Tesadüf mü Operasyon mu?

Sedat Peker'in açıklamaları, bir Cumhuriyet Savcısının koronavirüsle mücadeleye isyan bayrağı açması, Akşener'in Rize ziyareti ve son olarak AA muhabirinin hükümete yönelik eleştirileri… Tüm bu olayların peş peşe gelmesi tesadüf mü yoksa bir merkezden yürütülen senkronize edilmiş asimetrik bir yıpratma operasyonu mu?

TAKİP ET

Ülkemizde son günlerde dikkat çeken gelişmeler yaşanıyor. Her şey Sedat Peker'in İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Mehmet Ağar, Tolga Ağar, Emniyet, MİT ve diğer kamu kurumlarını hedef alan videolarla başladı.

AKŞENER'İN NETANYAHU BENZETMESİ VE RİZE GEZİSİ
Tam da bu toz duman arasında muhalefet partileri erken seçim çağrısının dozunu artırmışken, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, Gazze'de katliam emri veren Netanyahu'ya benzetti, ardından Erdoğan'ın memleketi Rize'ye ziyaret düzenledi.

SAVCI, KORONAVİRÜSLE MÜCADELEYİ BEĞENMEMİŞ
Bu gelişmenin ardından Viranşehir Cumhuriyet Savcısı Eyyüp Akbulut, tüm dünyanın ve özellikle birçok ülkenin örnek aldığı ülkemizdeki koronavirüs ile mücadele sürecinde atılan adımlarlar ve alınan tedbirlerle ilgili olarak il idaresi kanununun zikredildiğini ve işlemlerin 11C ve 66. maddeler uyarınca yapıldığını ifade etti. Akbulut, "Fakat bir kanunda 'Vali gereken tedbirler alır' denmesi bu kısıtlamalar için hiçbir şey ifade etmez. Yoksa vali bizlere aklımızın almayacağı şeyler de emredebilir. Temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasında dar yorum esastır. Kanunilik ilkesi caridir. Bunu bu kanuna istinaden yapamazsınız" diye konuştu.

İLK KEZ GAZETECİLİK YAPMIŞ
Son olarak Anadolu Ajansı muhabiri Musab Turan, ilk kez gazetecilik yaptım ve içimdeki soruyu sordum diyerek pişman da olmadığını ifade ettiği, Bakanlar Mustafa Varank ve Bekir Pakdemirli'nin düzenlediği basın toplantısında, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında provokatör bir soru sordu ve sosyal medya hesaplarından canlı yayın yaptı ve bu yayın aynı anda tüm sosyal medyaya servis edildi..

TEASADÜF OLABİLİR Mİ?

Senkronize şekilde başlayan olaylar dizisinin tesadüften öte belirli mahfillerde özellikle planlanmış ve Hükümetin “hükümet etme” gücü ve iradesini sorgulatacak türden sekronize bir eylem planı olduğu ifade ediliyor.

ŞENER: “KAOS ORTAMI OLUŞTURULMAK İSTENİYOR
Gazeteci Nedim Şener, özellikle siyasette kullanılan dilin toplumu nasıl gerdiğini, oluşan kaos ortamının sokakta çatışmaya dönüşebileceğini gösteren işaretler olduğunu, daha önce 1980 öncesi yaşananları, hatta 15 Temmuz öncesi yaşanan psikolojik ortamı anımsattığını ifade ederek şunları ifade etti:
“Okuma yaptığınızda da geçmişe dönük; çok benzer. Siyasetteki sertleşmenin, sınırsız hareket etmesi, insanların birbirini yumruklaması hatta Allah korusun katletmesiyle sonuçlanabilir. Birbirine benzeyen insanlar bunu yapıyor. Düşman da değil. Birbirine benzeyen, aynı yörenin insanı. O yüzden kimsenin siyasetçinin sözünden dolayı zarar görmemesi gerekir. Siyasetçi her kesimden oy almak ister. Ama olmuyor. Git gide sertleşiyor. Netanyahu'ya dünyada hiçbir siyasi benzetilemez. Onun gibi kötü bir örnek yok daha. Türkiye'deki bir siyasetçi başka bir siyasetçiyi veya devlet adamına Netanyahu üzerinden küfür edemez. Dünyaya örnek küfür abidesi olarak duruyor. İnsan ne kadar düşman olursa olsun buna benzetmez.

