Ömer Enes YILAR

Elazığ'ın DASK Mağduriyeti

Ömer Enes YILAR

24 Ocak ve 27 Aralık tarihlerinde yaşadığımız depremler sonucunda depremden etkilenen Elazığlılar çok önemli tecrübeler elde etmiş oldu. Özellikle profilinde 23 işli birçok sosyal medya kullanıcısının sıklıkla paylaşımda bulunduğu bir cümle vardı, ‘kurt kışı geçirir amma yediği ayazı unutmaz.’ Bu ‘kış’ hadiselerinde vatansever ve devletine gönülden bağlı, kadim şehrin vatandaşlarının hak etmediği onlarca hadiseyle karşılaşması bu cümlenin sıklıkla paylaşılmasının nedeni olmuştu.
Bu hadiselerden biri de DASK meselesi… 

İnsanlar sigortalarını aksatmadan ödeyecekler ancak başlarına bir iş geldiğinde (deprem vb.) siz türlü akıl oyunlarıyla bu insanların hakkını yiyeceksiniz ve sonra çıkıp biz Elazığ için özel masa kurduk diyeceksiniz… Hakkını alamayan 3 kişi de olsa 5 kişi de olsa bunların vebali sizin üzerinizdedir.

Bu akıl oyunlarından bize ulaşan bir tanesi şudur ki: Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın görevlendirdiği hasar tespit uzmanları gelmeden önce DASK’ın gönderdiği eksperler tarafından hasar tespiti yapılan ağır hasarlı konut sahibi sigortalıların eksperlerin ‘pert’ vermemesi nedeniyle poliçelerinde yazan tutarlarını (en doğal haklarını) alamamaları sonucu oluşan mağduriyetlerdir. Birkaç kez dosya açılmasına ve yapıların ağır hasarlı olarak yıkıldıklarına dair belgelerin DASK tarafına ulaştırılmasına rağmen bu insanların sonuç alamadığını biliyorum. İlimiz siyasetinin bu kadar basit bir konuya çözüm bulamadığını da… 

Herhangi bir bürokratik engel, yanlışlık, yanlış anlaşılma, evrak eksikliği ya da buna benzer problemler değil bu, bilerek isteyerek sürecin uzamasını sağlamaktır.
Şimdi bakın, insanlar sigortasını aksatmadan ödemiş,

Evi devlet tarafından (Çevre ve Şehircilik Bakanlığı) ağır hasarlı görülmüş ve yıkılmış,
DASK’ın yönetmeliği belli,

Sigortalının poliçesinde yazılan tutar belli,

Van’da yaşanan deprem sonrası bu tarz olumsuzluklar yaşayanların açtığı davalar ve sonuçlar belli,

Peki o zaman soruyorum, bu insanları mağdur etmeye ne hakkınız var?

24 Ocak depreminden sonra muhakkak yaraların sarılması için devletimiz elinden geleni yapmış ve bizzat Cumhurbaşkanımız Sn. Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatlarıyla sürecin hızlı ilerlemesinin talimatı verilmiştir. 

Ancak bu süreçler işlerken tıkanan bazı noktalar (siyaset, bürokrasi vb.) nedeniyle bütün önemli hizmetlerin vatandaşa geri dönüşü olumsuz oluyor. Durum böyle olunca da kamuoyunda olumlu olması gereken algının yerini hiç de iyi şeyler almıyor. Belki önemsemiyorsunuz tabi ki bu sizin en doğal hakkınız, belki de kendinizden oldukça eminsiniz hatta önümüzdeki seçim için tahminlerde bile bulunup şu kadar parti şu kadar vekil çıkarabilir de diyebilirsiniz, bu da sizin kararınız ancak bir de gerçekler var ki bu olumsuz algının oy verme davranışlarına nasıl yansıyacağı gerçeğiyle bir gün herkes yüzleşecek.

Deprem ve Elazığ ekseninde tüm mesele oy almak, oy vermek ya da buna benzer bir takım karşılıklı çıkar ilişkisi de olmamalı. Yönetici, yönettiği insanların tamamından sorumlu olmalı, sorun yaşayan çok küçük bir azınlık bile olsa bu sorun çözülünceye kadar gayret edilmeli. Diğer bir deyişle ise ister siyasetçi olun ister sendika başkanı ya da bir sivil toplum kuruluşunda  yönetici veya bir bürokrat… Görev yaptığınız süreç sizin bir sonraki göreviniz-yükselişiniz-kariyeriniz için hazırlanma/hazırlık süreci değil hizmet etmeniz için size verilen süreçtir. Keşke bu düsturla hareket edebilseydik…

Elazığlı ne düşünüyor, ne diyor sanki kimsenin umurunda değil… Söylediklerinizi tüm Türkiye alkışlasa ne olacak ki? Elazığlılar bunların gerçekleşmediğini bildikten sonra… Mesela;

“Elazığ’da 13 bin konut teslim ettik…”
“Elazığ için özel DASK masası kurduk ödemeleri yüzde yüz bitireceğiz”

“DASK ile ilgili mağduriyet yaşayan varsa beni arasın, ben çözeceğim”

“Konutları en kısa sürede teslim edeceğiz”

İşte bu ve buna benzer söylemler artık Elazığ kamuoyunda herhangi bir olumlu algı oluşturmayı bırakın, insanların sinirlerini bozmaya bile başladı, haberiniz olsun.

***

Gelin kaygılarımızdan kurtulalım, eskiye dönüp birbirimize sarılalım…

Şu son 10 yılda neler yaşamadık ki artık sokaktaki çocuğa sorsan sırasıyla sayar. Gezisi, darbesi, rahibi, ekonomisi, Amerikalısı, Avrupalısı ve dahası uğraşmak zorunda kaldığımız onlarca sorun. Ama bakın hala dimdik ayaktayız. Bu günler de geçecek, belki de hatırlamayacağız bile.. Her akşam açıklanmasını beklediğimiz o tabloyu çok çabuk unutacağız. Bir gün döneceğiz normale, eskiye… Ben birini özlediğimde sadece özlemekle kalmıyorum, özlerken düşünüyorum yaptığım hataları, kıymetini bilmediğim vakitleri, eksik bıraktığım planları. Bence siz de böyle yapın… Düşünün şimdi imkansız gelen şeylere zamanında ne kadar kolay ulaşabildiğimizi ve kıymetini bilin gelecekte, normale döndüğümüzde…
 

Yazarın Diğer Yazıları