Cemil TURGUT

Mesele Partiler Üstüdür

Cemil TURGUT

Bilindiği gibi ülkemiz hem coğrafik hem de siyasi ve askeri açıdan oldukça önemli bir konumda bulunmaktadır. Bir tarafında petrol, doğalgaz gibi yer altı kaynakları bakımından çok zengin olan Irak, Suriye ve diğer Arap ülkeleri: diğer tarafta Azerbaycan’la Türki Cumhuriyetlere uzanan koridorun bulunduğu coğrafya. Ayrıca Akdeniz, Ege ve Karadeniz’i kapsayan Mavi Vatanla sınırları…

Jeopolitik olarak bu kadar önemli bir noktada bulunan ülkemizin elbette emperyalist ülkeler tarafından rahat bırakılması düşünülemez. Nitekim başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere Rusya ve Çin gibi emperyalist ülkeler, ülkemiz ile ilgili bir takım derin hesaplar içerisine girmektedirler. Bu bakımdan adı geçen ülkeler, ülkemizin hiçbir zaman bölgesinde güçlü bir devlet olmasını istemezler. Ülkemiz askeri, siyasi ve ekonomik olarak güçlü olursa başta Ortadoğu olmak üzere bahsi geçen coğrafyalarda nüfuzlu olacağından, sömürgeye fırsat vermeyecektir. Dolayısıyla hem bu ülkelerin kaynakları kendilerinde kalacak hem de sömürgeci ülkeler bu kaynakları ülkelerine akıtarak haksız bir zenginlik elde edemeyecektir.

Hal böyle olunca yukarıda adı geçen ülkeler, ülkemiz gelişip güçlenmesin diye; başta PKK ve FETÖ olmak üzere birçok terör örgütünü bizzat kurarak veya destekleyerek başımıza bela ettiler. Ülkemiz neredeyse elli yıla yakındır terör illetiyle uğraşmak zorunda kalarak reel yansımasıyla birlikte yaklaşık bir trilyon dolarlık ekonomik kayba uğradı. Bu süreçte yüz bine yakın insanımız kaybedildi. Ayrıca terörle mücadele esnasında ülkemizin birçok dinamiği ve enerjisi kaybedildi ne yazık ki.

 İster kabul edelim ister kabul etmeyelim ülkemiz son yıllarda dik duruşuyla sömürgeci ülkelere karşı ciddi bir duruş sergilemiş, bölgesinde oldukça mesafe almış ve dünya ülkeleri arasında saygınlığını arttırmıştır. Zaten mazlum coğrafya dediğimiz başta Afrika ülkeleri olmak üzere bazı Ortadoğu ve balkan ülkeleri umutlarını bu sebeple ülkemize bağlamış durumdalar.

Çizdiğimiz bu çerçevenin asıl sebebinin, parti ve meşrep fark etmeksizin ülkemize sahip çıkmak olduğunu ısrarla vurgulamak isteriz. Ülkemizin bir sarmala düşürülmek istendiğini ciddiyetle görelim ve parti üstü düşünerek ülkemize kumpas kurmak isteyenlere fırsat vermeyelim. Millet olarak bu meseleyi siyaset üstü düşünmek gerekir. Aksi takdirde ülkemizin yaşayacağı kaotik bir durum bölünmeye yol açar.  Yakın zamanda emperyalist ülkelerin ya işgal ettiği ya da böldüğü ülkelerin yaşadığı dramları hepimiz gördük. Mavi gözlerinden yanaklarına süzülen gözyaşlarının sıcaklığıyla ağlamaklı bir ses tonuyla “ölmek istemiyorum, savaşın bitmesini istiyorum” diyen Ukraynalı çocukla; çektiği acılarla adeta yaşlanmış ve fakat çocuk kalmış” sizi Allah’a şikayet edeceğim” diyen Suriyeli çocuğun ya da annesini kilometrelerce sırtında taşıyan adamların görüntüsünü zihinlerimizde hep taze tutmalıyız. Bir gün bizim de ailemizin veya çocuğumuzun bu trajediyi yaşamasını istemiyorsak ülke meselelerini partiler üstü tutmamız gerektiğini bilmeliyiz.

Emperyalist sömürgeci devletlerin hiçbir zaman dost olmayacaklarını, hiçbir zaman çıkarlarının dışında davranmayacaklarını aklımızdan çıkarmamalıyız. Onlar sadece kendi insanlarının rahat yaşamalarına endeksli bir politika uygular ve kişi başına düşen gelire bakarlar. Bu gelirin kaynağı umurlarında değildir ve çoğu zaman da sömürgeyle elde ettikleri bir gelirdir.

Rahat hayata alışan bu ülke insanları asla bu durumu eleştirmezler. Aydınları, dini çevreleri, yazarları çizerleri her zaman başka ülkeleri özellikle de işgal edip sömürecekleri ülkeleri eleştirirler. Mesela siz hiç Vatikan’ı, Fener Rum Patriği’ni, Ortodoks Patriği’ni hiç sömürgeci işgalci ülkeleri eleştirirken gördünüz mü? Ya da Batılı bir aydını, bilim insanını(Nobel alanlar da dahil) veya felsefeciyi sömürgeci ülkeleri eleştirirken gördünüz mü? Göremezsiniz zira hiç birinin derdi insan hakları veya başka haklar götürmek değildir. Onlar yaşadıkları müreffeh hayata odaklıdırlar.

Bütün bu hinliklerin farkına vararak sırf beğenmediğimiz bir iktidarın gitmesi için ülkemizin baş düşmanı olan ülkelere sempati beslememeliyiz. Biz kendi işimizi kendimiz halletmeliyiz. Bir siyasi iktidarı yine siyasetle değiştirmeye çalışmalıyız. Aksi takdirde tıpkı geçmişte Rusya’nın Afganistan’ı, ABD’nin Irak’ı, Fransa’nın Libya’yı işgal etme gerekçesi olan “demokrasiyi oraya götüreceğiz” cümlesiyle ülkemizin de bir anda işgal edilmesine sebebiyet vermiş olabiliriz. Çok geç olmadan daha makul düşünelim derim vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları