Hiç mi Sevgimiz Kalmadı?

Dünyanın kan ve barut koktuğu, daha fazla para kazanma hırs sebebiyle insanların cayır cayır yandığı, daha ciddi konuları müzakere etmek yerine basit konular etrafında siyasi partilerin gereksiz tartışmalarının yaşandığı, hele hele üzerimize yüklenen ve hep beklenen misyonu hakkıyla yerine getiremediğimiz bir dönemde, sevgiyi üstte tutmak ve her şeye rağmen yaşamı sevmek, hayattan zevk alıp mutlu olmak çok da kolay değil.

Hiç mi Sevgimiz Kalmadı?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Oysa bizi tüm zorluklarına rağmen hayata tutunmamızı sağlayan başka neyimiz var sevgiden başka..

Bir mekânı, şehri,  insanı, bir işi, doğayı veya bir ideali sevmek, daha çok değerli kılmaz mı bizi?

İçimizde doğal bir mutluluk ve huzur hissi oluşturmaz mı?  Stres ve kaygıyı azaltarak ruh sağlığımızı iyileştirmez mi?

Daha duyarlı ve anlayışlı olmamızı, başkalarının duygularına önem vermemizi sağlamaz mı sevgi?

Yavuz Sultan Süleyman gibi heybetli, öfkeli, savaşçı ve cengâver bir padişaha bile; 

“Şirler pençe-i kahrımdan olurken lerzan,

Beni bir gözleri ahuya zebun etti felek.”

Dizelerini yazdıran ve günümüz Türkçesi ile

“Arslanlar, pençemin korkusundan tir tir titrerken,

Beni bir gözleri ahuya esir etti felek…”  

Dedirten sevgi duygusunu ne ara kaybetti insanlık.

Nasıl oldu da çevremize bu kadar duyarsız kalıp, Bolu’da otel yanarken ve içinde alevlere teslim olup yanan insanların etrafa yayılan deri ve kemik kokusuna  rağmen hala kayak yapma keyfimizden vazgeçemeyen bir ruh hali ve vicdansızlığına duçar olduk.

“İnsanlık ölmüş” söylemini haklı çıkartan bu kadar yanlışları yapan bu denli duruma nasıl düştüğümüzü başta sosyologlarımız olmak üzere artık ve lütfen bilimsel olarak çalışsınlar diyor başka bir şey de söylemiyorum.