Sadık Kemal Tural

Ahmet Kabaklı

Sadık Kemal Tural

Benim akranlarım O'nu Tercüman gazetesinin GÜN IŞIĞI köşesinden halkın aklının kirlenmesine, şaşırmasına engel olmak üzere fener olan yazılarıyla tanımış, birbirine 'Kabaklı Hoca ne yazmış?' diye sorup onun fikirlerini göze, kulağa ve akla taşımıştı. 

"Gün Işığındaki fener, Kabaklı imzasını insanların zihnine taşırken, bir bakıma bir halk üniversitesi, yeni yorumlar dağıtım merkezi görevine de sahip çıkmıştı. Hergün köşe yazısı yazmanın sıkıntılarını bir kez dahi olsa zihninden geçirmiş olanlar bilirler ki, her yazı diğeri ile aynı etkiyi yapmaz, aynı ağırlıkta olmaz. Nadiren girdiği polemikler bir kenara, Kabaklı Hoca Gün Işığı köşesini  bir ahlâk, vicdan ve istikrar durağı, mazlum, makhur ve masum TÜRKLÜK adına--hukuk mezunu idi-- avukatlık bürosu olarak yaşattı. 

“Şeyhü’l muharririn"  unvanını alan son köşe yazarlarından olup  günlük fıkra  yazarlığında, Falih Rıfkı Atay, Peyami Safa, Gökhan Evliyaoğlu, Abdi İpekçi, İlhan Darendelioğlu, Atila İlhan  gibi ünlü şahsiyetlerin hizmetleri yanında,  Kabaklı Hoca   başka bir kürsüden ders veren  halk üniversitesi profesörü olmuştu.

Millî Mücadelenin sonunda büyük bir enkaz kaldırılırken bağımsızlık heyecanından oluşan yoksulluk ortamına doğan on binlerce çocuktan biri olan Ahmet Kabaklı, öğreniminin lise kısmını Elazığ’da tamamlamış. Seksen yıl önce lise sayısı çok az,  üniversite ise sadece iki şehirde bulunduğundan, taşralı gençlerin bir tecelli zemini bulmak, üniversite veya yüksekokul öğrenimi görmek için,  gurbete gittiklerinde bir kısmı gidip de kayboluyor, bir kısmı sılası ile bağlarını koparıyor.   

"Anadolu'da Köklenmiş Bir Şahsiyet " olan Ahmet Kabaklı, öz-yurduyla, Göllübağ ile Elâzığ ile bağlarını sımsıkı tutmuş, bir vatansever olup  Elazığ konusunun bilinçli bir sevdalısı, şehrin, hem merkezinin hem ilçe ve köylerinin kalkınması konusunda mahallî idare ve siyaset adamlarıyla, yakın işbirliği ve güç birliği eden bir aydındı. 

ELAZİZ ’in fikrî, siyasî ve ekonomik varlığını koruması konusundaki Kabaklı Hocanın gayretlerini devam ettiren binlerce değerli Elâzığ sevdalısı içinden, yeğenlerinden merhum Servet Kabaklı ve Serhat Kabaklı da haklı bir şöhrete ulaşmışlardır.  

Ahmet Kabaklı kelimenin bütün anlam ve çağrışımlarıyla Edebiyat Hocası idi. Diyarbakır Lisesinde, ardından   Aydın lisesinde, sonrasında ise  İstanbul'da, hangi okullarda  hangi gençleri  gün ışığıyla buluşturup, ışığa karışmalarını  sağladığı konusu, O'na ulaşacak rahmet dualarının  sayısına da işaret etmek anlamını  taşıyacağından, Kabaklı Hoca'ya  ve onunla buluşmuş öğrencilerine Mevla rahmet   etsin diyeceğiz. 

