Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Türkiye, yaklaşık 4 yıllık süre içerisinde Elazığ, İzmir ve Maraş merkezli depremler nedeniyle binlerce can kaybı yaşadı ve tutarı milyar dolarları bulan bir ekonomik kayba uğradı. Bu afetler kentsel dönüşümün Türkiye'nin öncelikli sorunu olduğunu da net bir şekilde ortaya koydu. Peki, dönüşüm için yeterli koşullar oluşturuldu mu?

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

24 Ocak 2020 tarihinde şiddetli bir deprem yaşayan Elazığ’da deprem sonrası yaklaşık 25 bin konut yapıldı. Cumhuriyet tarihinin en büyük kentsel dönüşüm uygulamasının yapıldığı Elazığ, bu konunun önemini 6 Şubat tarihinde Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremle birlikte bir kez daha net bir şekilde gözler önüne serdi.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDEN YERİNDE DÖNÜŞÜME

Elazığ ve Malatya’da 24 Ocak depremleri sonrası yapılan konutların büyük çoğunluğu rezerv alanlarda inşa edilirken 6 Şubat depremleri sonrası Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı  Mehmet Özhaseki olmasıyla birlikte yeni bir proje fikri ortaya çıktı: “Yerinde Dönüşüm”

YENİ YASA GEREKLİ KOŞULLARI OLUŞTURACAK MI?

Kentsel dönüşüm için yeni bir yasa hazırlandı ve Türkiye’de Kentsel Dönüşüm Başkanlığı adı altında yeni bir başkanlık oluşturuldu. Aynı zamanda daha önce mal sahiplerinin üçte iki çoğunluğuyla alınan kararların yüzde 50+1 şeklinde değiştirilmesi sağlandı. Tüm bu avantajların yanında devletin kentsel dönüşüme ortak olması yeni mülkiyet problemlerinin konuşulmasına neden olurken ekonomik koşullar, artan maliyetler, bürokratik süreçler, imar ve kat problemleri, iş gücü ve nitelikli eleman yoksunluğu gibi konular halen daha kentsel dönüşümün önündeki en büyük engeller ve bunların nasıl aşılacağına dair hiçbir somut adım bulunmuyor.

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: Elazığ'da yapımı devam eden TOKİ Konutları.
 
YERİNDE DÖNÜŞÜM MÜMKÜN MÜ?

Yerinde dönüşüm, kentsel dönüşümde büyük bir avantaj olarak görülüp birçok sorunu da çözmeyi iddia etse de özellikle kat sayısı konusunda bir türlü adım atılmaması hem süreci geciktiriyor hem de bu projenin uygulanabilirliğini ortadan kaldırıyor.

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: 24 Ocak 2020 depreminde Elazığ'da orta hasarlı olarak tespit edilen bir bina

ORTA HASAR, KENTSEL DÖNÜŞÜM VE BÖLGEYİ BEKLEYEN TEHLİKE

Bunun yanı sıra Kahramanmaraş merkezli depremler nedeniyle onlarca şehirde binlerce orta hasarlı konut yeni yasa ve geçtiğimiz gün depremden etkilenen illerin valiliklerine İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen genelge ile ağır hasarlı statüsüne alındı.

Haber Merkezimiz hem yeni genelgeyi hem orta hasar problemini hem de ortaya çıkacak yeni sorunları uzmanlara sordu.

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: Prof Dr. Ahmet Ercan (Sol) - Prof. Dr. Naci Görür (Sağ)

UZMANLARDAN BÖLGE İÇİN ÖNEMLİ UYARILAR

İlk önce bakılması gereken konu özellikle son günlerde meydana gelen depremler. Türkiye’de deprem konusundaki uzmanların neredeyse tamamının ortak görüşü Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından meydana gelen artçıların 2-3 yılda daha sürebileceği yönünde. Bunu geçtiğimiz gün art arda Malatya ve Adıyaman’da meydana gelen depremlerle daha iyi anladık. Depremlerin ardından Prof. Dr. Naci Görür ve Prof. Dr. Ahmet Ercan, meydana gelen depremlerin Maraş depremlerinin artçısı olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Ahmet Ercan ayrıca bir uyarıda bulunarak 11 ili uyardı ve Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilde artçıların 6,3'e kadar yükselebileceğine ve 2 ila 3 yıl süreceğine dikkat çekti.

TEHLİKE HİÇBİR ZAMAN GEÇMEYECEK

Artık şu bir gerçek ki ülkemiz bir deprem bölgesi ve özellikle Elazığ’ın da içerisinde bulunduğu bu bölge deprem gerçeği ile yüzleşmek ve yaşamak zorunda. Her ne kadar büyük bir depremin hemen birkaç hafta sonrası bir daha böyle bir gerçekle yüzleşilmeyecek gibi davranılsa doğa bu hataları ve yok saymaları asla affetmiyor. Bunun için Türkiye’nin en önemli önceliği kentsel dönüşüm olmak zorunda. 

