PROF.DR. AÇIK:'BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİNİN ETKİN KULLANIMI SAĞLIKTA VE EKONOMİDE ÇITAYI YÜKSELTİR'

PROF.DR. AÇIK:'BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK HİZMETLERİNİN ETKİN KULLANIMI SAĞLIKTA VE EKONOMİDE ÇITAYI YÜKSELTİR'
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık “3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası” dolayısıyla yaptığı açıklamada, Birleşmiş Milletler’in Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ndan biri olan Sağlıklı Bireyler amacıyla herkes için her yaşta sağlıklı bir yaşam sağlamaya odaklanıldığını belirterek, “Bu doğrultuda birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkin kullanımı, halk sağlığı problemlerini azaltacağı gibi kaliteli ve uzun  bir yaşam sürülmesini de sağlayarak, ülke ekonomisinin daha sağlıklı ve verimli hale gelmesine katkıda bulunacaktır. Gerek sağlık personeline gerekse vatandaşlarımıza yönelik düzenli sağlık eğitimleri verilmesi, toplumun koruyucu sağlık önlemleri ile ilgili bilinçlendirilmesi ve olası hastalık risklerini ortadan kaldırıcı yaklaşımla verilecek sağlık hizmeti ile hastalık gelişmeden müdahale edilmesi hem sağlık hem de ekonomide çıtayı yükseltecek bu sürecin vazgeçilmez bir parçasıdır” dedi.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Yasemin Açık, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ‘halk sağlığı’ kavramının toplumun örgütlü çabaları ile hastalığı önleme, yaşamı uzatma ve sağlığı geliştirme sanatı ve bilimi olarak tanımlandığını belirterek; bu kapsamda 3-9 Eylül Halk Sağlığı Haftası’nın koruyucu sağlık hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve hastalıkların önlenmesi konularında toplumsal farkındalığı artırmak açısından büyük bir önem taşıdığını halk sağlığı çalışmalarının, hastalıkların, ölümün, ekonomik kayıp ve iş gücü kayıplarının azaltılması ve  önlenmesini sağlayarak, doğuştan beklenen  yaşam süresini de uzatacağını kaydetti. 

PROF. DR. YASEMİN AÇIK: “ÜLKEMİZDE DOLAŞIM SİSTEMİ HASTALIKLARI EN BÜYÜK ÖLÜM NEDENİ”

Açıklamasında, halk sağlıkçıların tüm nüfusun sağlığının korunması ve geliştirilmesi ile ilgilendiğinin altını çizen Prof. Dr. Yasemin Açık, TÜİK verilerine göre Türkiye’de 2018 yılında bir önceki yıla göre ölüm sayında yalnızca yüzde 0,1’lik bir azalma olduğunu hatırlatarak, “Ölüm nedenlerinde ise ilk üç sıra değişmedi. Ülkemizde ölüm vakalarının yüzde 38,4’ünü oluşturan dolaşım sistemi hastalıkları ilk sırada yer almaya devam etti. Bunu %19,7 ile iyi ve kötü huylu tümörler, yüzde 12,5 ile solunum sistemi hastalıkları izledi. Dolaşım sistemi kaynaklı ölümlerin %39,7’sini iskemik kalp hastalığının oluşturduğu, tümörden ölüme ise en çok gırtlak ve soluk borusu, bronş, akciğer tümörünün neden olduğu belirlendi. Dünyada da benzeri bir seyir olduğunu söylemek mümkün. DSÖ verilerine göre 2017’de dünyada 56 milyon ölümün yüzde 32,3’ü kalp ve damar hastalıklarından, yüzde 16,3’ü kanserden, yüzde 6,5’i ise solunum yolları hastalıklarından kaynaklanıyor. Tütün kullanımı, tüm bu hastalıkların oluşumunda majör ve değiştirilebilir en önemli risk faktörüdür. Sigara içmeme, yeterli ve dengeli besleme, düzenli fizik egzersiz yapma ve stresle başa çıkma yöntemlerini kullanma gibi sağlıklı yaşam tarzı davranışları ile tüm bu hastalıklardan korunma sağlanabilmektedir.” şeklinde konuştu.

