Geçtiğimiz günlerde katıldığı bir televizyon programnda söyle(me)diği sözler yüzünden büyük bir lince maruz kaldı Ebubekir Sofuoğlu. Üniversitelerin şehirleri geliştirdiğine inanmadığını söyledi. Bunun göstergesinin laboratuvarlar, araştırma enstitüleri ve kütüphaneler gibi bilim merkezleri olması gerektiğini fakat bunların olmadığını söyleyerek tezini savundu. Üniversite çevrelerinde yapılaşan apart evlerin fuhuş yuvası haline geldiğini söyledi. Üniversitelerin içi ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapmadı. Bahsettiği yer mahallelilerin de şikayetçi olduğu, ailelerin giderek kaçtığı apart evlerin olduğu yerler.
Fakat ne olduysa cümbür cemaat adamı linç etmeye başladılar. Vay efendim bu adam 'üniversiteler fuhuş yuvası' dedi diye bir yaygara koparıldı. Yalandan ve iftiradan beslenen sol basın ve karanlık oda anında olayın üzerine atladı. Üniversiteler fuhuş yuvası oldu sözü üzerinden Ebubekir Sofuoğlu'nu linç etmeye başladılar. Sofuoğlu olayın büyümesi üzerine yaptığı açıklamada özür dileyecek bir durumun olmadığını, söylemediği sözlerden sorumlu olmadığını belirtti. İsteyen herkesin programı da videoları da izleyebileceğini, üniversiteler için öyle bir söz kullanmadığını ifade etti. Gerçekten de doğruyu söylüyor. Adamın öyle bir sözü yok. Ben de defalarca izledim videoyu ve sonrasındaki açıklamalarını. Haa şunu eleştirebilirsiniz. Bu apart evlerle ilgili bir genelleme yapması yanlış diyebilirsiniz. Oralarda yaşayan herkesi töhmet altında bıraktı diyebilirsiniz. Ama eleştiriler bu yönde değil ki. Eleştiriler ve linç adamın söylemediği sözler üzerinden gerçekleşiyor. Benim itirazım buna. Yoksa söylediği sözleri eleştirebilirsiniz.
İşin ilginci Ebubekir Sofuoğlu'nu Erdoğan'ın en yakınındaki kişilerin de eleştirmesi. Kimse eleştirilmez değildir. Sofuoğlu da eleştirilebilir buna itirazım yok. Fakat adının önünde Prof. olan başka bir kişinin televizyon ekranlarında kızların bacaklarına nasıl baktığını anlattığı programlar ile ilgili tek kelime etmeyenlerin Ebubekir Sofuoğlu'nu eleştirmeye hakları yoktur.
Söylemediği sözler üzerinden sol ve karanlık cenahın Sofuoğlu lincine ortak olmak büyük bir ayıp olarak muhafazakarlarımıza yeter. Öyle bir balıklama atladılar ki olayın üstüne. Bilgi sahibi olmadan, adamın ne dediğini detaylı dinlemeden kınama yarışına girdiler. Bazıları nedamet getirdi ama çoğunluk hala ne bir nedamet gösterdi ne de bir tekzip yayımladı.
Yanlışa yanlış, doğruya doğru demek en büyük vazifemizdir. 18 yıl geçti, muhafazakarlar üzerilerindeki eziklik psikolojisinden, aşağılık psikolojisinden hala kurtulamadılar. Karşı cenaha yaranmak için yarış içerisindeler sanki. En iyi demokrat, en büyük Atatürkçü solculardan ve kemalistlerden çok muhafazakar çevrelerden çıkmaya başladı. Resmi ideolojinin ne kadar ritüeli, pagan geleneği, ve dayatmacı uygulamaları var ise solculardan ve kemalistlerden daha çok muhafazakarlar sahiplenmeye başlamışlar.
Nedir bu yaranma çabasının sebebi?
Nedir bu eziklik?
Geldiğimiz noktanın bu olması üzüntü verici. Oysa iktidardan beklentimiz bu değildi. Konjonktür gereği değil konjonktüre rağmen hareket eden bir iktidar istiyoruz. Fakat gelinen nokta statükonun ve dayatmaların egemen olduğunu görüyoruz. İktidardaki yönetim alt kadrosunun etkileyen değil etkilenen olduğunu da açık açık görüyoruz.
Kendi mahallemizden olan birini harcamaya ne kadar da meyilliyiz. Karşı cenah adamlarına her koşulda sahip çıkarken bizler birer birer değerlerimizi karalamaya, yok etmeye çalışıyoruz. Din adına, İslam adına söz söyleyen hocalarımızı itibarsızlaştırmaya hazır nazır bekliyoruz.
Günahlardan berii olan bir tek peygamberimizdir. Herkes hata yapabilir. Bizim referans hocalarımız da hata yapabilir. Eleştirelim usulünce. Bu hatalardan dolayı onları linç edersek meydan bidat ve hurafeler ile dolu menkıbeler anlatan 'Ramazan' ve 'cuma gecesi' hocalarına kalır. Dini de paragöz ve stend-up heveslisi bu hocalardan dinlemek zorunda kalırız. 28 Şubat döneminde dinlediğimiz gibi...
