Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Cüneyt Arkın'a Vefa

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur


“Yay gerildi, şafak gerildi, aman!
Şakaklardan kan kırmızı ter aktı
Toprak kokusunu muştular, zaman!
Cümle âleme acı haber aktı…”
Cüneyt Arkın için, ‘vefa borcumuz’ diyorum!
Yeşilçam’ın, ‘Aksaçlısı’ bir neslin, ‘muallimi’ oldular.
Hemen sözümün başında ifade etmeliyim, 
“Milli Tarih Şuurunu!” hamiyetli bir dille, aksiyon filmleriyle ekranlara taşıdılar.
Fırat’ta kâh hoyrat esintisi, kâh at kişnemeleriyle tarih yürüdü, töre yürüdü…
Yahya Kemal’in “Ok Şiiri…” hafızama geldi;
“Yavuz Sultan Selim Han’ın önünde
Ok atan ihtiyar Bektaş Subaşı,
Bu yüksek tepeye dikti bu taşı
O gazi hünkârın mutlu gününde…
Vezir, molla, ağa, bey, takım takım
Güneşli bir nisan günü ok attı
Kimi yayı öptü, kimi fırlattı
En er kemankeşe yetti üç atım.
En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü
Titrek elleriyle gererken yayı
Her yandan bir merak saldı alayı
Ok uçtu hedefin kalbine düştü.”
Ata binmek, ok atmak, bir şafak vakti düşman içlerine dalmak!
Destanların Efendisi Niyazi Yıldırım’ın;
“Vatan oğul, Bayrak oğul, 
Devlet oğul, can oğul,
Sevmek nedir?
Bunu bilen âşıklara Bismillah!”
Cüneyt Arkın, ‘Hakka yürüdü’ derin izler bırakarak yürüdü!

1960’lı, 1970’li yıllarda, Türk Sinemasının, “yalnız kurdu…” diyeyim!
Tarihin efsane şahsiyetleri onda, ‘can buldu’ kılıç kuşandı, at sürdü!
Asıl adı, Fahrettin Cüreklibatır olan Cüneyt Arkın, ‘doktor/ hekimdir’
“8 Eylül 1937 tarihinde Eskişehir’de dünyaya gelirler!”
O bir, Nogay Türküdür. İÜ. Tıp Fakültesi’nden mezun olacaklar.
İlk görev yeri, doktor olarak mesleğini ifa ettiği Adana’dır…
Ama o, bir ömrü ‘sinemaya adayacaklar’ 
Kâh oyuncu, yapımcı, senarist, kâh yönetmen olarak yüzlerce esere imza atacaklar.
Bizim neslimiz, Cüneyt Arkın’la;
“Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi…” gibi tarihi filmlerle buluştu!
Onun başrolünü oynadığı 300’ün üzerindeki sinema oyununda, 
Yaşadığı döneme imzasını atan, ‘geleneksel kültürümüz…’ yaşatılır.
2000’li yıllarda, Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığını yaptığımız yıllarda,
“Birçok faaliyetlere imza atmış…” o yıllarda, Cüneyt Arkın’a Cemiyetin Ödülünü vermiştik.
29. 5. 2005 tarihinde FHGC olarak, “Alkol, uyuşturucu ile yaptığı etkili mücadeleye…”
Manevi katkı olarak, ‘Cemiyet Ödülünü…’ vermiştik.
İyi ki vermişiz! İyi ki, ‘vefa borcumuzu ödemiş oluyoruz’ 
Her vesile ile ifade edebilirim, Elazığ Şehri, ‘coğrafyamızın tebessüm eden şehridir’
Bu şehir, yıllar önce; ‘milli sinemayı…’ şehrin ve Türkiye’nin gündemine taşıdı.
O yıllarda, Ankara’da; dönemin TRT’den sorumlu Devlet Bakanı’nın da katıldığı nezih toplantılar gerçekleştirildi. O toplantılar, ‘günümüzde meyvelerini verdi’ diyebilirim


“Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Alparslan, Melikşah…” 
Kendi tarihine, kültürüne, iline, diline, töresine yönelen bir ufku yakalamak çok önemli…
Türk insanına ilk defa bu yolları açan, ‘Cüneyt Arkın…’ olmuştur diyebilirim.
Elazığ Şehri ilk defa, “2008 tarihinde Malazgirt Zaferinin 937 Yıldönümünü…”
“Elazığ- Muş Buluşmasıyla…” kutlayacak, tarihi bir adım atılacaktı…
Malazgirt Zaferi de artık, devletin zirvesiyle birlikte idrak edilmektedir.
“Yol açmak…” diye bir kavram vardır.
Cüneyt Arkınla, bu memleket insanı, bir nesil; ‘milli sinema’ ile buluştu.
Ecdadın bizlere vasiyeti, 
“yüzmeyi bileceksin, er meydanını bileceksin, at sürmeyi bileceksin!”
“Sohbeti bileceksin, sofra kurmayı, misafir ağırlamayı bileceksin!”
“Edebi, adabı, duruşunu bilecek, vakarını koruyacaksın!”
Bizim, ‘efsaneleşen bir tarihimiz ve o tarihimiz içerisinde nice kahramanlarımız’
Cüneyt Arkın, o kahramanların hayatını bizlere tanıttı!
Her şeyden önemli olanda, ‘aşk ile yaşatarak sevdirdi’
Cüneyt Arkın’a ithaf ettiğimiz (Akrostiş) şiirimizde şöyle diyoruz;
“Cümle âlem ölümüne ağladı
Ülkem derdi; tarihim, özüm, dilim
Neslim derdi; ülküsüyle çağladı
Elbette yaşayacak, törem, ilim…
Yurdunu sevenlere bel bağladı
Türk’ün vuslat şarkısıdır, hayalim
Adın yaşayacak her eserinle
Rüzgâr gibi dörtnala atlar şahladı
Kalk ayağa sevda dolu yüreğim
Irkım nice meydanlarda gürledi
Nerde iradem, orada secdem var.”

Yazarın Diğer Yazıları