SORUNLARA “ORTA HASAR” YÜKÜ

Elazığ depreminin ardından en çok konuşulan konuların başında orta hasarlı binalar gelmişti. Bu binaların bir kısmı 27 Aralık 2020 tarihinde meydana gelen depremle birlikte ağır hasarlı olarak yıkılmış ve hak sahiplerine TOKİ tarafından rezerv alanlardan konut verilmişti. Ancak orta hasarlı olarak kalan birçok konut güçlendirme veya yeniden yapma gibi uygulamaların çok uzağında pimi çekilmiş bomba gibi bekler vaziyette. İçişleri Bakanlığı tarafından geçtiğimiz günlerde bir genelge yayımlandı ve depremlerden etkilenen illerin valiliklerine gönderildi. Genelgeyle deprem bölgesindeki yüz binlerce hasarlı binaya binlerce bina daha eklenmiş oldu. Bu genelge orta hasarlı binaların yıkım sürecini hızlandıracak olsa da yine kentsel ve yerinde dönüşüme yeni birçok sorunun eklenmesine neden olacak gibi görünüyor.

Şimdi önce genelgeye bakalım daha sonra konuyu bir de uzmanlarından dinleyelim:

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: Depremden etkilenen illerin valiliklerine İçişleri Bakanlığı tarafından gönderilen genelge.
 
Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: ELSAD Başkanı ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Av. Murat Erdoğan.

ORTA HASAR GENELGESİ NE İÇERİYOR?

Elazığ Stratejik Araştırmalar Derneği Başkanı ve Kentsel Dönüşüm Uzmanı Av. Murat Erdoğan Orta Hasar Genelgesi’nin neler içerdiğini ve dikkat edilmesi gerekenleri şu sözlerle aktardı:
“Bu düzenleme 6 Şubat depremi ile zarar gören orta hasarlı yapılar için yapılmıştır. Buna göre 45 gün içinde orta hasarlı binaların yenilenmesi için başvuru yapılması, 90 gün içinde ruhsat alınması gerekiyor. Bir yıl içinde de yenileme yapılması gerekiyor. Bu sürelere uymamış ve ruhsat almamış bir yıl süre içerisinde hasarı yenilenmemiş binalar yıkılır denilmektedir.” 

24 OCAK DEPREMİNDE ORTA HASAR ALAN YAPILAR FAYDALANAMAYACAK

“Ancak 6 Şubat depremi nedeniyle orta hasarlı olup da yenilenmesi mümkün olmayan ruhsat verilmeyen binalar ağır hasarlı sayılacak. Bunların hak sahipliği de ağır hasarlı vatandaşlar gibi herhangi bir başvuruya gerek olmadan devam edecek. Bu kimselere yeni bir ev yapılması için kredi verilir denilmektedir. Ancak Elazığ ilinde 2020 Ocak ayında meydana gelen depremde orta hasarlı olan binalar bu kanundan istifade edemezler diye düşünüyorum. Çünkü bunlar için herhangi bir yenileme ruhsatı alınmamış ise bir yıllık da süre geçtiği için bu binaların orta hasarlı hali devam etmez yıkılır. Bu durumda vatandaşlar herhangi bir fayda temin edemezler. 

ORTA HASARDAN AĞIR HASARA GEÇİP BİNASI YIKILAN DEPREMZEDEYE SADECE KREDİ Mİ VERİLECEK?

“6 Şubat depreminde hasar gören orta hasarlı binalar için yukarıda söylediğimiz faydalı durum devam etmektedir. Yani bunlar ruhsat alırsa bina güçlendirilir, bina yenileme raporu verilmezse bu durumda ağır hasarlı kabul edilir ve bunlara kredi verilir denilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus şudur sadece kredi verilir deniliyor bunlara afet nedeniyle konut veya iş yeri fiili olarak verilir demiyor.”

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Mehmet Özhaseki

BAKAN ÖZHASEKİ: “ORTA HASARLI BİNA SAHİBİNİN ELİNDE 2 SEÇENEK VAR”