“TÜRKİYE, TÜM OYUNLARI BOZDU”
Anadolu Ajansının muhabirinin yaptığının her şeyi anlattığını ifade eden Şener, “Türkiye'de bir kaos senaryosu var. Bunu ben çok kere anlattım. İç çatışmaların körükleneceğini söyledim. Niye? Türkiye'de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı, iktidar var ama sürekli erken seçim çağrısı yaparak, toplumun nabzını yükselten siyasi söylem de var. Emperyalist güçler bunu arzu ediyor. Türkiye, İsrail'in Kudüs'e saldırması konusunda gösterdiği tutumla oyunu bozdu yine. Tıpkı Doğu Akdeniz'de, Ege meselesinde, Suriye'de, Libya'da olduğu gibi Amerika'nın bütün oyunlarını bozuyor. Evet, bir oyun kurucu olarak değerlendirilmeyebilir ama ciddi şekilde hem kendine hem bölgeye kurulan oyunları bozuyor. İsrail bugün ateşkes ilan etmek zorunda kaldıysa Türkiye'nin dünya kamuoyunu etkileme gücünden kaynaklanmıştır. Yoksa Araplar ortak kınama bile yapamayacak durumdalar. Kendi medyalarından orada yaşanan zulmü bile göstermiyorlar. Aksine İsrail'le ilişkilerin ne kadar iyi olduğunu gösteren görseller paylaşıyorlar. Ama Türkiye orada oyunu bozuyor. Büyük İsrail Projesi'ni bozuyor. Dolayısıyla Türkiye'de anlayışın değişmesi için siyasetin değişmesi gerekiyor. Bu kaos dışarıdan raporlarla destekleniyor, Batı medyasıyla oluşturuluyor.

"BUNU FETÖ YAPAR"
İç kaosu tetikleyen unsurlardan birinin de Sedat Peker üzerinden yaşanan tartışmalar olduğunu ifade eden Şener, “iddialar araştırılır, yargı gereğini yapar. Ama Anadolu Ajansı muhabirinin canlı yayınla paylaşması, FETÖ'cü hesaplar tarafından alınan kaydın anında servis edilip bir tartışma açılma çalışması zaten o kaosun planlandığını gösteriyor. Bir kişi yanlış bir soru sorabilir, abartabilir ama ajans görevlisi orada cep telefonuyla kayıt yapıyorsa artık orada kurgu olduğunu herkesin kabul etmesi lazım. Asıl iş kumpas boyutu. Demek ki bir amacı varmış. Soruyu hazırlarken ve canlı yayını yaparken tartışmalara hazırlıklıymış. Ve bu o kişinin yapabileceği bir şey değil. Görüntüleri siz bir yerden paylaşırsınız.
O kişinin Anadolu Ajansı muhabiri olup olmadığını, kurgu olup olmadığını bilmeden nasıl paylaşabilirsiniz? Ancak biliyor olmanız lazım. Kim yapar bunu? FETÖ yapar.” dedi.

"DEVLET OBJEKTİFLİĞİNİ GÖSTERMİŞ"
AA muhabirinin FETÖ'cülüğü konusunda da konuşan Şener şunları söyledi: “Adamın FETÖ ile kaydı yok diyorsanız ağabeyi KHK ile ihraç edilmiş. Ablası da FETÖ'den tutuklu aileye para gönderenlerden birisi. Ama bu onu bağlar mı? Evet ilkesel olarak ve hukuken bağlamaz. Devlet zaten bağlamadığını göstermiş. Ağabeyi ve ablasına rağmen bu kişi devletin ajansında kadrolu eleman. Eğer devletin toptancı bakışı olsaydı zaten kuruma yaklaştırmazdı. Ama devlet öyle bakmıyor olaya. Ama işte devletin objektif tutumuna karşı siz eleman alıyorsunuz o eleman sizin eline verdiğiniz telefonu, bilgisayarı, kamerayı tıpkı Karlov suikastındaki FETÖ'cü polis gibi infaz için kullanıyor. Türkiye'nin itibarını infaz için kullanıyor. Hedef alınan Türkiye'dir. Ama Türkiye sınırda yaptığı gibi ülke içinde de terörle etkin mücadele ediyor. Çok kısa sürede bunlar deşifre ediliyor.

