Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Mahalleden Şehir Kimliğine

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Elazığ’ın dünden bugüne gelişimini konuşacağız…

Bugün günümüzde; Tarihi kadim şehir, “Harput…” Elazığ’ın 40 mahallesi arasında yer alır.

Prof. Dr. Ahmet Aksın 1995 tarihinde yayınlanan bir makalesinden;

 “1834 yılından itibaren Harput Şehri ovaya inmeye başladığı zaman,

Valilik konağının Aksaray’da yapılmasıyla tüm resmi kurum ve kuruluşlar,

 Aksaray’da toplanmaya başlamıştır.”

“1856 yılında çıkan yangından sonra valilik konağı tamamen yanmıştır”

Farabi; “Fazıl Medine ”sini şehirlerden,

Şehirleri de mahallelerden hareket ederek teorileştirdiler;

Tıpkı insan vücudu misali; “Ev sokağın bir cüz’ü…

Sokaklar, Mahallenin bir cüz’ü… Mahallelerde Şehrin bir cüz’üdür…”

Evlerden/ Mekânlardan şehre doğru uzanan bir ahenk söz konusudur…

O ahenkte sizler şehirlerin ruhunu okuyabilirsiniz…

Tarihi şahsiyetler, konaklar, mekânlar,  avlular, sokaklar, bağlar, bahçeler…

Ve şehrin kadim mahalleleri…

Birlikte düşünelim; çocukluğumuzun geçtiği evlerimiz, bizlerin ata ocağı…

Cengiz Aytmatov’un, “Beyaz Gemisi…”

“Masumiyetin, Saflığın ve Çocukluğun Rüyasını…” bizlere anlatır.

Evinizden, Sokağınızdan, Mahallenizden Şehre doğru gidiyorsunuz…

Ev/ Hane ile birlikte; ‘aileler…’ şehrin en küçük sosyal dokusudur.

“Her aile, mükemmel bir romandır. Milli Kültürün çimentosudur…

Tarihin yazıldığı kutsi çatıdır…”

Bizler, ‘erdemli bireylerden…’ erdemli şehre yolculuk ederiz.

İlk dersimiz, ‘aile ocağımız…’ “Ninniler, masallar, deyişler, efsaneler…”

O hatıralarla birlikte; ‘kader birliği yaptığımız…’ sokağımız, mahallemiz!

Evler/ Haneler, Sokaklar, Mahalleler; ‘hafızanızdır…’

Şair ne diyor, “asırların feryadı döküldü gırnatadan…”

Asırları bir arada paylaşmak; ‘birlikte tarih yazmaktır’

O tarih; sestir, sözdür, sanattır, musikidir, kültürünüzdür, kimliğinizdir!

Bekir Sıtkı Erdoğan, “Harput” için şöyle der;

“Harput musikisi beni söyler; Benim duygularıma tercüman olur,

Benim acılarımı, benim özlemlerimi dile getirir.”

Harput’ta,  “93 Harbini, Yemen’i, Çanakkale’yi, Sarıkamış’ı,

Balkanları, Kafkasları, bir büyük coğrafyayı birlikte yaşarsınız”

Harput’un içerisinde; “Anadolu’yu; Onun içli romanını okursunuz!”

Harput ve dolayısıyla Aksaray(Yığinki)  Mahallesi ile ilgili birçok akademik çalışmalar…

Prof. Dr. Ahmet Aksın’ın, Prof. Dr. Dursun Çiftçi’nin, Prof. Dr. M. Ali Ünal’ın çalışmaları…

Akif ne diyor, “Ben de tarih okudum âlemi elbet bilirim!”

Kadim faaliyetler bizlerde ‘yeni ufuklar açıyor’ Bizleri, ‘geçmişle muhasebeye taşıyor’

Yığinki (Aksaray) Mahallesi, “1834 yılına kadar Harput’a bağlı bir köydür”

Aksaray’ın yerleşim tarihini MÖ. 2000 yılına kadar uzanıyor…

Elazığ şehrinin güneyinde yerini alan; kadim bir yerleşim merkezi…

Aksaray’la ilk hafızalara gelen, türkülerimize de konu olan, “dört etrafının bahçe…” oluşu;

Ve  “Şorşor Deresi, Dipsiz Göl, Kırk Gözlere, Çatal Çeşme, Yamağ Pınarı,

Soğuk Su, Ağa Gölü gibi) bol su kaynaklarıdır…

Şu önemli tarihi bilgiyi de özellikle paylaşmak istiyorum;

Bizim Medeniyetimize, “suyla birlikte yürüyen kültür…” diyebiliyoruz.

