama şimdi yaşlanınca kapı dışarı edildiğini dertli dertli anlattı. Hz. Peygamber bu konuda ilâhî bir bildirim almadığını ve bilinen hükümden (haramlık) başka bir çözüm söyleyemeyeceğini belirtti. Kadın durumun çok vahim olduğunu tekrar tekrar ifade ettiyse de farklı bir cevap alamadı. Daha sonra kadın Allah’a yalvarmaya ve halinden yakınmaya başladı: 

 “Allah’ım! Çok yalnızım. Bu ayrılık bana çok acı verecek. Küçük çocuklarım var; onları babalarına bıraksam perişan olurlar, kendime alsam aç kalırlar. Halimi sana arzediyorum, beni bu sıkıntıdan kurtar; resulünün dilinden bir vahiy indir!” diye dua ediyordu. Kısa bir süre sonra bu âyetler indi.  

Hz. Peygamber onu müjdeledi ve âyetleri okudu. Ardından kocasını çağırtıp onun durumunu öğrendi; yaptığının keffareti-cezası olarak köle âzat edemeyeceğini, iki ay peş peşe oruç tutamayacağını ve altmış fakiri doyuracak kadar malî imkânının da bulunmadığını anlayınca ona bir miktar yardımda bulundu ve bereketlenmesi için dua etti.  

Olaya tanık olan Hz. Âişe, “Bütün sesleri işiten Allah ne kadar yüce! O kadın durumunu anlatırken ve Allah’a yalvarırken öylesine yavaş ve fısıltıyla konuşuyordu ki dediklerinin bir kısmını ben işitemiyordum” diyerek âdeta ilk âyetin, “Çünkü Allah her şeyi işitmekte ve görmektedir” meâlindeki kısmını tefsir etmiş oluyordu (Ebû Dâvûd, “Talâk”, 17; Nesâî, “Talâk”, 33; konuyla ilgili rivayetler için bk. Taberî, XXVIII, 1-6; Zemahşerî, IV, 70-71; İbn Atıyye, V, 272-273). 

-Aile içi bir soruna yönelik olarak dahi çözüm getiren Kur’an, yanlışın telafisi için  öncelikle bir köleyi hürriyetine kavuşturmayı emrederek, toplumda var olan kölelik sistemini bitirmeyi  hedeflemiştir. Bu yönüyle de islam, köleliği getiren değil bitiren bir din’dir. 

*Allah yokmuş gibi konuşmayın. Üç kişinin gizli bir konuşması olsa, dördüncüleri Allah’tır. (Mücadele Suresi/7) 

*Yaptığınız kulisler-gizli konuşmalar; günah ve haram konularında değil, iyilik ve Allah’ın rızasını kazanma yolunda olmalıdır. (Mücadele Suresi/9,10) 

*Siyonist yahudilerin ve küresel güçlerin oyunlarına gelmeyin.  

İnsanlar öldürülür, kanları dökülür bu onların umurlarına gelmez veya bunlara ses çıkarmazlar. Binalar yıkılır talan edilir, kamu araçları yakılır ses çıkarmazlar.  Ama bir yerde yol, köprü, fabrika, baraj yapılması vb. sebeplerle yerine daha fazlası dikilecek olsa bile 3-5 ağacın kesilmesini veya kurban bayramında kurbanlıkların kesilmesini katliam olarak nitelerler. Bu, Yahudi- siyonist taktiğidir.... 

1400 sene önce Nadiroğlulları Yahudileri de aynı tavrı gösteriyorlardı. Peygamberimize ihanet ettiler, antlaşmalarına uymadılar, hatta Peygamber Efendimize suikast düzenlemeye çalıştılar... 

Bunların sonucunda; Peygamberimiz onların kalelerini kuşattığında, onlar birkaç ağacın kesilmesini bahane ederek; "sizin dininizde bu da mı var?" diye Müslümanları itham etmeye kalktılar. 

Allah, onların bu istismara dayalı ithamlarını reddetti: "Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir." ayetlerini indirdi. (Haşr suresi 5. Ayet) 

Demek ki; zaman ne kadar geçse de zihniyet hep aynı. Değişen birşey olmuyor. Sadece aktörler ve piyonlar, saflardaki kişiler değişiyor. 

Allah bizlerin, safımızı-tarafımızı hep haktan, doğruluktan, mazlum ve masumdan yana eylesin. Bizi zalimlere meylettirmesin. Emaneti olan; insanın da, çevrenin de, dilsiz kullar hayvanların da hakkını gözetenlerden eylesin… 

* Mal, servet, makam ve güç sadece belli ellerde biriken ve dolaşan bir şey olmasın. Öyle bir devlet olmasın, taksimde adil olun. Servet sadece zenginler arasında dönüp dolaşmasın. Karteller oluşturmayın. 

