Prof. Dr. Görür: Elazığ'dan Talep Yok

Türkiye'nin sayılı deprem uzmanlarından olan Elazığlı Hemşehrimiz Prof. Dr. Naci Görür, Elazığ'ın depremlere dirençli bir kent haline nasıl getirilebileceğini, çevresinde bulunan  akarsu ve göllerin Elazığ'ı depremlerden koruyup korumadığını, son günlerde yaşanan depremlerin  Elazığ ve çevresinde büyük bir depremi tetikleyip tetiklemeyeceği sorularını Hakimiyet okuyucuları için yanıtladı.

Prof. Dr. Görür: Elazığ'dan Talep Yok

Deprem Uzmanı ve Yer Bilimci Elazığlı hemşehrimiz Prof. Dr. Naci Görür, Hakimiyet Haber Muhabiri Hasret Kantarcıoğlu'nun gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. 

Prof. Dr. Görür, birçok önemli soruya yanıt verirken özellikle vatandaşların, şehir yöneticilerinden kentleri deprem dirençli hale getirmeleri konusunda ısrarcı olmaları gerektiğini, Elazığ’ın bir deprem dörtgeni içerisinde yaşadığını ve bugün olmasa bile yarın meydana gelebilecek depremlerden bu bölgede yaşayan insanların zarar göreceğini söyledi. 

Prof. Dr. Naci Görür aynı zamanda birçok şehirden kendisinin bilgi ve birikimlerinden faydalanmak istenilmesine rağmen Elazığ’dan herhangi bir yöneticinin kendisinden en ufak bir talepte bile bulunmadığını aktardı.

İşte Prof. Dr. Naci Görür’e ilettiğimiz sorular ve yanıtları:

Sayın Hocam, Fırat Üniversitesi’ndeki çalıştaya katıldığınız zaman, Elazığ’ın etrafındaki baraj göllerinin şehrimizi depremlerden koruduğu ve S dalgalarının sudan geçmemesi nedeniyle Elazığ’da yıkımların daha az olduğu şeklinde bir soruya yanıt vermiştiniz. Bir kez daha sizde dinleyebilir miyiz? Şehrimizi depremden gerçekten etrafındaki su kaynakları mı koruyor?

“Genelde barajlar belirli ölçüde deprem oluşumuna neden olabilen oluşumlardır. Çünkü barajlarda çok büyük miktarlardaki sular, baraj duvarlarının arkasında birikir. Baraj gölleri önemli bir basınç oluşturur ve o göllerin altındaki kayaların içerisindeki gözenek suyunun basıncını artırırlar.

Yeraltı suları kayaların porozitesi içerisinde bulunur, üstten büyük bir statik yük yüklendiği zaman gözenek içerisindeki suların kayanın porozitesine ve permeabilitesine bağlı olarak basınç ortamını da kaya içerisinde arttırır ve o bölgede aktif faylar varsa stres alanını basınç artışı nedeniyle faylarda belirli büyüklükte deprem üretmede etkin olabilirler. Örnek verecek olursak 4 ve 5 büyüklüğüne kadar kimi depremlerin dünyada bu barajlardan dolayı olduğu bilinmektedir. Hatta aktif fay kuşakları da büyük barajlar yapılırken, onların neden olabileceği depremlerde önceden gözetlenebilir, etkileri önceden araştırılarak önlemler alınabilinir.”

Prof. Dr. Görür: Elazığ'dan Talep Yok

“TAMAMEN YANLIŞ BİR DÜŞÜNCE”

“Fırat Üniversitesi tarafından düzenlenen Deprem Çalıştayında söz hakkı alan beyefendinin bahsettiği şey şuydu; "Deprem dalgaları sudan geçmiyor, dolayısıyla Elazığ’da da göller var ve deprem dalgaları Elazığ’a gelmiyor, bundan dolayı da hasar görmüyor” şeklinde konuştu. Bu tamamen yanlış bir düşüncedir ve bilgisizlikten kaynaklanıyor.” 

“SU KAYNAKLARININ ELAZIĞ’I KORUMASI SÖZ KONUSU DEĞİL”

“Deprem dalgalarının sudan geçmeyişi bazı dalgalarda doğrudur. Buna “S” dalgasını örnek verebiliriz. Belirli derinlikte deprem dalgaları her tarafa ulaşıyor. Elazığ’ın etrafındaki göllerin ve barajların Elazığ’ı depremden koruması gibi bir özelliği söz konusu değil. Bu yanlış bir bilgidir ve üzerinde durmamak lazım.” 

