Ülkemizde yaşanan her doğal afet sonrasında ortaya çıkan dayanışma ve yardımlaşma ruhu bizi biz yapan en büyük özelliklerimizdendir. Necip milletimiz zor zamanlarda hep bir arada olmuş ve hep birbirinin yardımına koşmuştur. İstisnalar ise elbette ki mevcuttur.
Kahramanmaraş merkezli yaşanan deprem felaketinin yıkıcı etkisi günler geçtikçe daha iyi anlaşıldı. 11 ili etkileyen ve 'asrın felaketi' olarak nitelendirilen bu büyük afet sonrasında devlet tüm organları ile sahaya indi. Felaketin büyüklüğü, yaşanan panik ve korku, yolların kapanması, hava alanlarının zarar görmesi nedeniyle ilk gün ulaşım zorluğu yaşansa da ikinci günden itibaren arama kurtarma ekipleri olay yerlerine intikal edip kurtarma çalışmalarına başladılar. Türkiye'nin dört bir yanından yardım tırları bölgeye akın etti. Tüm Türkiye adeta seferber oldu. Uluslararası yardım çağrısı yapıldı. Afad, Kızılay ve Umke ekipleri ile birlikte sivil toplum kuruluşları arama kurtarma ekiplerini hızlıca bölgeye intikal ettirmeye başladı. Özellikle İslami yardım kuruluşları bölgeye yardım için seferber oldular. Çadır, battaniye, sıcak yemek, kuru gıda, temizlik ve hijyen ürünleri bu STK'lar sayesinde depremzedelere ulaştırıldı. İslami STK'lar her kritik dönemde olduğu gibi yine devletin yanında vatandaşın yanında yer aldılar. Peki genel adına 'Türk Solu' dediğimiz istemezükçü kitle ne yaptı?
Kendini ilerici, aydın çağdaş olarak gören kitle ne yaptı? Depremin ilk anından itibaren sosyal medyada yalan haberlerle algı ve dezenformasyona başladılar. Halkı korku ve paniğe sevk edecek paylaşımlarla yangına körükle gittiler. Devlet nerede diye yaygara yapmaya başladılar. Asrın felaketi olarak nitelendirilen bu afette devletin ilk iki gün ulaşamadığı yerler elbet olmuştur. Yardım faaliyetlerinde lojistik ve organizasyon sıkıntısı elbet olmuştur. Ama gün bunları eleştirme ve siyaset yapma günü değildir.
Erdoğan'a olan kinlerini devlete ve millete düşman olma noktasına getiren bu güruh asla iflah olmayacaktır.
Deprem felaketi bunların umurunda değil, enkaz altındaki canlar bunların umrumda değil. Buradan siyasi bir rant nasıl çıkarırız diye plan yapanlar enkaz altında esas kalanlardır. Enkaz altından önce Ak Partililer çıkarılıyor yalanına inanan bir insana kırk yıl laf anlatamazsın zaten. Sosyal medyaları ile, dijital yayın organları ile, TV kanalları ile depremi bir kenara bırakıp Erdoğan'a ve iktidara saldırdılar. Lüx klimalı ofislerde kendilerince sosyal medya kahramanlığı yaptılar. Sahada çalışan binlerce kahraman varken kendilerini kahraman zannettiler. Twitterda iki konum, iki ihbar paylaştılar diye kendilerini Afad'ın önüne geçirmeye çalıştılar. İhbar için arayana 'boşver Afad'ı benimle konuş' dediler. İHH arama kurtarma gönüllüsü 'Hatay'daki baraj patladı yalanından dolayı 3.5 saat kurtarma çalışmamız sekteye uğradı' dedi. Bunların pervazsızlığı kaç cana mal oldu acaba.
Yalısında oturup, viskisini yudumlayıp 'devlet nerede' diye twet atanlar vatan hainlerinin ta kendileridir.
Enkaz altından çıkan her canlı vatandaşımızdan sonra ekiplerin doğal olarak Tekbir getirmesinden ve Allahu-Ekber demesinden rahatsız olanlar vatan hainlerinin ta kendileridir.
Yıllardır iktidarın gerçekleştirmeye çalıştığı kentsel dönüşüm projelerini; rantsal dönüşüm, beton çetesi, beşli çete, kentsel yağma gibi sıfatlarla anıp halkı örgütlediler ve kentsel dönüşüm projelerine takoz oldular. Her projeyi engellemeye çalıştılar. Bürokrasiyi yavaşlattılar. Halkı şişirip şişirip kentsel dönüşüm projelerini engellediler. Ak Parti sizi kandırıyor. Evinize çökecekler. Bu talana izin vermeyin gibi cümlelerle halkı kandıran muhalifler enkaz altında kalan ve vefat eden binlerce can için şimdi pişmanlık duyuyorlar mıdır? Asla!
Kendini ilerici olarak gören bu kitle olumlu her gelişmenin önüne takoz olmuştur. Onlara göre ilerici olmanın tek koşulu laik - seküler olmaktır. İha da yapsan Siha da yapsan uzaya da çıksan eğer viskini yudumlamıyorsan sen ilerici olamazsın. Esas gerici olan kendileri ama farkında değiller.