Türk Edebiyatı Dergisi, sonra Türk Edebiyatı  Vakfı, arasında da beş ciltlik  TÜRK EDEBİYATI  adlı hem  antoloji, hem edebiyat tarihi nitelikli eser... Kabaklı Hoca, 1940-70 arasındaki basın-yayın  hayatındaki sosyalist-sosyal demokrat hâkimiyetinin sonuçları olmak üzere, kendilerinden olmadıkları için  görmezden gelinen, kulak tıkanarak yok sayılan  edebiyat ve fikir eserlerini, şahsiyetlerini, çevrelerini  değerlendirip  hakkı teslime dayanan düşündürücü hükümlerle  beş ciltlik EDEBİYAT TARİHİ'nde yer almasını gerçekleştirdi. 
Ahmet Kabaklı,  kayınpederim  Ahmet Nihat Akay'ın  yakın dostu, kayınvalidem   Selma  Hanım'ın  meslektaşı,  Meşkûre Yenge ile birlikte dörtlü olarak Aydın  Lisesi’nde arkadaşı, fikir yoldaşı idi. 

Kayınvalidemin ölümü üzerine, hem cenazede bulunmuş, hem de gazetesindeki köşesinde 20 Ekim 72'de  "Gömülmesi İstenmeyen  bir Felsefe" başlıklı  yazısını yazmış, bu metin   Ankara  Cumhuriyet  Lisesi'nin  --Selma Hoca'nın yönettiği-- ÜLKÜ Dergisinin "Selma Akay Özel Sayısı"nda  yer almıştı. 

Cengiz Aytmatov'un yetmişinci yaş toplantısında  Bişkek'te Devlet Başkanı Askar Akayev'in, Bakanların,   Aytmatov'un yer aldığı "Prezidyum “da  yer verilip oturmam ve açılış bildirisi olarak sunduğum "Filozof, ŞAİR, Romancı Yüzyılımızın Yeni Velisi Cengiz Bey" başlıklı konuşmam sırasında  salonda bulunan Kabaklı  Hoca,  göz yaşlarını tutamamış, ara verildiğinde yanaklarımdan öperek  "Ben gurur duydum, Selmacığımın ruhu şâd olmuştur; bu konuşmayı  DERGİ için istiyorum." diyerek kutlamıştı.  

Türk Edebiyatı Vakfı'nı  canlı tutma konusunda son derece duyarlılık gösterip düzenli sohbet toplantıları düzenlemişti. Vakfın idaresi ve Derginin yaşatılması için   destan şairimiz  Gençosmanoğlu ‘nu getirdiğini öğrenince, telefon açıp, saygılarımı sunup " Bu kutlu vazifeyi  Niyazi Ağbey'e verdiğiniz için minnetlerimi arz ediyorum." deyince  memnuniyetini ifade ederek  çok güzel bilgiler vermişti. 

Temiz, yaşayan ve yaşatılması gereken kelimelerin ördüğü  kelimelerle yazan ve konuşan, Tercüman gazetesinde "Yaşayan Türkçe" Kalesinin komutanlığını yapmış olan Kabaklı Hoca'nın   Şiir İncelemeleri  ve  Edebiyat Tarihi'  ne seçtiği metinler ve yorumları   Muheyyelât-ı Aziz Efendi'yi günümüz Türkçesine aktarması ise, eski, ağdalı enderun diline hâkimiyetinin de delilidir.  

Elazığ'ın bilge evlatlarından Bedreddin Keleştimur  29 Ocak 2022 de birçok tabloyu hayalimde canlandıran güzel bir  metin  ile Ahmet Kabaklı Hoca'yı anan, anılması gerektiğini vicdan sahiplerine hatırlatan bir yazı yazarak --sağ olsun, var olsun--  kadirbilirlik yaptı. 

Anadolu’nun Türk ve Müslüman olma sürecinde hayırlı merkezlerden biri olan Harput ve çevresindeki iller, ilçeler ve köylerini 940 yıldır  ataların ruhuna, toprağın ruhuna, tarihin ruhuna karışarak  vatanlaştıran insanları, KABAKLI  Hoca’nın şahsında selamlıyor, Allah’ımdan  o çileli insanlar için rahmet diliyorum. 
 

Yazarın Diğer Yazıları