 

 “DÜNYA ÇAPINDA ÖNLENEBİLİR HASTALIKLAR ÖLÜM SEBEBİ OLMAYA DEVAM EDİYOR”

 

DSÖ verilerinin ilginç bir gerçeği de ortaya koyduğunu ifade eden Açık, “Buna göre dünya üzerinde çok sayıda insan halen önlenebilir hastalıklardan yaşamını kaybetmeye devam ediyor. İshal, ölüm nedenleri arasında halen ilk 10 içinde yer alıyor, hatta bazı ülkelerde ilk sırada geliyor. Oysa sağlıklı içme/kullanma suyunun ve gıda güvenliğinin sağlanması ile bağışıklama hizmetlerinin etkin bir şekilde sunulmasının sağlaması durumunda, bu tür bulaşıcı hastalıklardan korunma mümkündür.

 

Dünyada intihara bağlı ölümlerin sayısı, cinayete kurban gidenlerin sayısının iki katını oluşturuyor. Elbette eğitim ve tedavi yöntemlerinin gelişmesiyle ve ülkelerin gelişmişlik düzeyleri arttıkça ölüm nedenleri de değişim gösteriyor. Eskiden bulaşıcı hastalıklara bağlı ölümler üst sıralardayken, artık çocuk ölümlerinin toplamdaki oranı azalıyor ve yaşlı nüfusta da bulaşıcı olmayan hastalıklara bağlı ölüm oranları artış gösteriyor. Bununla birlikte bazı beklenmedik gelişmeler de oluyor.

Örneğin geçtiğimiz Ağustos ayında DSÖ, kızamık vakalarında dünya çapında alarm verici bir artış yaşandığını ve Türkiye’nin de içinde yer aldığı Avrupa bölgesinde de yüzde 120’lik bir artış kaydedildiğini bildirdi. Dolayısıyla bu alanda halen almamız gereken epey yol var. Altyapı, hijyen, beslenme, aşılama ve temel sağlık hizmetlerinde yapılacak iyileştirmelerin yanı sıra; sağlıklı bir çevrede yaşamak için alt yapı sistemlerinin oluşturulması, iş sağlığı ve güvenliği önlemleri ile iş yeri ortamının sağlıklı hale getirilmesi; iyi beslenme, zararlı madde kullanmamak ve spor yapmak gibi sağlıklı yaşam tarzı davranışlarının benimsenmesi ve bu davranışların geliştirilmesi konusunda toplumsal bilincin artırılması, ölüm oranlarının önemli ölçüde azaltılmasında önem taşıyor” dedi.

 

“SAĞLIKTA KALİTELİ BİR HİZMET SUNUMU İÇİN BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK SİSTEMİNİN DOĞRU KULLANILMASI GEREKMEKTEDİR”

Birleşmiş Milletler’in 3 numaralı Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan Sağlıklı Bireyler hedefi ile, herkes için her yaşta sağlıklı bir yaşam sağlamaya odaklanıldığını belirten Açık, sözlerine şöyle devam etti:

 “AIDS, verem, sıtma ve diğer bulaşıcı hastalık salgınlarını 2030 yılına kadar ortadan kaldırmaya yönelik bu cesur taahhüt ile herkesin genel sağlık hizmeti, güvenli ve erişilebilir ilaç ve aşıya kavuşmasının sağlanması hedefleniyor.  Bu hedefte de belirtildiği üzere, sağlığın bir insan hakkı olduğunun ve sağlıklı insanların sağlıklı ekonomilerin temelini teşkil ettiğinin unutulmaması gerekir. Bu doğrultuda birinci basamak sağlık hizmetlerinin etkin kullanımı, halk sağlığı problemlerini azaltacağı gibi kaliteli ve uzun bir yaşam sürmesini de sağlayarak, ülke ekonomisinin de daha sağlıklı ve verimli hale gelmesine katkıda bulunacaktır. Gerek sağlık personeline gerekse vatandaşlarımıza yönelik düzenli sağlık eğitimleri verilmesi, toplumun hasta olmadan önce korunma altına alınması ve olası hastalık risklerinin ortadan kaldırılarak hastalık gelişmeden müdahale edilmesi açısından hem sağlık hem de ekonomide çıtayı yükseltecek bu sürecin vazgeçilmez bir parçasıdır” dedi.