Dar Gelirliye İkinci 'Boşaltın' Şoku

Yaklaşık 5 ay önce Çaydaçıra Mahallesi'nde bulunan dar gelirliler konutlarında asayiş sorunları gerekçe gösterilerek boşaltılması istenen ancak arada masum vatandaşların da mağduriyet yaşadığı 'boşaltın' tebligatının ardından yeni tebligatlarla yeni mağduriyetler oluştuğu iddia edildi.

Dar Gelirliye İkinci 'Boşaltın' Şoku

Geçtiğimiz aylarda Çaydaçıra Mahallesi’nde bulunan sosyal konutların taksitlerini ödedikleri halde bu evlerde oturmadığı gerekçesi ile çoğu engelli ve dar gelirli birçok vatandaşın evlerini boşaltması istendiği iddia edilmişti. Hakimiyet Gazetesi’nin konuyu gündeme getirmesinin ardından Valilik yetkilileri daha detaylı bir inceleme yaparak mağdur olan vatandaşların sorununu gidermişti. 

Aradan geçen yaklaşık 5 aylık zaman diliminin ardından bu kez yeniden bazı vatandaşlara evlerinin boşaltılmasının tebliğ edildiği öğrenilirken Hakimiyet Gazetesi’ne ulaşan bir vatandaş yeniden bir mağduriyet yaşadığını belirtti.

Mağdur vatandaş yaşadıklarını şu ifadelerle anlattı:

“TEK BAŞIMA HAYAT MÜCADELESİ VERİYORUM”
İsminin verilmesini istemeyen vatandaş, asgari ücretle çalışarak tek başına bir hayat mücadelesi verdiğini belirterek şunları söyledi: “Ben tek başıma hayat mücadelesi veren bir kadınım. Küçük bir çocuğum var ve şu anda oturduğum, faturalarını, taksitlerini düzenli ödediğim 1+1 evden beni çıkarmak istiyorlar.”

“GEREKÇE YANLIŞ BEYAN AMA…”

Mağdur olduğunu iddia eden vatandaş, evden çıkarılma gerekçesinin yanlış beyan olduğunu ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını belirterek: “Gerçekçe olarak da daha önceden yanlış beyan verdiğimi belirtiyorlar. Bu beyana sebep olan durum ise daha dramatik. Biz köyde çadırda yaşayan bir aile iken kaymakamlığımızdan destek talebimiz oldu. Bu talep doğrultusunda çimento, tuğla gibi yardımlarla yapımını kendi üstlendiğimiz derme çatma bir ev yaptık. Ev köyde ancak biz daha fazla orada yaşamaya dayanamadık. Yaşadığımız köyde kış aylarında bir kişi bile kalmıyor. Ayrıca benim çocuğum okula gitmek zorunda. Bu nedenle ben tek başıma Elazığ’a gelmek zorunda kaldım” şeklinde konuştu.

“KÜÇÜK ÇOCUĞUM İLE SOKAKTA KALACAĞIZ”

Küçük yaştaki çocuğu ile birlikte sokakta kalacaklarını belirten batandaş, son olarak şunları söyledi: “Burada oturmaya hak kazandığım sosyal konutuma yerleştim. Şu anda beni bu evden çıkarmak istiyorlar. Benim küçük bir çocuğum var ve onun yaşadığı hayal kırıklığını kimseye anlatamıyorum. Nereye gidersek gidelim, derdimizi kime anlatırsak anlatalım bir çare bulamadık. Devletimiz bize bu imkanı tanımışken şimdi yetkililerin çocuğum ile birlikte beni evimden zorla çıkararak sokağa atması hangi vicdana sığar? Ben Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın İçişleri Bakanımıza sesleniyorum, lütfen benim bu mağduriyetime bir çare bulunsun. Ben eminim ki onlar kesinlikle böyle bir şeye müsaade etmezler ancak Elazığ’daki yöneticilerimiz bunu bize yapabiliyor.”

Mağdur olduğunu dile getiren ve işini kaybetme korkusuyla ismini bile belirtemeyen bu vatandaş, diğer mağdurlar ve tüm Elazığ’daki dar gelirliler adına Elazığ Valiliği ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı İl Müdürlüğü'nün şu soruları yanıtlamasını bekliyoruz.

1)Elazığ’da sosyal konut açığı var mıdır?

2) Açık var ise büyük bir deprem yaşamış ve bu nedenle hâlihazırda pozitif bir ayrımcılığa tabi olan Elazığ’da, gerek İçişleri Bakanlığı gerekse de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na herhangi bir sosyal konut talebinde bulunulmuş mudur?

3) Depremin üzerinden neredeyse 3 yıl geçmesine rağmen böyle bir konut açığı var ise ve herhangi bir talepte bulunulmadıysa bunun gerekçesi nedir?

4) 1+1 şeklinde yapılabilecek ve çok kısa bir sürede teslim edilebilecek bu konutlar varken varsa böyle bir talep neden karşılanmamıştır?

5) Sosyal konut açığı, sosyal konutlara el konularak mı giderilmektedir?

6) Günümüzde dar gelirli kavramı her yıl güncellenen mevzuatlarla belirli bir ücret ile belirlenirken, Bu durum Elazığ’da “iyi daha iyi” ya da “kötü daha kötü” tarzında öznel yorumlarla mı belirlenmektedir?

7) Yanlış beyan verilerek veya geçmişte yönetici hatasından kaynaklanan hatalarda vatandaşın mağdur edilmesi yerine devlet şefkati gösterilmesi gerekmez mi?