Mal, servet, makam ve güç sadece belli ellerde biriken ve dar bir çevrede el değiştiren bir nesne haline getirilmemelidir. 

Kur'anda, Haşr Suresi 7. Ayette, devletin-nimetin sadece belli kişiler ve zenginler arasında dolaşan bir şey-nesne haline dönüşmemesi istenmiş: 

"O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir)." buyrulmuştur. 

Dünyada ve toplumumuzda görülen olumsuz tabloların bir kaynağı da; malın, servetin, makam ve mevkiin bencil bir anlayış ile (grup, kulüp ve dernek birliği, bölgecilik, hemşehricilik ve diğer sebeplerle) ehliyet ve liyakatin gözetilmeyerek, sadece belli ellerde dolaşmasıdır... Şair bu manzarayı şöyle ifade etmişti: 

Allah'ın bir pulunu bekleye dursun on kul, 

Bir kişiye dokuz, dokuz kişiye bir pul, 

Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa, 

Yaşasın kefenimin kefili kara borsa... 

(N. Fazıl Kısakürek) 

*Kurtulmak ve kazanmak için, benliklerinizin-nefislerinizin cimriliğinden kurtulun. İdeal mü’minler, kendileri ihtiyaç içerisinde olsalar bile kardeşlerini kendilerine tercih eder, onlara öncelik verirler.(Haşr Suresi/9) 

*Geçmişlerinizi hayır dualarla anın. Size hitap eden ayetleri değil, dua anlamı olan ayetleri onlara okuyun. 

"...Rabbimiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin bırakma! Rabbimiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!" (Haşr Suresi 10. Ayetten) 

-Bu ayet; inanan kimselere kendilerinden öncekileri (seleflerini) hayırla yad etmeyi-anmayı da öğreten bir ayettir. 

Müminler; iman eden geçmişlerini daima hayırla anmalı, bilinen hata ve kusurları da olsa hem onlar, hem de kendileri için Allah'tan af ve bağışlanma dilemelidir. 

Ayrıca mezarlık ziyaret edildiğinde veya geçmişlerimiz hatırlandığında bu ayeti ve "Rabbenağfirli" gibi dua anlamı olan, Allah'tan bağışlanma dileyen ayetlerin okunması isabetli olacaktır. 

Rabbimiz bizlere ve geçmişlerimize rahmet eylesin, onların ve bizlerin hesabını kolay, makamı cennet kılsın...  

*Korkuda bile şirk koşmayın. Münafıkça tavır sergileyip, Allah’tan korkar gibi insanlardan korkmayın. (Haşr Suresi/13) 

* Ne hazırladık? Herkes yarın (hesap günü) için ne hazırladığına, ne gönderdiğine baksın.  

Ne hazırlığımız var? Bakalım. Hesabı iyi yapalım. Dünya bugün, ahiret yarındır...  

Hazırladıklarımız ve yaptıklarımız sadece bu dünyamız için mi? Ahireti düşünüyor muyuz? Neye ve nelere yatırım yaptık-yapıyoruz? 

Hesap günü, bizi utandırmayacak ve orada elimiz boş bırakmayacak bir hayatı yaşamak bizlerin derdi olsun... 

"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve herkes, yarın için önceden ne göndermiş olduğuna baksın. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır."(Haşr Suresi, 18. Ayet) 

Ahiret hayatı yakın olduğu için, Kur'an ona "yarın" demiştir. Gelecek olan herşey yakındır... 

Ahiret gelecektir, o da yakındır. Allah ömür verirse bu gecenin sabahı, bu kışın baharı nasıl varsa; bu dünyanın da ahireti vardır ve olacaktır... 

Unutmayalım ki ne takdim ettiysek, ne sunduysak o bize verilecek. Ektiklerimiz o gün derilecektir... 

*Allah’ı unutmayın. Unutan unutulur. Allah’ı unutan kendini bile unutur. (Haşr Suresi/19) 

*Allah’ın ve dininin düşmanlarını dost edinmeyin, onlara muhabbet beslemeyin ve onlara sırlarınızı vermeyin. (Mümtehine Suresi/1) 

*Ahiret hayatınız adına, Allah'ın rahmetinden başka hiç kimseye ve hiçbir şeye güvenmeyin. O gün ne akrabalık ilişkileri-yakınlık, ne de sahip olduğumuz mal-servet ve makam asla fayda vermeyecektir. 

