İlhami BULUT

Elazığ Kalemleri Yazar Nevzat Ülger

İlhami BULUT

Sevgili okuyucular; konu başlığını biraz açacak olursak, Nevzat Ülger’in bu konunun konuğu olmayıp, bu çalışmanın temelini atan bir yazar olduğunu göreceğiz.

Zira; Elazığ ölçeğinde, başvurduğum kaynaklarda; şehrimiz yazar ve şairlerinin isim ve eser bilgilerini temin edecek bir kaynak bulamadığımı, şehrin il kültür müdürlüğü sayfası da dahil bu malumatı temin etmenin mümkün bulunmadığını belirtip; ELAZIĞ KALEMLERİ başlıklı bir kitap çalışması yaparak, bu bilgilerin derli toplu bir isim ve bir kapak altında toplamak istediğimi söyleyince;

İlk desteği vererek; çok gerekli ve ihtiyaç duyulan bir çalışma olacağı yolundaki telkini ve güçlü teşviki ile bu konuda gereken yardımı sağlayacağını belirtip, bu çalışmanın yolunu açtı. Sadece yolu değil tam da maşallah denecek nitelikte sahip bulunduğu; çok sayıda eserin yer aldığı kütüphanesinin kapısını da;

Yazarımız NEVZAT ÜLGER, 1950 yılında Elazığ'da dünyaya gelir. Öğretmen Okulu'nu bitirdikten sonra bir süre öğretmenlik yapar.. Daha sonra İktisat Fakültesi'ni bitiren yazarımız. Öğretmenliğin dışında on yıl üniversitede ve on yıl Kamu İktisadi Devlet Kuruluşu’nda olmak üzere yirmi beş yıl devlet memurluğunda bulundu.

Memuriyet süresince çeşitli kademelerde görev yaptı. En son Bölge bazındaki bir Kamu İktisadi Kuruluşu'ndan "Müdür Yardımcısı" unvanı ile emekli oldu.

Emekliliğini müteakip bir sanayi kuruluşunda Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Üyesi olarak çalıştıktan sonar; bir süre kendi adına bir imalat işletmesi kurdu ve çalıştırdı. Daha sonra bir Sivil Toplum Kuruluşunda "Ekonomi Danışmanlığı" yaptı. Bu esnada ilk kitabı "Kalkınma Yolunda Bir Şehir: Elazığ" isimli çalışmasını yayınladı.

Bir Kamu İktisadi Kuruluşunun yönetim kurulu üyeliği ve başkan vekilliğini yürüttü.

Atıl durumdaki bu kuruluşu Başbakanlığın müsaadesi ve diğer yönetim kurulu üyelerinin çalışmaları ile çalışır pozisyona getirdiler. Bu yıllarda ikinci kitabı "Türkiye'de Siyaset ve İktisat" adlı çalışmasını yayınladı.

2009 yılında “İslam Tarihinde İktisadi Olaylar" kitabını neşretti. 2013 yılında “Osmanlının İktisat Mantığı” adlı çalışması yayımlandı. Halen “İslami İktisat” isimli çalışması yayına hazır beklediğini biliyoruz.

Nevzat Ülger evli ve M. Fatih, İlknur, Neslihan, Betül ve B. Fuad isimli beş çocuk ile Yunuscan, Elifsu, Nurefşan, Yusuf, Aysima, M. Emre, Arda, Zeynep ve Zehra isimlerinde (bin yaşasınlar)   dokuz torun sahibi olup; Arapça bilmektedir.

Yerel ve ulusal çeşitli dergi ve gazetelerde makaleleri yayınlanan yazarımız. Değişik televizyonlarda programlara katıldı, bazılarının yapım ve yönetimini de yaptı.

Ayrıca "Çok Ortaklı Şirketler", "İslam İktisadı"  ve "Halk Bankası ve Yeni Bir Kalkınma Modeli" gibi makaleleri birçok kitaplarda yer aldı.

