Doç. Dr. Abdullah Türker

Doğal Kaynak Kullanımında Doğaya Neler Yapıyoruz - 1

Doç. Dr. Abdullah Türker

Doğal kaynak denildiğinde çoğumuzun aklına sadece demir, bakır, krom ve bor gibi ekonomik değere sahip madenler ile petrol, kömür ve doğal gaz gibi enerji kaynakları gelir. Aslında toprak, su, hava, orman ve güneş de birer doğal kaynaktır. İlkçağlardan günümüze insan yaşamında doğal kaynakların önemi giderek artmıştır. İlk başlarda sadece su, orman ve taşlar kullanılırken ateşin bulunmasıyla çeşitli madenler işlenmeye başlamış ve yıllar geçtikçe kullanılan doğal kaynak ve yararlanma şekilleri de çeşitlenmiştir. Elbette doğal kaynakların çıkarımı ve kullanıma elverişli hale getirilme süreçlerinde çevre doğrudan etkilenmektedir. Özellikle ekonomik çıkarlar göz önünde bulundurarak insan dışında çevrede bulunan canlı ve cansız öğeleri hiçe sayarak doğal kaynak çıkarımı ve kullanımı yapılırsa çevre de geri dönüşü olmayan zararlar ortaya çıkması kaçınılmazdır. Çevreye en az zarar verdiğini ya da hiç zarar vermediğini düşündüğümüz hidroelektrik santraller, rüzgâr türbinleri ve biyomass (organik ürünler ve artıklarından enerji üretilmesi) gibi doğal kaynaklardan enerji üretme işlemlerinde de çevre mutlaka etkilenir. Örneğin; çok temiz ve çevre dostu olarak bildiğimiz barajlar yaparak elektrik üretildiğinde hem baraj setti yapımı için birçok ağaç kesilip oldukça geniş bir bölge taş ve betonla doldurulmakta hem de akarsuyun ovalara taşıdığı alüvyonlar baraj içerisinde birikerek ovalar olumsuz etkilenmektedir. Alüvyonların barajda birikmesi ovalarda verimi düşürmenin yanı sıra baraj ömrünü de ortalama 60-80 yıl ile sınırlamaktadır. 1970’te tarım alanlarını sulama, elektrik üretimi, taşkın kontrolü ve tarımsal üretimi artırma gibi oldukça güzel amaçlarla kullanıma açıldığında mühendislik harikası olarak nitelendirilen Mısır’da Nil Nehri üzerine kurulmuş olan Aswan Barajı belki de bu durumun en vahim örneğidir. Dünyanın en uzun nehrinin taşıdığı alüvyonların bu baraj gölünde birikmesi sonucu Etiyopya platolarından gelen verimli alüvyonlar Nil vadisi ve deltasını besleyemediği için tarım alanlarında kimyasal gübre kullanma ihtiyacı artmıştır. Tarımsal verim ve rekoltenin düşmesi ile ülke gıda ihtiyacını karşılayamadığı işin dışarıdan tarımsal ürün ithalatına başlamıştır. Aynı zamanda önemli balık yiyecekleri de taşıyan alüvyonların Nil deltasından Akdeniz’e ulaşamaması Doğu Akdeniz kıyılarındaki balık üretimini düşürmüştür. Bu durum Nil deltasındaki verimli tarım topraklarında çoraklaşmaya ve morfolojik değişikliklere de sebep olmuştur. 

Doğal kaynak kullanımında yapılan hatalar, oluşan kazalar ve sonuçları hakkında çeşitli sektörlere ait örneklerden bahsetmeye birkaç hafta devam edeceğim. Yaşanabilir bir gelecek için bilinçli bir toplum oluşturabilme yolunda bu konunun önemli olduğunu düşünüyorum. Unutmayalım ki, Dostoyevski’nin de dediği gibi; “Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insan adaletinden daha zorlu olur.”
 

Yazarın Diğer Yazıları