Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bir Zamanlar

Bed­ret­tin Ke­leş­te­mur

Bir zamanlar, üç kıtaya hâkimdik
Ah! Nerede kaldı, o eski kimlik?
Çekildik, ama nelerden çekildik!
Bizleri dimdik ayakta tutacak,
Cihattan, şecaatten, fütuhattan
Ruhani limanımız, hamiyetten
Evet! Değiştik, eski kimlik değil
Dünkü kölen önünde şimdi eğil!
Mabetler hüzünlü, sebiller yanık
Köprüler yıkılmış, nesiller ezik
Çökmüş üstümüze, dumanlı dağlar
Şu halimize yer, gök, tarih ağlar
Sade bir masal, bir efsane kalmış
Hanlar, hamamlar ah, virane kalmış
Akıp giden zaman içinde garip
Yalnızlığa gömülmüş bütün mağrip
Canavar, hem de nasıl bir canavar
“Medeniyet denilen vahşi canavar”
Canavarı boğacak nurlu sahip
Şarktan garba doğru başımız dimdik
“Kâinat insan, insan Allah için
Yaratılmış kâinat nizam için”
Fi Sebilillah için adımlar dik
Yürünmeli maziden güç alarak
“Asımın ruhuna” bağlı kalarak
“Asrın idrakine” Türk’ün mührünü
Vurmalı, altın çağını bularak.

BU NASIL BİR AFET
Afet, sağanak halinde geliyor
Affet, tek sığınak sensin yâ Rabbi!
Seller, homurtu halinde geliyor
Mazluma sığınak sensin yâ Rabbi!
Günahkâr ellerimizle kıyamdayız
Sen huzuruna kabul et yâ Rabbi
Kalbi sükûn, huzur, hidayetinle;
Sen bizlere rahmet eyle yâ Rabbi!

ÖNCE GÜVEN
Aklım der, şuurum der; önce güven!
“Aldatan bizden değildir” hadisi
Olmasın verilen sözlerde yavan!
Kan kusturur bize, ‘yalan vadisi’

HER ADIM DERS
Hayat; her adımı ders, öğüt bize
Ak düşen saçımız, değil aklımız!
Sevdamızın yüz akı, söğüt bize
Esen rüzgârda, nağmeler saklı

İKİ BİN YİRMİ ÜÇ
İki bin yirmi üç neyin miladı
Ülkemde bir büyük afetin adı!
Sade gözyaşı mı, vatan ağladı
Nice yol, nice sevdam öksüz kaldı!
Vuslat şarkılarım bestesiz kaldı

NEFİS DUVARI
Nefis duvarını yıkabildik mi?
Acılara gözyaşı dökebildik mi?
Ölmeden önce uykudan uyan der;
Gaflet uykusunu atabildik mi?
Yamandır hayatın tuzakları hey!

ARAR DOSTU
Göz arar dostu elemli günlerde
Sarar kokusu o nahif güllerde
Güller hele açsın; sarı, kırmızı
Bir hazan günü savrulan küllerde
Sade sevda yürür yürek dolusu!

BAHAR
Baharı gönlümüzde yaşatalım!
Kader yastığı içli teşbihimiz
Kasvet, kuruyan dalları atalım!
Mevla’dır, hakka giden sahibimiz

ANNE SESİNE
Gün uyandı, anne sesine hasret
Yarabbi, daracık dünyama nusret!
Ruhumun şefkat yıldızı da kaydı
Berat gecesi doğmuş gibi fıtrat

AYETLER
 GÖK GÜRÜLTÜSÜ
“Ve Ra’d ( gök gürültüsü) O’na hamd ile (tesbih ederken), meleklerde O’nun korkusundan (yine O’nu) tesbih ederler” (Ra’d Suresi, 13)
NAZAR
“Sonra dedi ki; “Ey oğullarım! (Mısır’a) tek bir kapıdan girmeyin; ayrı ayrı kapılardan girin (ki nazar değmesin) Bununla beraber Allah’dan (gelecek ) hiçbir şeyi sizden def edemem. Hüküm Ancak Allah’ındır” (Yusuf Suresi 67)
LİYAKAT
“(Yusuf) “Beni hazinelerin başına getir! Çünkü ben iyi muhafaza eden (idaresini) iyi bilen bir kimseyim” dedi ( Yusuf Suresi 55)
YUSUF’UN RÜYASI
“Nihayet (bir gün) hükümdar dedi ki; Doğrusu ben (rüyamda) yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini ve yedi başak ile (bir o kadar da ) diğer kuru başakları gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya tabir ediyorsanız, bana (bu) rüyamı açıklayın” (Yusuf, 43)
YUSUF’UN RÜYASI
“Bir zaman Yusuf babasına; “Ey babacığım! Doğrusu ben (rüyamda) on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; (hem) gördüm ki, onlar bana secde eden kimselerdir” demişti. (Yusuf, 4)


 

Yazarın Diğer Yazıları