İlhami BULUT

Başkanımıza Yardım Diliyoruz

İlhami BULUT

Dün; Elazığ’da, Salı Pazarı’nı gezerken; gözlerimi de vatandaşın yüzünde gezdirdim. Bizim vatandaş profili; yüz hatları ile kendini ele verir.

Orta yaşlarda bir hanımefendi, tezgahtaki domatese uzanarak fiyatını sordu; tezgahtar; elli lira efendim, kaç kilo istersiniz deyince; o hanımefendi de ateşten çeker gibi elini çarçabuk geri çekti.

İnsanımız; yine haline şükrediyor, saygılı, sessizce başka tezgahlara yöneldi; tam o sırada; talebe yaşlarda, üç kız çocuğu; ellerinde, yan profilden çekilmiş şık bir babayiğit resmi ile süslü, bir tomar; seçim propaganda broşürleri, birinin de elinde cep telefonu, kayıt alıyor.

Tam o sırada; o memleket kurtarıcısı olacak; o beyefendinin, başkan adayının yakışıklı; reklamını, ‘başkanımıza yardım diliyoruz’ diyerek o hanımefendin eline sıkıştırdılar. İki ara bir dere derler ya, o hanımefendi de; o hanım kızlar üzülmesinler diye belki de, aldığı o kağıdı hiç belli etmeden, okumadan, yüzüne bile bakmadan; kırıştırdı, elindeki poşetin içine attı, ben de bu arada aynı ikrama maruz kalmamayım diye, konumumu değiştirdim.

Şimdi düşündüm; hep beraber düşünelim, bu hanım kızlar; bu gereksiz çabaları, babaları hayrına sarf etmezler herhalde, bir çıkar olsa gerek bu işin içinde. Ne dersiniz.

Belki de diyeceksiniz; malumu ilan ediyorsunuz, zaten bildiğimiz şeyler bunlar.

Eline mikrofonu kapan, çıkıyor ortaya; önce git annen, babam elini öp, dualarını al, sakin ol. Bu ne telaştır, bu ne aşktır sende mübarek.

Sahi ne dehşet bir aşk bu böyle, ne Mecnun, Leyla için bu şekilde cana başa düşmüştür, ne de o servete kavuşmak için Karun’un gözü bu kadar dönmüştür.

Seçim; çok güzel, demokrasimizin gereği, layıkıyla hizmet sunanlara da, müteşekkiriz. Adaylar; efendi efendi programlarını hazırlar, sunarlar; vatandaş da seçimini yapar çıkar. Hepsi bu değil mi?

Gel gör ki; bu serden geçişte; çıkar var, rant var, yedi sülaleyi kalkındırma var, var da var.

Belki de diyeceksiniz: niye biz bilmiyor muyuz ki! Malumu ilan ediyorsun.

Geçenlerde bir haber çıktı; bir üniversitede 15 çalışanın soyadı, Rektörün soyadıyla aynı, dayı ve halaoğulları da hariç. Bu milletin hakkını pay pay edenlerin ağzından burnundan gelsin. Her yeri arpalıklara çeviriyor bazıları.

Bazen diyorum; bizim vatan aşkımızda mı bir sorun var acaba, böyle deli divane olup düşmüyoruz sokaklara.

Bir cevap bulamadım. Başladım türkü söylemeye.

Sabunu koydum leğene.

Yazarın Diğer Yazıları