Ecdat, kendilerine yerleşim alanı olarak; ‘su kaynaklarını/ veya su boylarını tercih edecektir!

Aksaray Mahallesi; “sokakları çok dar ve karmaşık yollarla birbirlerine bağlanmış;

Evler tek katlı ve taş toprak malzemeden yapılmıştır.”

Cumhuriyet Döneminden günümüze doğru gelindiğinde;

1934 yılında, 166.500 m2’lik alan DM Yolları Kurumunca istimlak edilecektir…

1950-1960 döneminde, Çimento Fabrikasının kurulmasıyla birlikte;

Yerleşim alanının Kuzey Doğusunda 270 bin 750 m2’lik alanda Çimento Fabrikası kurulacaktır.

Bu istimlaklarla, ‘mahallenin verimli arazileri daralacaktır’

Mahallenin toplam alanı, 207 hektar ve şehir merkezine uzaklığı, 2 km’dir.

Eğitimci-Yazar, Yurdal Demirel tarafından hazırlanarak,

MANAS Yayınları arasında 2014 tarihinde yayınlanan;

“Çaydaçıra Işığında Bir Ömür; Mustafa Turan” gibi önemli bir eserin faaliyetinde,

Bizler, Yığinki (Aksaray) Mahallesini daha yakından gözlemleme fırsatını bulmuştuk…

Aksaray Mahallesi için; “İstanbul’u nasıl Fatih’te, Üsküdar’da bulursak,

Elazığ’ı da Aksaray’da (Yığinki ’de) buluruz”

Biraz abartılı bir ifade olsa da, bir realitedir;

Aksaray tarihi mekânlarıyla, tarihi şahsiyetleriyle,

Ses, Söz ve Muhabbet sofralarıyla,

İlim, Hikmet ve İrfan Ocaklarıyla yakın tarihimizde;

İz düşümüne şahit olduğumuz şehrin kadim mahallesidir.

Sesin, Sohbetin Muhabbetin olduğu İrfan Sofrasına; bizler, “Kürsübaşı…” diyoruz!

Ve en güzeli, ‘Sıla-ı rahim…’ ve misafirlere, ‘geleneksel ikramlarda bulunmak’

O ikramın bir farklı güzelliği de, “Şiir, Sanat, Edebiyat ve Musikidir…”

Bu bizim, nesilden nesile taşıdığımız, ‘ecdat mirasımızdır…’

Şehrin kimliğini taşıyan ‘eski mahalleler…’ tarihi kimliğin; estetiğin, üslubun ifadesidir

Öğretim Üyesi Ahmet Süer, Hafız Mustafa Süer’i hayatının anlatırken,

O hayat kompozisyonunda; ‘tarihi bir dönemi birlikte tefekkür ediyoruz…’

O tefekkür bizleri yıllar öncesi Pertek’te gerçekleştirdiğimiz bir faaliyete taşıdı;

Mahalleler, bulundukları şehrin, ‘soyağacıdır…’

Orada bizler, ‘tarihin efsanevi şahsiyetleriyle, mekânlarıyla; hatıralarında…’ buluşuruz!

Orada bizler, ecdattan süzülerek gelen ortak anıları paylaşırız!

Orada bizler, örflerin bir nehir akıntısındaki erdemliğini yaşarız!

Tekrar Harput’a gelelim, 1800’lü yıllardan sonrasına; bu tarihlerde Harput’ta; “22 Mahalle” bulunuyor!

Bunlar arasında, “Ağa Mahallesi, Alaca Mescit,

Ahmet Bey, Cami-i Kebir, Esadiye, Ebutahir, Ahi Musa,

Hoca Mescidi, Hacdar, Kara Sofu, Kozluca, Kale, Meydan,

Müderris, Ortak, Sarahatun, Zahriye, Çelebi…” sayılabilir.

Evliya Çelebi, 17. yy’deki Harput seyahatinde;

“yüz yirmi adet hanedan hamamları…” olduğundan söz eder.

Şemsettin Sami’nin Kamusü’l Âlâm isimli eserinde Harput’ta;

“90 tane hamam, 2670 ev, 843 dükkân, 10 cami, 10 medrese,

8 Kütüphane, 12 adet han bulunduğu…” yazılıdır.

Harput Valisi Mehmet Reşit Paşa döneminde, “Şehir Merkezi Mezre’ye taşınacaktır!”