Kentsel Dönüşüm Uzmanı Av. Murat Erdoğan’ın da dikkat çektiği gibi orta hasarlı bina sahibinin elinde dikkat etmesi gereken 2 seçenek var. Ya güçlendirme yapacak ya da yapısını yıktıracak. Yapısını güçlendirmek isteyen vatandaşların dikkat etmesi gereken nokta 29/12/2023 tarihinden sonra hak sahibi kabul edilecek olan orta hasarlı bina sahiplerine, hak sahipliği nihai kararlarının ilan tarihinden başlamak üzere güçlendirme ruhsatı başvurusu için 45 gün, yetkili idarelere yapı ruhsatı düzenlemesi için 90 gün süre verilir. Başvuru yapmasına karşın bu süre içerisinde güçlendirme yapılmayan binalar ise ağır hasarlı olarak kabul edildiği için ağır hasarlı binalar gibi yıkım sürecine dahil edilir. Bakan Özhaseki’nin bu konudaki ifadeleri ise şu şekilde: “Orta hasarlı binalarla ilgili devletin ihtiyarı ş; orta hasarlı bina sahibinin elinde 2 tane seçenek var. İstediğini kendi seçsin. Eğer diyorsa ki “ben bu evimi giderim bir rapor alırım, orta hasarlı olduğunu ispatlarım, sonra da bunun ruhsatını çıkarırım ve güçlendiririm.” Başlasın hiçbir mani yok. Ama diyorsa ki Sayın Cumhurbaşkanımız bu konuda büyük bir fedakârlık yaptı. Orta hasarlı bina nihayetinde yorulmuş bir binadır. Emin olun yorulmuş binalardan ben çok korkarım. Diyorsa ki “benim binamı da ağır hasarlı gibi görün, tamam yıkın kardeşim, benim zararımı da tazmin edin.” İşin başından beri anlattığımız ne kadar kolaylaştırma varsa, yaptığımız hazır dairelerden vermek gibi veya yerinde dönüşüm gibi hepsine razıyız. Biz onu ağır hasarlı gibi görürüz ve onu da yenilemeye hazırız. Burada tercih vatandaşın ama bir tek şey var burada, bir süreleri varmış. Artık sene başına kadar bu işin bitmesi lazım. Müracaatını yapması lazım, ruhsatını çıkarması lazım. Bu işin ucu boş bırakılarak istediğin zaman sen tercih et denilemiyor haliyle. Tarihler ve tercihleri vatandaşın gözetmesi lazım.”

VALİLİKLER VE YETKİLİLER SESSİZ

Genelgenin içeriği ve uzman görüşü yanında Bakan Özhaseki’nin açıklaması ise bu şekilde. Her konuda olduğu gibi bu konuda da net bir açıklama ve görüş yok. Valilikler ve bu süreci yönetecek kurumlar ise sessizliğini koruyor. Vatandaş ise güçlendirme yapmak istemediği halde karmaşık süreci çözemediği için ne yapacağını bilemiyor.

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: Fırat Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı- Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zülfü Çınar Ulucan

“GÜÇLENDİRME, MALİYET YÜZDE 40’I GEÇMEYECEKSE MANTIKLIDIR”

Peki, güçlendirme gerçek bir çözüm mü? İşte bu konudaki uzman görüşleri:

Fırat Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanı- Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Yapı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zülfü Çınar Ulucan bu konuya şu ifadelerle açıklık getiriyor:

“Güçlendirme bizim genel olarak uygun bulduğumuz bir yöntem. Çünkü binaları kaderine terk edip ufak bir arızada yıkmanın çok akıllıca olmadığını düşünüyoruz. Çünkü binalara milli servet olarak bakıyoruz. Dolayısıyla bunun bir sınırı olur mu, elbette bir sınırı vardır diye düşünüyoruz. O günkü şartlarda normal yapı maliyeti için makul bir rakam baz alınırsa yapacağınız güçlendirme o rakamın yüzde 40’ını geçmeyecekse o zaman güçlendirme anlamlıdır ve ekonomiktir ve bu sayede milli serveti de korumuş oluruz.”

“MİLLİ SERVET GÖZÜYLE BAKMAK GEREKİR”

“Ancak farklı düşünenler vardır. Vatandaş, yüzde 30’da olsa yüzde 25’de olsa yıllardır ayakta kalmış bir bina, tesisatları, fayansları uzun yıllar kullanılmış. Bunlar düşünüldüğünde yenilenmenin avantaj sağlayacağı düşünülür. Dolayısıyla bu binayı bırakıp yeni bir binaya geçmek belli bir para ödemek de akıllıca olabilir. Ama ben öyle düşünmüyorum. Bence o yüzde 40 maliyetin içinde az önce bahsettiğim eskimiş değerleri ve malzemeleri değiştirme payı zaten var. Bununla beraber yüzde 40’ı aşmazsa yapabilirim diye düşünüyorum. Ben olaya biraz milli servet gözüyle bakmak istiyorum. Çünkü ortada bir bina yok oluyor. O bina şahsa ait olsa da neticede bu ülkenin parasıyla yapılmış bir milli servettir. Tüyü bitmemiş yetimin de hakkı vardır diye düşünüyorum.”

