Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Şair Gözüyle

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

ÇOCUKLAR İÇİN
Temmuz- Ağustos, çocuklara tatil
Sokaklar, park, bahçeler onlar için
Oyuna, aşkla, yüreğinle katıl
Toprak, güneş, hava solumak için
Gün, hep neşeyle doğar çocuklara…
Gül bahçesinde dinlenir, büyükler

DAĞLAR
Dağlar, vakarıyla dimdik ayakta!
Koynunda saklar, nice kış baharı
Sükûnla seyreder, gönlüm ufukta!
Ufuklara at koşturur nefer
Ufuklar muştular nice zaferi…
Dağlar hey, çelikten zırhını giymiş!
Yiğide yoldaş, efsanedir dağlar

DEPREM ANLATIR
Aksaçlı ihtiyar, bir eli ukba da
Gözyaşında, tasa, keder dökülür
Ona bakmaya yüreğim sökülür!
Saçlarına, yangın düşmüş ihtiyar
Bir elinde ekmek, ekmeğe sımsıkı
Tutunan mahcup eliyle de titrer
Deprem anlatır, her iki âlemi
Dünya da, hüznü, mahşeri yaşamak!

17 AĞUSTOS’A
Ağla Sakarya, hüzünle akar ya!
Ah, ‘Mavi Deniz’im, göğsü sıkışmış
İstanbul mahzun, ufkunda (bahtında) çığlıklar!
Acı acı kanat çırpar martılar!
Gül Bahçeleri, har oldu; bülbül konmaz
Işıkları söndü, bu acı dinmez!
Gözlerim dolu dolu, hey Sakarya!

DEPREM İKİ HECE
Deprem iki hece, zehir kusan gece…
Saniyeler sürecek… Kıyamet sireni!
On yedi Ağustos, zihinler boşalmış!
Ülkem, insanım, feryadım, acılarım
Dağ inler, toprak inler, ülkem inler
Uzanır beş büyük şehrime, ‘fay hattı’
Yerin altını pamuk eler gibi üste attı!
Saniyeler, koca şehirler enkaza döndü!

İKRAM
Dostun dosta ikramı, selâm, dua
Muhabbet, gönülden gönüle şua
Yağmur, yağmur toprağa düşer gibi
İkram, dost selâmına koşar gibi
Dost yüzüne bakar, sefa buluruz!

ROL MODELİM
Bir olmaya, ‘arılar’ rol modelim
Karınca kararınca yol alırım!
Dağlar, tepelere, vadilerde rızkım;
Azmimle, irademle yol alırım!
Kâinat, insana nimet sofrası
Her nimetin bir emeği, külfeti
Külfetine katlanır yol alırım!

YARIN
Yarın ne olur, ne gösterir bilemem!
Sabır yayını ger, yarına hazırlan!
Acılara,  feryadın gözyaşını silemem
Ataleti at; uykusuz gecelere zorlan!

(Kur’an’ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.  Hicr, 9)
KUR’AN’IN NURUYLA
Kur’an’ın nuruyla yıkandık, geldik
Fetihlerle nice kaleler aldık
Gül, hilal, lale sevgisiyle hemhal;
Olduk da, ‘yeryüzünü mescit kıldık’

MENZİLİ HASRET
Gece karanlık, bazen ışık kayar
Yüreğim çarpar, o ışığa rağbet
Gecenin rahminde, vuslat şarkısı
“Sabret gönül birgün doğacak, sabret!”
Sabır yayı gerildi, menzili hasret!

HAZAR’DA
Küçük Hazar’dan, Büyük Hazar’a…
Su gider, türkü gider, gönül gider…
Türk’e bayrak olacak, ‘hilal gider’
“Birlik ruhunu tutuştur!” Hazar’da;
“Dil’de, İş’te, Fikir’de Birlik’ gider
Elâzığ’dan, ‘bir büyük ülkü’ gider
Kızılelma’ya hey, Kızılelma’ya;
Asırların boyası, ‘TURAN’ gider.

EDİRNE’DEN KARS’A
Edirne’den Kars’a, benim vatanım
Birbirinden ayırmam dört bir yanım
Bir ağrı düşse, derinden yanarım
Her taşını, toprağını anarım!
“Gönül” dedik, coğrafyanın adına
İmanım hey, sevginle bütünleşti!
Yüreğim, toprağınla vatanlaştı!
Allahûekber Allahûekber  

SİVRİCE İSMİ, HAZAR OLSUN
Gölcük’ü bilir, Hazar’ı biliriz
Sivrice ismi, ne anlama gelir?
Hazar Baba’da bir tatlı esinti
Tarihten kalan izleri biliriz
Sivrice ismi, tepenin adı mı?
Dağı, Tepesi, Gölü Hazar olsun!
Hazar, Büyük Hazar’a Köprü olsun
Kutlu misafirlere konak olsun

MEYDANLAR
“Nasıl yaşarsan öyle haşrolursun!”
Meydanlar, zafer alaylı meydanlar
Kahramanlar yürür, adil yüzleri
Dolunayla yıldızlar, ışıl ışıl
Koskoca karanlıklar, delik deşik!
Zikir halkasında, namazda ervah!
Ruhum, o zikir halkasında uyanmak…

AHLAT’TAN HARPUT’A
Bir ulu rüzgar, Ahlat’tan Harput’a
Kubbet-ül İslâm şehrinden, merhaba
Yürür, dalga dalga; dağ gibi ordu
Çağ yürür, fersah fersah fetihlerle
O aşk ile Malazgirt Meydanı’nda;
Düşünürüm at kişnemelerini,
Kılıç seslerini, nağralarını…
Dinlerim, asırların müjdesini!

FIRAT’TA
Fırat’ın koynunda bir ömür sürdük
Fırat boylarında nice yurt gördük
“Suyla gelen kültür, bilge uygarlık!”
Işık ışık aktılar asırlara
Kıssalar, aşikâr etti sırlara
Şehir, şehir nebilerden çağrı var!
Çağrıların mana yüklü bağrı var!
Aç göğsünü nebiler Sultanı,
Fırat boylarının mahşeri tevhit!

ŞU ÂLEMDE
Durağımız yok bizim şu âlemde
Kâh orda, kâh şurda savrulur durur
Bir kilim deseni gibi dilimde;
Mısralar ruhumda kavrulur, durur
 

Yazarın Diğer Yazıları