Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Suya Destan

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Varlığın hakikati suyla meydana gelmiş 
Soluk alıp vermekte arzın yatağında su... 

İki yalçın vadide yol alır; Dicle, Fırat 
İnci küpeli nazlı yârin şakağında su... 

İnlemekte yer ve gök, suyla gelen yangına 
Karanlık bir gecenin hazin şafağında su…

İbrahim(as) 'i atmışlar, ateş; 'gel şehri' olmuş, 
Hicretin getirdiği hüznün katığında su… 

Mina ile Safa'nın arasında bir koşu 
Ana yüreği titrer, zemzem yatağında su... 

Rahmeti nasıl teper, bir tufan ki ayrılık 
Dalgalar yüklenmekte, adlin eteğinde su... 

Nesillerin kavgası; Hak-Batıl arasında 
Kan ve irinle dolmuş ölüm çorağında su... 

Göz yanılması serap, gönlün yanması harap 
Huşu vermekte rüzgâr, rahmet ırmağında su... 

Bölgenin hareminde, 'beyaz elmas' gibidir 
Bir çeşni renk cümbüşü, ebemkuşağında su…

Şehitlik ve gazilik bize kutlu siperdir 
Türbeler kadar aziz, şanlı bayrağında su...

DOST GİDELİM
Dost istersen, ‘toprak gibi mütevazı...’
Peygamber sıfatı, ‘Halil makamı...’
Sırra kadim, ‘gül kokulu avazı...’
Sıddıklar yolunda, dosta gidelim...

Dost yüzüne bakar, sefa buluruz
Hikmet-i Huda’dan deva buluruz
Aşk mihneti çeker, şifa buluruz
Gönül gözü ile dosta gidelim! 

Dost kelamı, ab-ı hayat suyudur
Dünya nişanında, rahmet huyudur
Sevgi rahlesinin dolunayıdır
Huzuru kalp ile dosta gidelim! .

Dost yüreği, hasret kokulu ilaç! 
Derdime derman sayfaları bir aç
Sükûtun dilinde kıyamdır miraç
Hicret ateşiyle dosta gidelim…

Dünya, Haktan kula; ‘emanet yurdu...’
Dostla çıktı yola, ‘metanet kurdu...’
Ne cihangir okul, ‘inanmış ordu...’
Yolun açık ola, dosta gidelim! .

İÇİM YANAR BENİM
Dışıma bakma, içim yanar benim
Dert elinden, yüreğim kanar benim
Gözlerim yaşlı, gönlüm pınar benim
Durma gel sevgili, mevsim bahardır
Halim yamandır, ayrılık yaramdır

YALANCININ NARASI…
Dinleyin, yalancının narasını…
Açarmış, iki kardeş arasını
Yalan kılıfına sarılan dünya;
Dökermiş iki de bir safrasını…

KAFKASLAR…
Kafkaslarda, örtülü bir pusu var.
Görün, kimin kimlerin hevesi var.
Kaynar, kaynarmış ta derinden Hazar;
Türk’ün, bitmek bilmeyen davası var

GÖZLER…
Hayatı güzelden sor, güzele yor meydanı…
Görmez, ilahi aşkı gönülsüz gözler
Kaynağını kaybetmiş, kurumuş gözler
Heyhat! Koca bir ömür gelip geçmişte,
Fani beden, ebedi hayatı özler

BİR ÇEKİRDEK DANESİ
Bir çekirdek danesi, koca cüsse onda…
O heybetin altında, ilahi sır onda…
O daneden fışkırır, afaki güzellik
Tat, lezzet, letafet; can emaresi onda…

Bir tohumda, bir koca âlem saklı
Âlemde sırrı çözen kalem haklı
Bir damla su da, göz görür deryayı
Yüzer deryada, ariflerin aklı...

GÖNÜL MAKAMLARI
Sanma gönül makamları viranedir
Dünyalar, ondaki ‘alem..’ divanedir
Âşıkta kâinat, bir ırmak misali;
Cemali görmeyen gözler, bigânedir…

GÖZLERİM DALIP GİTTİ
Gök boşluğuna, gözlerim dalıp gitti
Sonsuz azametine dermanım gitti
Örümcek yuvasını yapmaktan aciz
İdrakim, ilahi vecdi tadıp gitti...

SİYASET…
Siyaset mi, maşeri vicdanı delik deşik etti
Mazlumun hevesini kaprislerine esir etti
“Her gurup kendi çevresiyle hoşnut olmakta”
Sözüm altın diyerek, çevresine beşik etti! .
 

Yazarın Diğer Yazıları