Manas Gönülevi’inde, 04 Aralık 2021 Cumartesi günü,
Eğitimci-yazar rahmetli Şeref Tan’ı yapılan bir programla andık.
Bu arada, F.Ü. Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Halit Atlî’nin Manas Yayınları
arasında yayınlanan;
“Sözlük Bilim Kuramı” isimli eserin tanıtımı yapıldı.
Kanal Fırat Televizyonu tarafından da çekimi gerçekleştirilen programa;
“Dr. Naci Onur, Dr. Mehmet Emin Atlî, Hadi Önal, Nihat Kazazoğlu,
Şener Bulut, Bedrettin Keleştimur, Günerkan Aydoğmuş, Gazi Özcan,
Zeynel Abidin Başaran, Mehmet Yılmaz, Ergün Yılmaz, R. Mithat Yılmaz,
Hüseyin Göçeri, F.Ü. Öğr. Gör. Recep Bağcı, Dursun Elmas katıldılar.”
Cumartesi Günü Saat 10.00 sularında başlayan program 13.00’e kadar devam etti.
TRT GAP Diyarbakır Radyosu ile Manas Gönül Evi’nden saat, 12.35 sularında,
Canlı telefon bağlantısıyla rahmetli Şeref Tan’ı anlatmaya çalıştık.
Şeref Tan 1937 Elazığ’a bağlı şimdiki adıyla Yurtbaşı olan Hoğu doğumlu…
İlkokulun bir kısmını doğduğu köyde ve kalan kısmını Elazığ’da tamamladı
İlkokulu bitirdikten sonra yatılı olarak Erzurum Yapı Enstitüsüne gider…
Küçük yaşta babasını kaybedecek…
Erzurum’da gurbette biricik ağabeyinin vefat haberini alacaktır.
Gurbet ve Acı onun şiir ve sanat dünyasını etkileyecektir.
1956 yılında Okulu bitirdikten sonra; Öğretmenlik yılları başlayacaktır.
O görev insanıdır… Çalışkanlığıyla, marifetiyle, hüneriyle ön plana çıkar.
1970’lerde, İzmir Erkek Sanat Öğretmen Okulunu bitirir…
Bu yıldan itibaren Zonguldak Ulus ve Denizli Çal Sanat Okulunun
Kurucu Müdürlüğü ve Öğretmenliği yaptılar. 1982 yılında emekli olarak
Elazığ’a geldiler…
1980’li, 1990’lı yıllar; Basınımızda, “Şeref Tan’la…” birlikte
olduğumuz yıllar…
Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığı yaptığı yıllar…
Turan Gazetesi’nde, “yazdığı yıllar!”
O isimde, “birleştirici…” bir ruh ve bir iklime şahit oluyoruz
O yıllarda, “edebi mahfil…” oluşuyordu!
Özellikle de, “basınımızda…” birliktelik vardı;
O birliktelik, şehrimize de, “dinamizm…” kazandırıyordu!
Şehir, daha aktif roller üstleniyordu!
Profesyonel anlamda, “kitap fuarı…” gerçekleşiyordu!
Uluslararası Hazar Şiir Akşamları bu yıllarda başlayacaktı!
EMK, şehrin en canlı ve verimli; “sivil okuludur!”
F.H.G.Cemiyeti, “en verimli dönemlerini…” yaşamaktadır
Güzel yıllar, “hatıralarıyla…” hafızalarımızda!
Şeref Tan (1937- 28 Kasım 1995) 58 yıla sığdırılan başarılarla dolu bir ömür.
Gurbet dolu bir hayat ve özlemindeki Elazığ…
1982 yılından itibaren Elazığ’ın en köklü gazetesi Turan Gazetesi’nde;
Yazı hayatına başlayacaklar… Gazeteci Kimliği ile bilinecekler.
Elazığ Basın Hayatında üç önemli dönem vardır;
Mamurat’ül Aziz Gazetesinin Genel Yayın Yönetmenliğini de yapan;
Şair Hacı Hayri Bey Dönemi…
Yeni Fırat Gazetesini çıkaran Av. Fikret Memişoğlu Dönemi…
Ve 1985’lerden itibaren de, Şeref TAN ve arkadaşları diyelim…
Her üç ismin ortak özelliği de; “Harput Kültürüne, Sanatına,
Edebiyatına…” aşina olmaları
Dönemlerinin, “güçlü şairleri…” oluşlarıdır.
Bu insanların varlığıyla Elazığ’da; “Edebi Gazeteciliğin…” geliştiğini
söyleyebiliriz.
Şeref Tan, 1990’lı yıllarda; Fırat Havzası Gazeteciler Cemiyet Başkanı
olacaklar.
Vefatlarına kadar da bu görevi layıkı veçhe yapacaklardır.
1990’lı yıllara baktığımızda; Elazığ; Sivil Hareketlerle Güçlü ve
Dinamik bir İlimizdir.
Şeref Tan’ın Başkanlığındaki; Gazeteciler Cemiyeti Gayet Aktif roller Üstlenir.
