Tarihçiler 16. yüzyılı “Türk Asrı” olarak adlandırıyor. Bunun en önemli sebebi elbette ki Osmanlı’nın kısa bir sürede beylikten cihanşümul bir devlet haline gelmesidir. Kırım’ın Osmanlı’ya bağlanmasıyla Karadeniz bir Türk gölü haline gelmiştir. Diğer taraftan Preveze Deniz zaferinden sonra Akdeniz’in de kontrolü Türklerin hâkimiyetine geçmiştir. 16. yüzyıl Osmanlı’nın Anadolu, Balkanlar ve Ortadoğu’da en geniş sınırlara ulaştığı yüzyıldır.
16. yüzyılı “Türk Asrı” olarak tanımlamanın tek nedeni Osmanlı’nın gücü ve hâkimiyet alanını genişletmesi değil. Çünkü aynı dönemde, bugünkü İran ve Azerbaycan topraklarında hâkim olan Safevi Devleti, Kuzey Hindistan'ı kontrol altında tutan Babürlüler, Mısır'da köle Türkmenler'in kurduğu Memlüklü Devleti, Batı Türkistan'da Şeybani Hanedanı tarafından kurulan Buhara Hanlığı ile Semerkant ve Horasan'a hâkim olan Timur İmparatorluğu da hesaba katılınca, dönemin Türk devletleri bilinen dünyanın neredeyse üçte ikisine hükmediyordu. Farklı Türk devletleri; Kuzey Hindistan, İran, Mısır ve Türkistan gibi farklı coğrafyalarda en parlak dönemlerini yaşıyorlardı. Ancak bu Türk devletleri arasındaki ilişkilerin iyi olduğunu söylemek de zordur. Çünkü çoğu zaman aralarındaki rekabet nedeniyle birbirleriyle de savaşıyorlardı.
Bu yüzyılda siyasi başarıların yanı sıra ilim ve medeniyet açısından da zirveye ulaşılmıştır. Gerek Osmanlı topraklarında ve gerekse Türkistan coğrafyasında hükümdarların ilim adamlarını koruması ve ihya etmeleriyle ilim en parlak dönemini yaşamıştır. Manevi kültür yönünden de bu yüzyıl Türk topraklarında en parlak dönemdir. Özellikle Hoca Ahmed Yesevî, Türkistan coğrafyasının manevi hayatında bu dönemde derin izler bırakmıştır. Türklüğü “muttaki” bir Müslümanlık yolunda yoğurmuştur.
Türk İslâm medeniyetine dair mimari ve sanatta da zirvede olduğumuz bir dönemdir. Bunların içinde en önemlileri, külliye şeklinde inşa edilen Şehzade, Süleymaniye ve Selimiye camileri. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda 16. yüzyılın tarihçiler tarafından “Türk Asrı” alarak isimlendirilmesi yerinde olmuştur.
21. yüzyıl neden “Türk Asrı” olmasın? Bunu yapacak devlet bilgi ve tecrübesine sahibiz. Bizim devlet tarihimizin kökü Asya Hun Devletinin tarih sahnesine çıkış olan milattan önce 220 tarihlerine kadar gitmektedir. Tarihte 16 büyük devlet kurmuşuz. Bunun için yeni Hoca Ahmed Yesevîlere, Yunus Emrelere, Hacı Bayram Velilere, Ak Şemsettinlere, Ali Kuşçulara ihtiyacımız var.
21. yüzyıla Türk’ün mührünü vurabilmemiz için gençlerimizin her alanda kendini yetiştirmesi, okuması, araştırma yapması ve yeni dünya düzenini anlaması gerekmektedir. Her alanda tam ve bağımsız Türkiye olmak şarttır. Bunun için de çok çalışmak ve bilime önem vermek zorundayız. Savunma sanayisinde elde ettiğimiz başarıyı her alanda göstermeliyiz. 85 milyon insanımız birlik ve dirlik içinde bu hedef için çalıştığı zaman kaçınılmaz olan “Türk Yüzyılı” gerçekleşmiş olacaktır.
İnanın ki bizim elde edeceğimiz bu başarı sadece bizi mutlu etmeyecektir. 21. yüzyıl “Türk Yüzyılı” olursa Türkistan coğrafyası da mutlu olacaktır. Doğu Türkistan’da ki Türklerin, Filistin’de ki Müslümanların ve dünyanın neresinde olursa olsun Türk’ün gelişini bekleyen mahzunların da acı son bulacaktır inşallah.
Sağlıcakla kalın.