"Kıyamet gününde ne hısım-akrabalarınızın, ne de çocuklarınızın size hiçbir faydası olmaz..." (Mümtehine Suresi 3. Ayet) 

*Din konusunda sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayanlara iyilik yapabilir, iyi ilişkiler içinde olabilirsiniz, Allah sizi bundan ve onlara adaletli davranmaktan yasaklamaz. (Mümtehine Suresi/8-9) 

* Yapmayacağınız şeyleri de, yapmadığınız şeyleri de söylemeyin. (Saff Suresi/2) 

*Allah’ın dininin yardımcıları olun. (Saff Suresi/14) 

*Bir kitaba sahip olup da kitapsız gibi yaşamayın. Kur’anı sırtında ve dilinde taşıyıp da, ne dediğini anlamayan veya dediklerini yapmayan, sadece işin hamallığını yapanlar gibi olmayın. 

Allah'ın indirdiği kitabı, taşıma ve yaşama görevini yerine getirmeyenleri, Kur'an kitap yüklü eşeklere benzetir. 

Sırtında kitap taşıyan eşeğin eline nasıl ki yorulmaktan başka bir şey geçmezse, Kur'ana inandığını söyleyip başka birşey yapmayan, onu okuyan fakat hayatına yansıtmayan, kitaba inandığını söyleyip de kitapsız gibi yaşayanların (davranışta yahudileşenlerin de) eline birşey geçmez. (Cuma Suresi/5) 

* Hesap gününe inanmayan veya onu istemeyenler gibi ölümden korkmayın. Erkekçesine ölümün yüzüne gülün, sizden ne istendiğini düşünün. 

 Nice insanlar, elleriyle işledikleri yüzünden -günahları sebebiyle ölümden köşe bucak kaçarlar. Fakat bu kaçış onları ölümden kurtarmayacaktır. (Cuma Suresi/8) 

* Hiçbir maddi menfaat için Allah'ı anmaktan uzak durmayın, üç kuruşluk dünya menfaati için ahiretinizi tehlikeye atmayın. Namazlarınızı, hele cuma namazınızı feda etmeyin ve çağrıldığınız zaman; alışverişi-ticareti-işi bırakıp Allah’ı anmaya koşun. (Cuma Suresi/9) 

*Cuma günü tatil ve sadece ibadet günü değildir, cuma namazı bitince yeryüzüne dağılın, işinize bakın, rızkınızı arayın. Ancak ibadetin rahat yapılabilmesi için işyeri ve okullarda gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. (Cuma Suresi/10) 

*Nifaktan-iki yüzlülükten ve münafıklıktan sakının. Münafıkların bir çok özelliğinden Kur’an bizlere bahsetmektedir. Bu özelliklerden birkaçı şunlardır: 

1-Cimri, yalancı ve kibirlidirler. Kendilerini bir şey zannederler. Yalan onların vazgeçmeyeceği sermayedir. Kimseyle paylaşmaz, infakta bulunmaz ve stokçudurlar.(Tevbe Suresi 9/67; Münâfikun Suresi/1) 

2-Yeminlerini de kendilerini kurtarmak için sermaye olarak kullanırlar. (Münafikun Suresi/2) 

3- Gösterişe önem verirler. Münafıklar- iki yüzlüler; imana değil, imaja - görüntüye yatırım yaparlar. Halbuki Allah, kişinin görüntüsüne ve malına değil, kalbine ve davranışına bakar. 

-Maddî menfaat için namaz kılarlar, gerçekte ise dua ve ibadet hayatında isteksiz davranırlar. Bu tiplere baktığımızda; fiyakalarının ve kalıplarının yerinde olduğunu görürüz.  

Oysa bunlar içi boş, kof kütük gibidirler. Bütün yatırımlarını dış görünüşlerine yapmışlardır, bunu yaparken de içlerini, gönül dünyalarını harap etmişlerdir. İbadetler onlar için yük ve eziyettir (Nisâ Suresi 4/142, Münâfikun Suresi/4). 

Peygamber Efendimiz hayatta iken, Medine’de münafıkların liderliğini yapan Abdullah ibn Übeyy ve arkadaşları iri vücutlu yani kas yapmış, yakışıklı, giyim ve kuşamlarına özen gösteren kimseler idiler. Münafıkların bu önde gelenleri konuştuklarında, fasih ve etkileyici konuşurlar, Peygamberimiz onları dinler, insanlar da onların dış görünüşünü beğenirdi. 

4-Yüreklerinde sürekli korku hakimdir, işledikleri ihaneti ve söyledikleri yalanları bildikleri için gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasından ve ifşa olmaktan çok korkarlar.  

