Taha Yusuf SARIGÜL

Nihayetinde Kazanan İyilik Olacaktır

Taha Yusuf SARIGÜL

Dünyada yaşanan acıların, kederlerin, zulümlerin sebebi insandır. Savaşlar, katliamlar, soykırımlar, zulümler, açlık, salgın hastalıklar, doğal dengenin bozulması, toplumsal düzenlerin bozulması... Bu liste uzar gider. İnsan kendi eliyle bu kadar kötülüğün müsebbibidir. Dünyadaki en tehlikeli canlı türü insandır. Dünyada yaşayan canlı türlerinin yaklaşık % 01'ni oluşturan insan neden bu kadar tehlikelidir? Hayata bakış açısı bir insanın davranışını etkileyen en önemli faktördür. Hayata baktığımız pencereden hayatı anlar, ona göre bir davranış kalıbı belirleriz. Dünyaya maddi olarak yaklaşan biri maddi gücü elde edebilmek için çabalar durur. Bu çaba boyutlarına göre tehlikeli bir hal alıp amaca giden her yolda her şey caizdir düşüncesini doğurup hile, hurda, yalan gibi araçları devreye sokarak kötülüğün yayılmasına neden olur. 

Yönetme hırsı ile doğaya, şehre ve insana zarar veren anlayış ise bir ego tatmini nedeniyle tezahür etmektedir. 

Heva ve heveslerini peşinde koşan insanlara hizmet vermek amacıyla oluşan sektörler yeni mağduriyetler oluşturup kumar, alkol ve fuhuş batağındaki insanlar olarak karşımıza çıkıyor. 

Az kişinin mutluluğu çoğunluğun mutsuzluğuna neden oluyor. Mutlu insanların sayısı arttıkça hayat normalleşir, iyilik güçlenir demektir. İyiliğin hakim olması çoğunluğun mutlu olması anlamına gelir. 

Batı felsefesi bireysel mutluluk üzerine kurulmuştur. Doğu felsefesi ise toplumsal mutluluk üzerine kurulmuştur. Tomas Hobbes'in 'İnsan insanın kurdudur' felsefesine karşılık bizim Doğu Felsefemizin 'insan insanın yurdudur' felsefesi vardır. Batı felsefesine göre insan doğası gereği kötüdür. İslam felsefesine göre ise insan doğası gereği iyidir. Kuran'ı Kerimde 'İnsan tertemiz bir fıtrat üzerine yaratılmıştır' ve 'biz insanı dosdoğru bir istikamet üzerine yarattık' diye belirtilmiştir. İnsanın sığınacağı tek liman yine başka bir insandır. İyiliği merkeze alan bir liman. 

Dünyanın en tehlikeli canlısı haline kendisine verilen aklı, nefsinin emrine vermesi sonucu gelmiştir insan. Eşrefi mahlukat (yaratılmışların en şereflisi) olan insan kendi eliyle esfelessafiline (aşağıların aşağısına) dönüşmüştür. Bu Kuran-ı Kerim'de geçmektedir. İnsan eşref-i mahlûkattır. Balçıktan yaratılmış beşeri “insan” kılan, özünde taşıdığı ilahî ruhtur. Bu ruh, insanı insan kılan değerleri ifade eder. Bu ruhun temelinde iyilik vardır. Yeryüzü, bu iyiliğe bağlı değerlerin korunmasını ve yok edilmesini hedefleyen hak ile batılın mücadele sahnesidir. Hak-batıl mücadelesi, Hz.  Adem ile başlayan insanlık tarihiyle eş zamanlı bir mücadeledir. Kıyamete kadar sürecek bu mücadele, insanoğlunun imtihanıdır. İmtihan sonucunda iyiler kazanacak, kötüler kaybedeceklerdir. 

İncilde ve Tevratta da iyilik emredilmiştir. Fakat kendi kutsalına bile saygısı olmayan gayrimüslim toplumlarda bireysel haz, evrensel iyinin çok önündedir. Yoksa hırsızlık her toplumda kötüdür. Yalan söylemek her toplumda kötüdür. Bugün İslam toplumlarımda bile bu ilkelerin değersizleşmesi ve gayriislami bir yaşam felsefesinin hakim olması yaşayış olarak hıristiyan ve yahudilere benzememizden kaynaklanıyor. 

Oysa ki ihtiyacımız olan tek şey Kuran'ı Kerimde emredildiği gibi 'insanlara iyiliği emredip kötülükten nehyetmek' dir. İhtiyacı olana ihtiyacını vermek iyiliktir. Bebeğin süte, çocuğun oyuncağa, öğrencinin kitaba ve öğretmene ihtiyacı vardır. Babanın iyi bir işe, annenin sıcak bir yuvaya ihtiyacı vardır. Taze bir fidanın suya ihtiyacı olduğu gibi insanların da birbirini sevmeye ihtiyacı vardır. İyiliğin olduğu yerde sevgi yeşerir. Ve sevginin gücünün önünde hiçbir güç duramaz. Sevginin ve iyiliğin egemen olduğu toplumlar mutlu olurlar. Acıdan gözyaşından uzak bir yaşam sürerler. İyilik her derde devadır. İyilik her kapıyı açar. Bu nedenle en güçlü bağımız iyilik ve yardımlaşmadır. Dolayısıyla sevgidir...
 

Yazarın Diğer Yazıları