Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Etso Başkanı Manas'ta…

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

ETSO Başkanı Asilhan Arslan MANAS Gönül Evi’ni ziyaret ettiler.
Elazığ Şehrimiz için, şehrimizin kültür hayatı için önemli bir ziyaretti.
Bir masa etrafında, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları…” konuşuldu.
MANAS Genel Koordinatörü Şener Bulut, MANAS’ın Kuruluşu, Kültür Hayatımız,
Elazığ Şehrindeki Sosyal ve Kültürel Faaliyetler hakkında genel bir değerlendirme yaptılar.
Elazığ Şehrinin Kültür ve Sanat Hayatında üç önemli dönem vardır;
Her bir dönem Sosyal ve Kültürel hayatımızda önemli değişimleri sağlamıştır. 
1883 tarihinde, Harput’ta; “Mamurat’ül Aziz Gazetesi…” yayınlanır.
Bu dönemde her biri eser veren, “edebiyatımızın önemli isimleri…” edebi mahfil oluşturur.
İkinci Dönem, 1960’lı Yıllar; Av. Fikret Memişoğlu ve arkadaşlarının çıkardığı Yeni Fırat Dergisi…
Üçüncü Dönem, 1985’li yıllardan günümüze uzanan yıllar…
Kültür Bakanlığı Yayınevi’nden MANAS Gönül Evi’ne uzanan yıllar…
Bu yıllarda, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, Türk Dünyası Hizmet Ödülleri,
Kardeş Şehirler Projesi, MANAS Şiir ve Musiki Günleri…
Rahmetli Şeref Tan bir şiirinde şöyle seslenecekler;
 “Çalın, söyleyin gakkom, yadedelim eskiyi
Memişoğlu Fikret’i, Korukoğlu Şevki’yi,
Sunguroğlu İshak’ı ve daha nicesini...
Hatırlayıp çözelim gönül bilmecesini,
Hacı Hayri; “Sinemde bir tutuşmuş... ocağ” dır,
Bu ocağı göre nice “Hafızlar yahacahğdır!”
Yürekli nesiller sayesindedir ki, 
Elazığ şehrine günümüzde birçok imgeler yüklenmiştir.
Elazığ için, “Doğudaki Batı…”
Elazığ için,  “Asya’nın Gül Bahçesi…”
Elazığ için,  “Musikimizin cazibe merkezi…”
Elazığ için, “Şiirin Başkenti…”
Elazığ için,  “Türk Dünyasının Manevi Azığı…”
Elazığ için,  “Asaletin ve Cesaretin Birleştiği Şehir…”
Elazığlı/ Harputlu için, “İstanbul Beyefendisi…”
Elazığ için,  “Tarihimizi ve Kültürümüzü Birleştiren Şehir…”
Bir söz vardır, “sanatçıyı,  ilim muhiti besler…”
Bu şehirde; “iz bırakan…” o kadar güçlü şahsiyetler yetişmiştir ki!
Onlar içinde de, “zirvelere taşınan isimler…”
Bir İshak Sunguroğlu ’nu,
Bir Nurettin Ardıçoğlu ’nu,
Bir Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu’nun,
Bir, Av. Fikret Memişoğlu’nu,
Bir Fethi Gemuhluoğlu’nu,
Bir Ahmet Kabaklı’yı iç huzuru içerisinde söyleyebiliriz…
Günümüzde de, bu şehrin bağrından çıkan o kadar nezih isimler var ki;
Her birini saygıyla selamlarım!
Anadolu’da;  “dokuz asrın yüreği…” 
Ben,  “Anadolu’yum…” diyebilen sevda dolu yürekler bu şehri yoğuracaklar!
Bugünlerin,  “iklimini…” hazırlayacaklar! 
ETSO Başkanı Asilhan Arslan’ın MANAS Gönül Evi’ni ziyaretlerinde o heyecanı yaşadım!
En can alıcı soru, “Uluslararası Hazar Şiir Akşamları…” devam etmeli mi?
Yürekten çağlayan bir sesle, “EVET…” diyebilirim!

Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, bir bakıma her yıl büyük bir heyecanla gerçekleştirilen,
“Türk Dil Kurultayı…” veya Gönül Coğrafyamızın, “Kültür Şöleniydi!”
Bahtiyar Vahapzade’nin 1965’lerde yazdığı, bütün sıcaklığını koruduğu şiirinde şöyle seslenir;
“İlk elbisemiz kundak/ İlk sözümüz ağlamak/ İl gıdamız süt oldu./ Son isimler bilemem/ Nereden uyduruldu?/ Adlarımız değişti,/Elbisemiz değişti,/ Dilimizde değişti./ Her işimiz bir iken/Ya sonradan yaranan/ Bu ayrılık ne işti?..” 
Dil, kültürü/irfanı nesilden nesle taşıyan canlı organizmadır.
Dil, bir milletin var olma sebeplerinin başında yer alır. 
Gaspıralı İsmail(Allah ondan razı olsun)  o sebepledir ki, “Dilde, İşte, Fikirde birlik..” demiştir. 
Dilde, bir milletin  zevki, estetiği, inceliği, sadeliği, zarafeti saklıdır!.. 
Dil, ortak duygu, ortak düşünce, ortak hafıza, ortak hatıralar olarak bizleri biz yapan değerlerin gönül anahtarıdır!
Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Türkçem benim, ses bayrağım!” dediği bu dil, bu milletin kültür taşıyıcısı, hafızası, şerefi, haysiyeti ve istiklâlidir! 
Dil, bir milletin hafızasıdır…
Benim teklifim, Uluslararası Hazar Şiir Akşamları; “6 Türk Cumhuriyeti…” ile birlikte;
‘Özerk Türk Cumhuriyetleri de…’ Uluslararası Hazar Şiir Akşamlarına davet edilmeli…
Ne Kırım’ı, ne de Kerkük’ü unutamayız! 
Hele, “Evlad-ı Fatihan Yurdunu…” Oralar bizim öz diyarımız!
“Türkçe’m benim, ses bayrağım…” Elbette o bayrağı, Hazar’da dalgalandıracağız!
Bu şehirde, her güzel adıma; her güzel girişime, “MERHABA” demek isterim.
Yeter ki, ‘salih bir niyet…’ olsun. ‘ahde vefa taşıyan yürekler…’ olsun.
Ecdat ne diyorlar, “niyet hayır, akıbet hayır ola…” 
    
 

Yazarın Diğer Yazıları