O dönem gerçekleştirilen edebi ve kültürel organizasyonlara destek verirler
1992 Ekim ayından itibaren Fırat TV’nin yayına girmesiyle birlikte;
Şeref Tan’ın; “yerel haberleri değerlendirildiği…” ilk yerel TV
programlar yapılır
Şeref Tan’ın Cemiyet Başkanlığı dönemin de Ahmet Kabaklı Hocamızın
başında bulunduğu;
“Türk Edebiyatı Vakfının…” Elazığ Şubesi açılacaktır
Başına da, F.Ü. Öğretim görevlisi Suzan Çataloluk gelecektir.
Gazeteciler Cemiyetinin de destekleriyle; “Türk Sanatları ve Tezhip
Kursları…” başlayacak!
Ve birçok “usta isimler…” yetişecek, “sergiler…” açılacaktır.
O dönemlerde, İl Özel İdaresine ait, “Vali Saim Çotur İş Merkezi…”
Başta, FHGC olmak üzere, EMK’nin da içerisinde yer aldığı;
“Sivil Toplum Örgülerinin…” birlikteliğinde;
“Kültür-Sanat-Edebiyat ve Musikimizin…” faaliyet alanı haline gelecektir.
Çok verimli hizmetlere imzalar atılacaktır!
Şeref TAN, Turan Gazetesi’nde; “Horata…” köşesiyle günlük yazılarına
devam etmektedir
Çok güçlü bir “hiciv sanatı…”
Çok güçlü bir, “mizah ustasıdır…”
Bunlar için bir-iki örnek verecek olursak
O günlerde, şehrin suları sıklıkla kesilmektedir
Şeref TAN köşesinde suların kesildiği her gün dörtlükle durumu hicveder;
“Elazığ, Kerbela ’dır sanma akar boşa su
Damlası dudaklara değse gider hoşa su
Fırat Havzasındayız, insanımıza nispet
Olsun diye başını vurur taştan taşa su”
Bu şekilde, “suların akmadığı günlerde…” aynı uyakla dörtlüklerine
devam edecektir.
Siyasette de aynı “edebi üslubu…” görmekteyiz
Ne der şiirinde; “Fuzuli günümüzde yaşasa ve devlet memuru olsa idi…”
Onun meşhur eserine nazire yazacaktır;
“Beni candan usandırdı zamdan Çiller usanmaz mı?
Felekler yandı âhumdan ya Karayalçın yanmaz mı”?
Bu edeple, “edebi üslupla…” devam ediyor.
Mahalli Kültürümüze hem aşina ve hem de ona aşık;
“İpliğe dizilen cevüz gıynağı
Kırılan kalbimin şakgalarıdır
İnne olup batan acı kaynağı
Hasretin yıl süren dakgalarıdır
Bulamacı karıştırsın ozanlar
İflah olmaz kırk’dan sonra azanlar
Dert ataşı üzerinde kazanlar
İçinde hayatın kavgalarıdır”
Her zaman tevazu sahibi ve “haddini bilenlerden…”
“Ya Rab, bizi haddini aşanlardan eyleme
Ya Rab, bizi yolundan şaşanlardan eyleme
Sevgimiz vatan-millet potasında ergisin
Yürekleri kin dolup taşanlardan eyleme”
Bütün çağrısında; “sevgi…” ve “birlik şuuru…” yer alır
“Olacak bayrağımın gölgesinde mezarım
Kalacak elbet baki gök kubbemdeki ezanım
Görmesem, duymasam da hissedeceğim elbet;
Bayrak benim, ezan benim, yattığım yer vatanım”
Şehrimizin kültürünü dantel gibi işleyen “çaydaçıra…” şiirinde;
“Bu oyun hiç bitmesin, bu ateş hiç sönmesin
Birlik ruhu tutuşsun bizim “Çaydaçıra” dan”
Birlik ve beraberlik ruhuna dün olduğu gibi bugünde ihtiyacımız var
Şeref TAN, bir, “Harput Beyefendisi…”
Sessiz, sakin ve de, “vakarlı-edepli” bir duruşu vardı
Öfke insanı değildi; sükûtu tercih ederdi…
On parmağında, on hüner var derler ya; “hüner ve marifet…” sahibiydi
Kalemi her bakımdan da güçlü ve verimliydi;
O bir, “hat sanatçısı…” O bir, “tezhip ustası…” O bir, “ressam…”
Çizgileri gayet net ve sağlam; “kişiliğini…” yansıtıyordu
O bu şehrin, “sazını, sözünü, sohbetini, oyununu…” bilir!
O bu şehrin, “dilini, kültürünü, adabını…” bilir!
Ve en güzeli, “bildikleriyle…” asla, “cimri…” değil;
O, “ak saçlı, tebessüm eden yüzüyle de…” PAYLAŞANDI/ ÜLEŞTİRENDİ!
Özetle, bir Harput Beyefendisiydi. Mekanları cennet olsun amin.