Yayınlanmış Eserleri:

1- Kalkınma Yolunda Bir Şehir; ELAZIĞ (2000)

2- Türkiye’de Siyaset ve İktisat (2003)

3- İslam Tarihinde İktisadi Olaylar (2009)

4- Osmanlının İktisat Mantığı (2013)

5- Doğu’da ve Batı’da Bilim ve Düşünce (2015)

6- Elazığ’a Değer Katanlar (I) (2016)

7- Bilim ve Düşüncede Doğu ve Batı (2019)

8- Elazığ’a Değer Katanlar II) (2019)

9- Elazığ-Türkiye ve Dünya Ekseninde Ticaret ve Sanayi (2019)

10- Toplum-Ekonomi ve Yatırımın Faizsiz Kredi ile Finansmanı (2021)

11- Üç İktisadi Yapı (2021)

12- 1800 Yılından Günümüze Sanayileşme veya

Sana­yileşmede Neden Geç Kaldık (2021)

13- Elazığ’a Değer Katanlar III (2022)

14-Emek Sermaye Mücadelesi (2022

Kendi deyimiyle son 12 yıldır da cennete götürmeyen hiç bir işle ilgilenmemeye gayret gösteren, ısrarla iktisat gündemini takip ve edebiyat alınana ilgi duyduğunu, bol bol kitap okuyup, nazik bir sosyal ilişki bağı geliştirdiğine tanık olduğumuz, alicenaplığı ile maruf bir kalemimiz.

Yazarımız Nevzat Ülger’in görüş ve mülahazalarını sizlerle paylaşmak adına, tevcih ettiğimiz;

“Kitaplıklar demokrasinin kaleleridir” der bir Fin atasözü, kitaplıklar demokrasinin kaleleri ise; kitap okuyanlar da demokrasinin muhafızları olmak gerekmez mi? Bu konu üzerine bir yorum alabilir miyiz? Sorusu üzerine;

“Türkiye’de her konu başlı başına bir problem haline getirilmiş. Eğer Türkiye’de yaşatıcı ve geliştirici unsur olarak “okuma” konusu bir mesele olarak kabul edilirse konunun çözümü kolaydır.

Unutmayalım ki Türkiye’de her konu şöyle ya da böyle dinle ve yönetimlerle ilgilidir. Hatta dinle ve yönetimle alakalı olmayan hiçbir mesele yoktur.

Okuma da böyledir, siyasette böyledir, kalkınma da böyledir, gelirin adil dağılımı da böyledir, sanat da böyledir, hukuk da böyledir. Neyi nasıl kazandığınız da nasıl harcadığınız da dinle ilgilidir.

Konu eğer göz boyamacı bir anlayışla ele alınmazsa çözümü kolaydır. Konunun temsil gücü yüksek kişiler ve kurumlar tarafından nasıl ele alınıp tartışıldığına iyi bakmak gerekir.”

(Japonya’da toplumun yüzde 14’ü, ABD’de yüzde 12’si, İngiltere ve Fransa’da yüzde 21’i düzenli kitap okurken, bizim ülkemizde sadece on binde bir kişi kitap okuyor. Japon yılda ortalama 25, İsviçreli 10, Fransız 7 kitap okurken, Türkiye’de bir kişi on yılda bir kitap okuyor. Türkiye’de günde ortalama beş saat televizyon seyredilirken, kitap okumaya yılda sadece altı saat ayrılıyor.)  Bu konuda neler söylemek istersiniz?

“Her insanın bir mesleği olmalı bir de meşgalesi olmalı. Buradaki mesleği biraz da geniş tutarak kişinin devamlı olarak yaptığı iş olarak da anlayabiliriz. Mesleği ile geçimini sağlarken meşgalesi ile hem kendi gelişimine hizmet eder hem de yaşadığı topluma katkı sağlar.

Bizim toplumumuzda yaşayan insanların %51’nin mesleği yok. Günlük siyasete bu kadar ilgi de zaten buradan geliyor çoğunlukla. Herhangi bir okuldan mezun olmak yeterli bir meslek sağlıyor diyemeyiz elbette. 75 milyonluk bir ülkenin 9 milyonu asgari ücretle geçiniyorsa biraz da başka yerleri suçlamak gerekmez mi?”

Okumayı özendirme yönünde neleri salık verirsiniz.?

“Okunacak şeyleri ortaya koyabilirsek toplum okur. İnsanlar hala Necip Fazıl’ı, Yahya Kemal’i, Mehmet Akif’i okuyorsa demek ki yeni şeyler ortaya koyamadık.