“BARAJLARI KONTROL EDİN DİYE UYARDIM”

“Aksine depremler o bölgedeki su yapılarına zarar verebilir, o yüzden önemli olanı barajların büyük depremlere karşı dayanır nitelikte olması. Baraj gövdelerinin depremlerde yıkılma durumları olursa, su basması nedeniyle can ve mal kaybına neden olabilir ama bu Elazığ için söz konusu değil. 6 Şubat depremleri olduğu zaman ilk gün ben hemen barajları kontrol edin diye uyarılarda bulundum. Devlet Su İşleri muhakkak kontrollerde bulunmuştur ama ben bir bilim insanı olarak uyarılarımı yaptım. Sonrasında DSİ ve AFAD yetkilileri zaten gerekli açıklamaları yaptılar.”

Prof. Dr. Görür: Elazığ'dan Talep Yok

“Hocam, Elazığ’ın bir deprem bölgesi olduğu gerçeğiyle çok acı bir şekilde yüzleştik ne yazık ki. Bu gerçekle yaşarken öncelikli olarak neler yapmalıyız? Elazığ’ı depremlere hazır bir hale nasıl getirebiliriz?” 

“BENİM OĞLUM BİNÂ OKUR DÖNER DÖNER YİNE OKUR”

“Elazığ, önce bir mikro bölgeleme çalışması yapması lazım. Bugün bizde mikro inceleme çalışması var diye İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) Programında yer alan çalışmalar gösteriliyor. Bu, gerçek anlamda mikro bölgeleme çalışmaları değildir. Bizim Türkiye' de hangi ile gitsem, “bizim mikro bölgeleme çalışmamız var” derler, bu doğru değildir. Türkiye'de ciddi anlamda yapılan çalışmalar bir İstanbul'da mikro bölgelendirme çalışması var bir de İzmir'de yapılıyor. Başka illerde yapılan çalışmalar mikro bölgelendirme çalışması değildir. Zemin etütlerini kompoze ederek oluşturulan raporlar, mikro bölgelendirme çalışması değildir. Bu çalışma için o bölgenin topoğrafyasından tutun da Jeolojisi, hidrojeolojisi, stratigrafisi, sismolojisi, tarihsel depremleri, güncel depremleri gibi konuların tamamını çalışmak lazım. Jeofizik çalışmaları yapmak lazım ve bu çalışmalarda özellikle deprem dalgalarının dalga yayılımını, kayma dalgası hızının VS(30), en büyük yer ivmesinin, en büyük yer hızı gibi çalışmaların sondajlara dayalı olarak yapılması lazım.”

“HER KİLOMETREKARENİN ORTASINDA SONDAJ YAPILMASI LAZIM”

“Elazığ'ın kilometrekarelere ayrılıp ve her kilometrekarenin ortasında bir sondaj yapmak suretiyle bu sondajlardan 30 metre derinliğe kadar delmek şartıyla sondajlardan karotlar alarak laboratuvarda çalışmalar yaparak tehlike haritalarının üretilmesi lazım. VS (30) dağılımı (kayma dalgası hızı, dağılımı) Elazığ'da deprem şiddetinin dağılımı nedir? Elazığ'da en büyük deprem hızının dağılımı nedir? Elazığ'da deprem ivme dağılımı nedir? Konularının haritalanmasının yapılmasıyla olur. Mikro bölgelendirme çalışması ucuz bir iş değildir. Elazığ’da böyle 3-5 müteahhitin “bizler yaparız ” diyeceği bir işte değildir. Fırat Üniversitesi bu işin önderliğini yapabilir ama üniversitenin kendi başına yapabileceği bir şey değildir. Konunun uzmanlarının ülke çapında bulup, çalışmak lazım. Bu çalışma daha öncede söylediğim gibi maliyetlidir, en azından 25-30 milyon dolardan ucuza yaptıramazsınız.” 

Prof. Dr. Görür: Elazığ'dan Talep Yok

“MİKRO BÖLGELEME OLMADAN ASLA DEPREME HAZIRIZ DİYEMEYİZ”

“İşi ciddiye almak lazım, bizim belediyemizin, yetkililerimizin, valimizin üzülerek belirtmeliyim ki bu işin farkında değiller. “Biz her şeyi yapıyoruz diyorlar” ama gerçek anlamda yapılanlar bu yaptıkları değildir. Biz Elazığ’ın alt yapısını yapıyoruz diye borularını yapabilirsiniz, ama o borular değişik jeolojik formasyonların içinden geçer ve geçtiği yerlerdeki karakteristik yapıları heterojendir ve bu sebepten yer yer değişir. Kimi formasyonda deprem hızı ayrıdır kimi formasyonda deprem ivmesi ayrıdır. Bunları bilmeden, VS(30) kayma hızı dağılımını ve deprem şiddet dağılımını bilmeden yani mikro bölgeleme olmadan, sizin altyapı diye yaptığınız yapının depreme ne kadar dayanıklı olduğunu bilemezsiniz. Olası büyük bir depremde tamamen yerle bir olur. Aynen Güneydoğudaki depremde olduğu gibi olur ve farkına dahi varılmaz. Güneydoğu’da Hatay’ın, Adıyaman’ın veya Kahramanmaraş’ın belediye başkanına sorsaydık “Bizim altyapımız Allah’a şükür çok güzel, her şeyimiz tamam” derdi ama neler olduğunu ülkece gördük.” 