“GÜÇLENDİRME USULÜNCE YAPILMALIDIR”

“Dolayısıyla böyle yüzde 40’ları aşmayacak bir rakamla yapılabilecekse güçlendirme yapılmalıdır. Peki, bu güçlendirme gerekliliğine kim karar verecek? Oradaki projenin performans analizi yapılacak, ardından bir fizibilite raporu hazırlanacak ve bundan sonra bir karar aşaması oluşacak. İşte o karar aşamasında masadaki rakamlar maliyetin yüzde 40’ını aşmayacaksa bu binaya güçlendirme yapılabilir. Böylece hem milli serveti korumuş hem de cebimizi korumuş oluyoruz diye düşünüyorum. Çünkü neticede yeni bir binaya dönüştüğü zaman kimse size para ödemeyecek, küçük bir devlet desteği dışındaki bedeli siz ödemek zorunda kalacaksınız. Güçlendirme vardır, olur, güvenlidir ancak gereği yapılırsa. Güçlendirmeyi usulünce yapmak zorundasınız. İşin ehline vermelisiniz.”

Bu Yöntemle Dö-Nü-Şe-Me-Yiz

Foto: Türkiye İnşaat Mühendisleri Odası Elazığ İl Temsilcisi İnşaat Mühendisi Hıdır Kaya

“TEKNİK OLARAK GÜÇLENDİRMEYE KARŞI DEĞİLİZ ANCAK…”

Türkiye İnşaat Mühendisleri Odası Elazığ İl Temsilcisi İnşaat Mühendisi Hıdır Kaya’nın bu konudaki görüleri ise şu şekilde:

“Güçlendirme elbette önemlidir ama yapılacak olan güçlendirmeler az önce de söylediğim gibi çok iyi bir proje gerektirir, çok iyi bir işçilik gerektirir. Şimdiye kadar yapılan güçlendirme çalışmalarında bu yükümlülüklere pek uyulmadığını gördük. Hem projeyi hem de işçiliği beğenmedik. Bu yüzden daha önce de güçlendirme yapılmış olan binalar büyük hasar aldı. Bunun için eski yapılarda yaşayan vatandaşların deprem korkusu yaşamadan gönül rahatlığıyla yaşaması için mutlaka bu binaların yenilenmesi gerektiği görüşündeyiz. Ama tabi oda olarak, teknik olarak güçlendirmeye karşı çıkamayız, bu yanlış olur.”

“YENİDEN YAPILMASINDAN YANAYIM”

Şöyle de bir konu var: bir binayı yıkıp yeniden yapmakla güçlendirme yaptırmak arasında ciddi bir fiyat farkı olduğundan dolayı vatandaşlar güçlendirmeyi tercih edebilir. Ancak bütün şartlar sağlanırsa bu güçlendirme sağlıklı olur. Doğru bir şekilde yapılan güçlendirmeyi destekliyoruz elbette. Biz oda olarak güçlendirme konusuna sıcak bakıyoruz ancak benim şahsi görüşüm binanın yıkılıp yeniden yapılmasından yana. Çünkü güçlendirmelerin pek iyi sonuç vermediğini düşünüyorum. 

GÜÇLENDİRME DE ÇIKMAZA DÖNÜŞÜYOR

Prof. Dr. Zülfü Çınar Ulucan ve İnşaat Mühendisi Hıdır Kaya’nın da belirttiği gibi güçlendirme ancak belirli bir maliyet ve işin ehilleri ile yapılırsa mümkün hale gelebiliyor. Ancak günümüzde artan maliyetler, bürokratik süreçlerin zorluğu ve işin ehlinin nadir bulunması gibi konular vatandaşın bu noktada da çıkmaza girmesine neden oluyor.

MUHTARLAR: UMUTLU DEĞİLİZ

Son olarak yerinde dönüşüm ve orta hasarlı binalar için yayımlanan genelgeye dair haber merkezimize açıklama yapan muhtarlar, Türkiye’nin ve Elazığ’ın kentsel dönüşümde önemli bir mesafe kat edebilmesi için bu adımları yeterli görmüyor ve kendilerinin talep ve önerilerinin dinlenmediğini bu nedenle atılan adımların ülkemizin ve şehrimizin depremlere hazır hale gelmesinde umutlu olmadıklarını belirtiyorlar. Aynı zamanda orta hasarlı binalar ile ilgili genelgede sadece “kredi” ibaresinin geçmesinin bu konutların yerinde dönüşümde hibe alıp alamayacakları konusunda büyük bir belirsiz doğurduğuna dikkat çeken muhtarlar, yerinde dönüşümde kat sınırlamasının da yeniden düşünülmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Sonuç olarak yetkili kurumların farklı açıklamaları yayımlanan genelgelerin anlaşılmazlığı, yerel bürokrasinin yetersiz kalması gibi nedenler, her an bir depreme gebe olan ülkemizde kentsel dönüşümün etkili ve hızlı bir şekilde ilerlemesini engelliyor ve geçen her an aleyhimize işlemeye devam ediyor…