İlhami BULUT

Küfürsüz/Kaliteli Kavgalar Bir Dönem /Şiirin Kutupları

İlhami BULUT

Nazım Hikmet...(1902-1963)

Necip Fazıl.........(1904-1983)

*

Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;

Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.

İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim;

O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim....Necip Fazıl Kısakürek

*

Memleket mi, yıldızlar mı,

Gençliğim mi daha uzak?

Kayınların arasında

Bir pencere, sarı sıcak...Nazım Hikmet..

               Bu iki şairimiz de; Bahriye mektebinden, okul arkadaşıdırlar. Edebiyat öğretmenleri de; Yahya Kemal Beyatlı’dır.

              Okuldaki arkadaşlıklarını, samimiyetlerini; daha sonra Necip Fazıl’ın bir gazeteciye ‘biz Nazım’la sabahlara kadar Beyoğlu’nda kız tavlamaya çıkardık, sen şimdi onunla benim aramı mı açmak istiyorsun’ diye çıkışından anlıyoruz.

            Gazetecinin malum sorusundan dönemin gazete patronlarını da anlıyoruz, basını elinde tutanları da hülasa; dönemin lortlarını da anlıyoruz ki, tepişmelere yol açmaları gerek.

             Edebiyatımızda, şiirimizde malum; romantik, lirik, pastoral, epik,didaktik, satirik hemen akla gelen şiir türleri olur da: sağ şiir, sol şiir olur mu! Bilmiyorum.

            Şiir en kısa tanımıyla bir duygu mahsulü duygunun sağı solu, sevmenin sağı solu olur mu? Oldurdular işte.

            Düşünce yapılarının ayrı olması, insani dostluklara mani olmamıştır. Nazım Hikmeti’i cezaevinde ziyarete giden; Necip Fazıl ile aralarında geçen sohbet şudur.

Necip F....Merhaba, nasılsın Asiye’nin kocası (Firavun’u kastediyor)

Nazım H...Hoş geldin, iyiyim, sen nasılsın, meleklerin hocası (iblis’i ima ediyor.)

Necip F. ..Nazım, yazık sana, seni böyle gördüm ya, çok üzüldüm, sürünüyorsun buralarda,

Nazım H...Niye üzüldün ki, senin rejimin değil mi bu, ftihar ediyor olmalısın, ben çok görmüyorum

Necip F. .. Sen buna şükret, senin rejimin olsaydı beni asardınız.

Nazım H..Benim rejimim olsa seni asar mıydık ! Bilmiyorum ama! Öyle bir şey olsaydı, darağacının yanında oturup ağlayan ben olurdum.

          İşte tablo., Bu iki zeki ve güçlü şairlerin ittifakı bazılarının işine gelmez, vatandaşa kalsa, ikisini de bağrına basacak, harıl harıl okuyacak, çünkü ikisi de bizi anlatıyor.

*

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket, bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benziyen toprak,

bu cehennem, bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu dâvet bizim....

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim.....Nazım Hikmet...

*

Bir merhamettir yanan, daracık odaların,

İsli lâmbalarında, isli lâmbalarında.

Gelip geçen her yüzden gizli bir akis kalmış,

Küflü aynalarında, küflü aynalarında.

Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam,

Kırık masalarında, kırık masalarında.

Bir sırrı sürüklüyor, terlikler tıpır tıpır,

İzbe sofalarında, izbe sofalarında.

Atıyor sızıların, çıplak duvarda nabzı,

Çivi yaralarında, çivi yaralarında.

Kulak verin ki, zaman, tahtayı kemiriyor,

Tavan aralarında, tavan aralarında.

Ağlayın, âşinasız, sessiz, can verenlere,

Otel odalarında, otel odalarında!.....Necip Fazıl Kısakürek.

*

       Bu iki şairimizin mektup teatileri.

Nâzım Hikmet'in Necip Fazıl'a mektubu..!!

"Sevgili Necip, ismin temiz demek, necîb temiz demektir benden iyi bilirsin.. Necip'i necis yapma. Sen en cihanşumül eserlerini beş parasız Paris sokaklarında dolanırken vermiş bir şairsin, cebin para para olacak diye ruhun pare pare olmasın. Bilirim kalemin kıvraktır lisanın çeviktir, bilirim üç satırda ruh üflersin kağıda, bilirim bir yazsan parçalarsın edebiyatın Çin seddini, o lisan-ı mücerred dilinle babıali yokuşunun yollarını yalaman beni kahrediyor Necip.

Sevgili Necip, inandığın Allah'ın aşkına, o kudretli kalemini iktidara payanda yapacağımm diye camii direğine çevirme, o kudretli kelimelerini üç kuruşa parselleme üç tanesi üç kuruş etmeyecek ciğersizlere. Sevgili Necip, elinde sur-u israfil var, onu borazana çevirme.

Eski dostun.

Nâzım"

.*

Nâzım Hikmet!

Nafile çabalıyorsun.

Sana kızmıyorum. Kızmayacağım.

Hiç bir operatör, ameliyat masasından kendisini yumruklayan kanserliye, hiç bir gardiyan, parmaklığı içinden kendisine deli diye bağıran çılgına, hiç bir hâkim darağacı önünde küfürler savuran mahkûma kızamaz.

Ben kendimi, ne kanser operatörü, ne deli gardiyanı, ne de ağır ceza hâkimi şeklinde görmüyorum. Fakat görüyorum ki her hareketim, seninle hiç de alâkadar olmadığı halde, ciğerine neşter gibi saplanıyor, seni delilerin parmaklığı gibi bir azap çerçevesine hapsediyor ve başının üstünde ip varmış gibi kudurtuyor. Beni, doktor, gardiyan ve hâkim şeklinde gören sensin! Senin bu halini sezer sezmez artık sana kızmıyorum. Merhamet ediyorum.

Sanma ki ben öfke kabiliyetini kaybetmiş bir adamım. İnsan başiyle fare kafasını birbirinden ayıran tek hassa, bence fikir öfkesidir. Bir hiç için ölçüsüz öfkeler duyacak kadar alıngan ve hassas bir mizaç taşıdığımı sen de bilirsin. Fakat bu öfke, iyi kötü bir kudreti, bir şahsiyeti, bir mesuliyeti kalmış insanlara ve hadiselere karşıdır. Sen mazursun..Necip

*

        Edebiyatımız; dünyanın husumetini celp edecek kadar insan eksenli zengin mi zengin, gel gör ki; istifade kanallarını tıkadılar.

         Ne diyelim..

         İki şairimizi de rahmetle anıyorum..

Yazarın Diğer Yazıları