“ELAZIĞ BİR DEPREM DÖRTGENİNİN İÇERİSİNDE YAŞIYOR”

“Bu yüzden bilimin ışığıyla hareket etmek lazım, bilimsel verilere dayalı olarak Elazığ’ın depreme hazırlanması lazım. Bu şekilde yaptığım açıklamaları “Elazığ’da deprem mi olacak?” şeklinde yorumlamaktan vazgeçin. Elazığ bir deprem bölgesi ve deprem dörtgeninin içinde yaşıyor. Elazığ’ın çevresindeki herhangi bir fay, diyelim ki Yedisu Fayı etkilenirse (Bingöl’ün kuzeyinde) Elazığ’da etkilenir, Doğu Anadolu Fayı deprem oluşturursa Elazığ’da etkilenir. Diyelim ki Malatya Fayı gelişip deprem üretse Elazığ etkilenir, Ovacık Fayı harekete geçse Elazığ etkilenir. Etkilenme derecesi farklı olabilir, kimisinden az olur, kimisinden fazla olur bunu zamana bağlamakta yanlış olur.” 

Prof. Dr. Görür: Elazığ'dan Talep Yok

Sayın Hocam, son günlerde deprem bölgesinde bir hareketlilik olduğunu görüyoruz. Bu depremler büyük bir depremin habercisi olabilir mi?

“Ben görüyorum vatandaşlar “Naci Hoca böyle dedi, bugünlerde deprem mi olacak?” diyor. Böyle bir durum söz konusu değil. Deprem ne zaman olursa olsun, ister 50 sene sonra ister 500 sene sonra eğer şimdi deprem olursa biz ölürüz, yarın olursa çocuğumuz ölür, öbür gün olursa torunumuz ölür, bir sonrakinde kendi insanımız ölür. Ben böyle ölür diyorum ama amacım sözlerim etkin olsun diye, bizlerde bu ülkenin insanıyız, bütüncül düşünmeliyiz. Kendimizi ve ülkemizi depreme hazırlamalıyız, böyle kendi derdimize kendi evimize bakıp ona göre hareket edersek vatandaşlık görevimizi yapamayız. Elazığ’da ufak depremler her zaman olur ve çoğunu vatandaşlar hisseder. Faylar harekete geçmiş durumda, 1-2 yıl sarsıntılar devam eder.” 

Hocam, artık deprem gerçeğiyle yaşamaya alışmamız ve kendimizi buna hazırlamamız gerekiyor. Bu noktada  esas görev şehrimizi yönetenlere düşüyor aslında. Bu konuyla ilgili neler söylersiniz?

“DEPREMLER, PARTİ VE SİYASET ÜSTÜ BİR OLAYDIR”

“Derdimiz Elazığ’ın, Malatya’nın ve Türkiye’nin deprem dirençli olması. Eğer kentler deprem dirençli olursa depremde zarar almayıp veya minimum zararla atlatırız. Bu yüzden siyaset meclisine, istek ve taleplerde bulunmak gerekiyor. Vatandaşlar oylarını kime veriyorsa versin, onlardan kentin deprem dirençli yapılmasını istesinler. Eğer ciddi bir deprem planı programı yapmak gibi bir niyeti yoksa onlara oy vermeyin. Partizanlığı bırakın, depremler parti ve siyaset üstü bir olaydır. Çoluk çocuğumuzun, insanlarımızın can güvenliğidir. Bizler bu işlerle uğraşmayalım, insanımızı ve ülkemizi sevelim.” 

Sayın Hocam, bir önceki Elazığ Valisi, depremlerin ardından sizinle irtibata geçmiş ve Elazığ’ın depreme hazır hale getirilebilmesi için neler yapılabileceğini sormuştu. Siz de “Elazığ için ne gerekiyorsa yapmaya hazırım” demiştiniz. Yeni dönemde ilimizden sizinle irtibata geçen bir yönetici oldu mu?

“ELAZIĞ’DAN BENİMLE İLGİLİ EN UFAK BİR TALEP YOK”

“Bütün Türkiye’deki yetkililer, organize sanayi bölgeleri, iş dünyası, TÜSİAD, Ankara ve İstanbul belediyeleri, her yerdeki doktorlar, eczacılar hepsi benimle konuşuyor ve konuşmak için de sıradalar. Elazığ’dan benimle ilgili en ufak bir talep yok.”