Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Meslek Etiği

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Etik sözlükte, “Töre bilimi”
“Çeşitli meslek kolları arasında tarafların uyması,
 Veya kaçınması gereken davranışlar bütünü”
“Ahlaki, ahlakla ilgili”
25 Mayıs tarihini, “meslek etiği” günü olarak değerlendirmekteyiz.
Cengiz Han’ın güzel bir sözü vardır;
“At sırtında dünyayı fethetmek kolaydır;
Zor olan inip onu yönetmektir”
Bütün mesleklerde, “yönetme sanatı” ön plana çıkar.
Bütün mesleklerde bu sanat, 
Uymamız gereken,  “ahlak kuralları” üzerine kurgulanmıştır
Bu ilkeler arasında;
“Doğruluk, güvenirlik, mesleğe bağlılık…” ilkeleri ön plana çıkar.
Hukuki açıdan bağlayıcı olan diğer iki ilke ise,
“Yasallık ve Yeterlik…” ilkesidir.
Bu ilkelerin, “tanımlarını…” doğru yapabilmek;
Ve “uygulamada…” hassasiyet gösterme ihtiyacı vardır.
***        
Realitedir; “bir çivi bir nalı; bir nal bir tırnağı;
Bir tırnak bir ayağı; bir ayak bir atı; bir at bir kumandanı;
Bir kumandan bir vatanı mahvedebilir…”
Tabandan tavana, avamdan havasa kadar;
Toplumun bütününü içerisine alan bir sorumluluk…
Fatih, İstanbul’un fethi için yola çıktığında ilk uğrak yeri;
“Esnaf…” onun, “vicdani tartısı…” olmuştur!
Nokta büyüklüğünde bir, “haksızlığı…” 
Vücuttan mutlaka atılması gereken, “ur…” olarak göreceğiz!
Fetih ve Fütüvvet Kültüründe bu milleti önceliğinde;
“Ahilik kültürü…” yer almaktadır.
Bu kültür, bütün değerlerini, “Kur’an ahlakından…” almaktadır.
Ahi Evran ne diyor, “insan çok saygıdeğer bir varlıktır”
O varlığı, “varoluş değerleriyle…” birlikte yüceltebiliriz!
O değerler arasında; “adaleti, cömertliği, tevazu sahibi olmayı,
Merhameti, şefkati, doğruluğu, güvenilir olmayı…” ayabiliriz!
Ahilik kültürünün kesinlikle karşısında yer aldığı, “yasaklar…”
“Hırsızlık, zorbalık, hırs, kin, yalan, iftira, nefret, 
Sefahat, dedikodu vs.”
İlke ve hedef nedir? 
“İyiliklerin hâkim olduğu…” nitelikli bir toplum!
***    
Akıllı insanla, sıradan insan arasındaki fark nedir?
Akıllı insan, “zamanı nasıl değerlendireceğini”
Sıradan insan ise, “nasıl harcayacağını...” düşünür!
Zamanı, “kazanma…” yarınlara hazırlanma için değerlendireceğiz!
Hz. Ömer, “inandığı gibi yaşamayan, yaşadığı gibi inanmaya başlar!”
Cemiyetteki hastalıklar, “iman eksikliğinden…” doğuyor!
Burada, “sosyal kirlenmeye…” dikkat edelim!
Bize ait olmayan bir dünyanın içerisinde yer almak!
Bu çelişkiyi de, iyi görebilmeliyiz!
Ahi Evran ne diyorlar;
“Hak ile sabır dileyip, bize gelen bizdendir.
Akıl ve ahlak ile çalışıp, bizi geçen bizdendir”
Yaşadığımız asra, bu felsefeyle yaklaşmalıyız!
Bugün, “günden daha ileride…”
Yarın için, “hedefleri daha da büyültmek…” iradesini ortaya koymalıyız.
***            
Gandhi, “sosyal günahları” şöyle sıralar;
“Ahlaksız ticaret, ilkesiz siyaset, emeksiz zenginlik;
Vicdansız haz, niteliksiz eğitim, insaniyetsiz bilim, özverisiz ibadet!”
Siyasetten ticarete; eğitimden sosyal hayata kadar;
Hayatımızın her safhasında,  “uymamız gereken kurallar…”
İnancımız ne diyor, “insan başıboş yaratılmamıştır!”
***        
Konfüçyüs, “dile ve onun önemine…” binaen şunları söyler;
“İşe önce dili düzeltmekle başlardım.
Çünkü dil bozulursa kelimeler düşünceleri anlatamaz.
Düşünceler iyi anlatılmazsa, yapılması gereken işler yapılmaz.
Görevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve düzen bozulur.
Töre ve düzen bozulursa, adalet yoldan sapar.
Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını,
İşin nereye varacağını bilemez
Bunun içindir ki, hiçbir şey dil kadar önemli değil.”
Dil ve Üslup, her mesleğin “ortak değerleri…” arasında yerini alır.
***        
Etik, diğer adıyla “töre…” veya uyulması gereken kurallar;
“meslek hayatının birer parçası…” olarak anılır.
Şöyle alt alta başlıklar altında sıralayacak olursanız;
“Politikada etik, 
Tıpta etik,
Hukukta etik,
Kitle iletişiminde (medya) etik,
Bilim ve araştırmada etik,
Psikolojik danışma ve rehberlikte etik,
Eğitimde etik,
Kamu yönetiminde etik…”
***        
Her zaman için söyleriz, “sahabe duruşu…”
O duruşta, “bütün putlar yıkılmıştır…”
İnsanı yaşatan, varlığa sahip çıkan,
Ve “huzuru çimlendiren…” vefalı, fedakârca bir duruş!
“Basit, sade, mütevazı bir hayat…” 
Kin ve öfke duvarlarını yıktığı kadar; “birleştirici” olur!
Cihanşümul bir düşüncede, “özne…” insandır;
Bütün imgeler, “onun ortak paydalarıdır…”
Sözlerinizi, “düşünce ırmağına…” benzetebiliriz!
O ırmağın kaynağı, ‘gönüllerdir…’
O ırmağın yatağı, “gönülden göze doğru…” uzanır!
Gözyaşı damlalarında neler okunmaz ki,
Duygularınız, davranışlarınız, değerleriniz…
Bir cümlede, “sizleri…” özetler!
 

Yazarın Diğer Yazıları