Bu korkuları sebebiyle de; her rüzgarı kendi aleyhlerinde sanarak, herşeyden nem kapan, iki kişi konuşsa acaba “benim hakkımda mı konuşuyorlar” diyerek endişe duyan kimselerdir (Tevbe Suresi/56-57; Muhammed Suresi/20-21; Haşr Suresi/11-13; Münafikun Suresi/4).  

5-Müslümanlara yardım edilmesini engellemeye gayret ederler. İslam toplumunun zayıflaması, Müslümanların birlik ve dirliğinin bozulması için çalışır, propagandalarıyla yardımlaşmaya da engel olurlar. (Münâfikun Suresi/7) 

-Peygamber Efendimiz de bir çok hadislerinde münafık tiplerin özelliğinden bizlere haber vermiştir. Onlardan birinde:  

“Münafığın alâmeti – belirtisi üç şeydir: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde- vaad ettiğinde sözünden döner, kendisine bir şey emanet edildiğinde emanete hıyanet eder.” (Tirmîzî, Îman, 14) 

*“Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan alıkoymasın.” (Münafikun Suresi 9. Ayetten) 

*Ertelenmeyecek olan ölüm gelip de pişman olamadan önce; Allah yolunda paylaşın ve salih kişilerden olun. (Münâfikun Suresi/10) 

*Gücünüz yettiğince, elinizden geldiğince Allah’a karşı gelmekten sakının ve Allah yolunda harcamada bulunarak nefsinizin cimriliğinden korunun. (Teğabun Suresi/16) 

* Siz, Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız; O, size bir çıkış yolu ihsan edecek, ummadığınız yerden sizi rızıklandıracak ve mükafatlandıracaktır. 

"...Kim, takvalı davranır-Allah'a karşı gelmekten sakınırsa; Allah ona bir çıkış yolu yaratır-ihsan eder. Ve onu ummadığı yerden rızıklandırır. Kim Allah'a güvenirse Allah, ona yeter..." 

(Talak Suresi 2. ve 3. Ayetten) 

*Boşanma ve sonrasına yönelik birkısım hükümler, nafaka vb. Talak Suresinde de düzenlenmiştir: 

-Boşanma sonrasında iddet süresi içerisinde kadınlar evden çıkmaya zorlanamaz, çıkacaksa erkek evden çıkar. 

-Kadın hamile ise doğuruncaya kadar kocasının evinde kalmaya devam eder, bu süre boyunca nafakayı karşılamak da erkeğe aittir. 

-Boşanma sonrasında çocuğu emzirme süresince de erkek kadına nafaka vermek zorundadır. Bu konuda taraflar ekonomik duruma göre anlaşırlar. (Talak Suresi/6-7) 

-Taraflar ayrıldıktan sonra çocukları göstermeme, kaçırma veya çocuğun nafakasını vermeme gibi zulüm ve haksızlık içeren fiillerle intikam almaya kalkışamaz. Bu çok büyük bir vebaldir...  

Birbirleri üzerine o kadar hak geçmiş, zorluk ve kolaylığıyla birçok hatıra yaşanmış iken, bir çırpıda onları tamamen silip, insanlığını da unutup eşinin nafakasını, mihrini yani nikah bedelini ve kendi çocuklarının dahi nafakasını vermemek ne kadar günah ve çirkin bir iş ise, ayrıldığı eşine bir ömür nafaka ödemeye mahkum edilmek de bir o kadar günahtır, haksızlıktır ve zulümdür. 

-Kur’ana göre boşanma durumunda eşler arasında süresiz nafaka yoktur… 

* Kendinizi ve ailenizi ebedi hüsrandan- cehennemden koruma derdinde olun. En büyük meseleniz bu olsun. (Tahrîm Suresi/6) 

*Allah’a samimiyetle-dönülmez bir tevbe ile yönelin. Bunu yaparsanız; “Rabbiniz, sizin kötülüklerinizi örter ve Allah, peygamberi ve onunla berâber îmân edenleri utandırmayacağı bir günde, sizi altlarından ırmaklar akan Cennetlere koyar!” (Tahrim Suresi, 8. Ayet) 

Hayatta olanları uyarmak için gönderilen Kur’anın; hayata yönelik ilke ve düzenlemelerinden bir kısmını, 28. cüzdeki-bölümdeki ayetleri, ayetlerden anladıklarımızı ve ayetlerin işaret ettiği hakikatleri ifade etmeye çalıştık.  

Allah-u Teala hepimize Kur’anı anlamayı, yaşamayı ve hesap gününde de Kur’an ahlakına sahip Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed Aleyhisselam ile beraber olmayı nasib etsin. Vahyin bereketinden istifade etmek dileğiyle Allah’a emanet olunuz…   

Yazarın Diğer Yazıları