Hamasetten kurtulamayan toplumlar fazla okumazlar. Herhangi bir ideolojiye kayıtsız şartsız bağlananlar okumazlar. Herhangi bir cemaate veya siyasi bir partiye sırf aidiyet duygusu ile yapışanlar okumazlar.

Unutmayalım ki, entelektüeller bağımsız düşünebilen insanlar arasından çıkar.”

Bu ödevi hangi kurum ve kuruluşlar veya kişiler bölüşmeli?

“Önemli olmayı değerli olmaya tercih eden insanları hangi kurumun başına getirirseniz getirin hizmet üretemezler. Bu tipler de siyasilerin gözdeleridirler. En önemli kurum belediyedir.”

Önereceğiniz kitaplar var mı? Veya okumanın cazip kılınmasını temine matuf bir öneriniz var mı?

“80 yıl önce yazılan kitapları okuyamayan bir toplum olmuşuz. Yani dedenizin size yazdığı mektubu okuyamıyorsunuz. 80 yıllık bir birikimle mütefekkir olunur mu?

Adam Osmanlı tarihini İngilizceden okuyor. Nerde Osmanlıca? Toplumun kaçta kaçı Müslüman ve kaçta kaçı Kur’an-ı Kerim okuyabiliyor. Kuranın bir mealini ve bununla bağlantılı olarak bir tefsir okumak gerekmez mi?

Müslüman bir toplum Peygamberin sünneti doğrultusunda yaşar. Kaç kişi bir hadis külliyatı okudu. Kaç insan mesleğini (A) kalitede yapabiliyor? Yani kaç insan mesleği ile ilgili 20 kitap okuyabildi acaba?”

İçinizden geçen şöyle bir soru olmalıydı dediğiniz oldu mu? Olduysa sorulmuş var sayarak yanıt hakkınızı kullanır mısınız?

“Yerel kalkınmanın da yerel aktivitelerin de odağında Belediyeler olmalıdır. İllerin bir numaralı kültürel faaliyet merkezleri belediyelerdir. Belediyeler memur anlayışı ile değil, özveri ve ufuk genişliği ile dahası paylaşım ve hoşgörü ile yönetilmelidir. Belediyelerin atak olduğu şehirlerde, devletin diğer birimleri de ona ayak uydurabilmek için koşturmak durumunda kalırlar. Zaten o zaman ayak uyduramayan her kademedeki görevli elenir.”

Toplumda her insana göre muhakkak bir iş ve görev vardır. Toplumlar mahir yöneticilerle yönetilmelidirler.”

Diye değerlendirmelerde bulunan yazarımız;

Bir yazısında, medeniyet bahsinde bakın nasıl bir değerlendirme yapıyor.

“ Her şeyden önce “Medeniyet” kavramı öyle geometrik bir şekli tarif eder gibi tarif edilemiyor maalesef. Belki böyle olması fikir ve düşünce jimnastiği açısından daha da iyidir diye düşünüyorum. Zaten medeniyetin entelektüel, sanat ve düşünce faaliyetlerini teşvik etmesi en bariz vasfıdır.

Bu faaliyetlerin en karmaşık olanları da dinle olan uyum ya da uyumsuzluğudur.

Hiçbir medeniyet hareketlilik olmadan ayakta kalamaz. Meşhur mecelle maddesini hatırlayalım; “Zamanın değişmesi ile hükümler de değişir.” Bu hükmü iyi anlamak gerekir. Bir zamanlar Emeviler’e, Abbasilere, Osmanlılara karşı cizye ve hediyeler vererek ayakta kalmaya çalışan Batı, ilmi sahayı iyi değerlendirdikleri için daha ileri gittiler. Zaten medeniyet; din ile aklın çatışması üzerine değil, dengeli bir şekilde bir araya gelmesi ile kurulur.

İslam dünyası 16. Asırdan sonrasını iyi okuyamadığı için üstünlüğü kaptırdı.

Yeni yeni tekrar din-toplum-ilim-devlet kapsamında doğrulma pozisyonuna geçti.”

Elazığ’ın mahir kalemlerinden iktisatçı, yazar Nevzat Ülger’i selamlıyor, teşekkür ediyoruz..

Yazarın Diğer Yazıları