Sait Faik der ki: “Şiir olmayan yerde insan sevgisi de olmaz. İnsanı insana ancak şiir sevdirir. Şiir, insanı insana yaklaştıran şeydir.”
Yunus sevgisine, Mevlâna hoşgörüsüne kapımızı açan da şiir değil mi,
Başka hiçbir millette nasip olmayan milli bir kültür mirasımız var. Bu kültüre sahip çıkma ve mobilize etme zamanı diye düşünüyorum.
Osmanlı imparatorluğunda, II. Murad , Fatih Sultan Mehmed, II. Bayezid, Cem Sultan,Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman , II. Selim, Sultan III. Murad, IV. Murad, IV. Mehmed, II. Ahmed, II. Mustafa, III. Selim ve Mehmet Reşat gibi onlarca sultanın şair oluşunu hatırlıyoruz.
Gönüllerdeki kutlu ateşi tutuşturan Yunus Emre’nin divanı olmasa yürekleri coşturan sevgiye, Mevlana’nın Mesnevi’si olmasa hoşgörüye, Âşık Paşa’nın birlik fikrine şiir yoluyla ulaşıyoruz.
Duygu potansiyeli tavan yapan emsalsiz bir toplumuz lakin bu internet çağı bu rezervi alttan alttan oyuyor.
Hayatımızdaki eksiği gediği maddi materyal ile doldurma imkânı mevcut değil,
Hayatı şiirleştirmek, şiiri hayatileştirmek adına; herkesin içinde bir şair vardır derler ya, bizim içimizdeki naçizane şairlikte bazen nüksediyor.
Bundan on gün kadar önce iki ay İstanbul’da bulundum, bu süre zarfında, birkaç satır kaleme almak nasip oldu.
Bu şiiri, hemşerimiz bestekâr Sebahattin Sivrikaya Nisan ayında türkü formunda bestelemek istediğini belirtti, umarım türkü olarak ta sizlere takdim şansı buluruz.
GİDİYORUM ŞEHİR ŞEHİR
Elazığ'dan çıktım yola Gidiyorum şehir şehir İstanbul'da verdim mola Dönüyorum şehir şehir
Uçsuz bucaksız bir hülya Yamuk yumuk dönen dünya Acep; nereli bu Leyla Arıyorum şehir şehir
Dertlerin taciri oldum Aşkın muhaciri oldum Biriktim, bir nehir oldum Akıyorum şehir şehir
Ben yorgunum, gönlüm durmaz Aşk ölümsüz, vade dolmaz Bir faninin yurdu olmaz Geziyorum şehir şehir.