Elazığ Şehrinin gelişimini, ‘araştırmacılar’  beş önemli döneme ayırırlar;

İlk kuruluş Harput; 19. yy’de Mezre’ye iniş; 1925-1950 Dönemi;

1950-1975 Dönemi; 1975-1998 Dönemi…”

Vali Reşit Paşa Döneminde Hüseynik’te Kışla yapılacak,

Ordu Müşavirliği için Sarayatik Mah. ’de Konak satın alınacak,

Elazığ Şehrinin tarihi gelişiminde, 1875 yılında müstakil mutasarrıflık,

1879 yılında vilayet haline getirilerek Mamurat’ül Aziz adını alacak,

Ve ordu müfettişliğinin merkezi olacaktır…

Sarayatik ile Çarşı Mahallesi, şehrin mezradaki ilk çekirdeğini oluşturur…

1833-1876 yılları arasında; “İcadiye, Mustafapaşa, Akpınar mahalleleri…”

1876-1923 yılları arasında, “Rızaiye Mahallesi…” kurulacaktır.

Bu tarihlerden itibaren de, “İzzet paşa Mahallesinin…” gelişimini görüyoruz.

Şunu hemen ifade etmeliyim; “İzzet Paşa ve Nail Bey Mahalleleri;

Birbirlerini dikine kesen iki katlı cumbalı,

Avlu içerisinde, şadırvanlı, gül kokulu cazip mekânlarıyla…”  

Cumhuriyet Döneminin ilk mahalleleridir…

1927’lerde, Elazığ’ın merkez İlçe Nüfusu; “19 bin 216’dır”

Bu tarihte, Elazığ Şehrinin “7 mahallesi…” bulunmaktadır.

1927 tarihinde; (İstanbul 741.148, İzmir 170.989, Ankara 122.720,

Adana 76.473, Bursa 72.187, Gaziantep 50.965, Konya 52.093 )

1927 yılında; Elazığ’da toplam “587 işyerinin 317’si tarıma dayalı sanayidir”

Bu iş yerlerinde toplam olarak, “bin 350 işçi…” çalışmaktadır.

Şehirdeki sanatkârlar rakamlarla verirseniz; 73 yemenici, 8 debbağ, 23 demirci,

21 Sobacı, 12 bakırcı, 2 şekerci, 7 kuyumcu, 19 marangoz, 31 kunduracı,

 12 saraç, 48 terzi, 6 saatçi, 7 tüfekçinin bulunması (Karaboran,1990,102,104)

Bundan sonra neler yapılabilir?

Mahalleler, Şehirlerin kimliğinin oluşmasında; ‘kökleri tarihin derinliklerine giden…’

Kadim mekânlar olarak anılırlar… Şehirlerin tarihleri yazıldığında;

İnsanlar, mekânlar, çeşmeler, çarşılar, sokaklar, mahalleler kimliğin dokusudur!

Yığinki (Aksaray’ın) yeşil dokusunu bozmadan imar etmeliyiz…

Ankara’da, ‘Hamamönü…’ dün ve bugününe baktınız mı?

Ankara Kalesi ve Hacı Bayram Veli Camisinin bulunduğu Semt…

Ankara, ‘Dikmen Vadisi…’ mutlaka gezilmelidir

Ne için derseniz?  Yığinki (Aksaray) Mahallesi için efendim…

“Şorşor Deresi…” ve çevresi, “Dikmen Vadisi siluetinde niye olmasın?”

Tarihi Kimlik taşıyan mekânlar, ‘Hamamönü…’ mantığıyla restore edilmesin?

Bizler, şehirlerimizi; ‘tarihe yolculuk yaparak inşa etmeliyiz’

Tarih Kavramı, ‘sıcak bir yorgan gibidir’

Köklerine inildikçe, ‘kendi aynanız daha da netleşir’

Eski Elazığ’ın özlemindeyiz…

Mahalleler daha sıcak, daha candan, daha içtendi…

Mahallenin, ‘Aksaçlıları, Bilge Kişileri’ vardı!

Onlara danışılır, onlarla önemli konularda istişare edilirdi.

‘Mahalleli…’ yakınlık belirten bir sıfattı…

Komşuluk ilişkileri çok güçlüydü…

Acılı, sevinçli günler paylaşılırdı…

Sokaklar, çocukların oyun alanıydı, bir nev’i…

Elazığ’ın birçok ünlü futbolcusu; ‘o sokaklarda yetişmişti’

Okul arkadaşlığı mı? Daha candan, daha yakındı insanlar…

“Bilen, bilmeyene öğretirdi…”

Mahalleli, ‘fakirini, yoksulunu, başa darda olanı…’ bilirdi

Bir yardım ağı; manevi bir rıhtım gibiydi…

Yüzlerde, ‘tebessüm’ dalga dalgaydı…

Selam olsun özlemini çektiğim eski günlerimize…

Mahallemin, ‘gül yüzüne…’

Yazarın Diğer Yazıları