PAZARCI: “MAKSATLI VE TÜMÜYLE PROVOKASYON”
Yaşananların tamamının Erdoğan'a yönelik yıpratma eylemleri olduğunu ifade eden Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi Emin Pazarcı, şunları söyledi:
“Gazetecilik kisvesi altında soru soran kişiden bahsetmek istiyorum. Bu gazetecilik falan değil. Tetikçiliğe en büyük örnek. Böyle gazetecilik olmaz, böyle soru olmaz. Tamamen maksatlı, bir amaca yönelik provokasyon. Belli ki bunu yönlendirenler var.
Burada asıl soru şu: Bu devlet bu kadar mı korumasız, bu ülke bu kadar mı sahipsiz? Anadolu Ajansı'nda birisi burada yıllarca yuvalanmış ve soru sorma imkânı bulduğunda resmen ateş ediyor. Meseleye böyle bakmak lazım.”

“AKŞENER HDP İLE AYNI CEPHEDE”
Akşener'in Rize gezisinin bir provokasyon olduğunu ifade eden Pazarcı şunları söyledi:
“İYİ Partililer Rize'de provokasyon var diyorlar. Doğru ama tersinden bir provokasyon. Kimse Meral Hanım'a Sayın Erdoğan'a çok ağır ifadelerle yüklen diye tehditte bulunmadı. Kimse silah dayayıp İkizdere'ye göndermedi. Bunun böyle olacağı belliydi. Bilerek ve isteyerek halkı tahrik etmeye çalışıyorlar.
Dört bir yandan saldırıyorlar. Altı çizilmesi gereken konu şu: Meral Akşener ülkücüleri iktidar yapacağım diye yola çıktı, bugün bakıyoruz HDP ile aynı cephede Sayın Erdoğan'a ateş ediyor. Meseleyi böyle değerlendirdiğimiz zaman neler olup bittiğini daha iyi görürüz diye düşünüyorum.

AKTAŞ: "MUHALEFETİN ÇARESİZLİĞİ"
Muhalefetin siyasal şiddete yönelmesi kendi çaresizliği olduğunu ifade eden GENAR Başkanı İhsan Aktaş, muhalefetin kamuoyu desteği alamadığı için şiddet diline yöneldiklerini belirtti.

"OLDUKÇA PROFESYONEL YAPIMLAR..."
Ülke olarak geçmişte de buna benzer hadiseler yaşadıklarını ifade eden OPTİMAR Başkanı Hilmi Daşdemir ise şunları söyledi:
“Bir taraftan organize suç şebekesi küresel olarak dünyada dizayn edilen bir ülkenin himayesinde. Oldukça profesyonel birtakım yapımlar ortaya koyuyor. Burada teknik bir destek var aynı zamanda senaryo desteği var.

“Yakın zamanda Sayın Berat Albayrak bir şekilde Sayın Erdoğan'ın yanından uzaklaştırıldı. Ne olursa olsun Erdoğan ya da AK Parti aleyhine girişimde olmayacak bir isimdi. Şimdi de AK Parti'nin, özellikle FETÖ, PKK, DEAŞ gibi terör şebekeleriyle mücadele ettiği noktada çok başarılı olmuş Soylu'nun hedefe konulduğunu görüyoruz. Süleyman Soylu, Sedat Peker'e cevap verdiği için hedefe konmuş değil. O zaten hedefe konacaktı, senaryo gereği gündeme geldi. İddiaların da ne kadar boş olduğu görüldü. Netanyahu'ya benzetme, hemen ondan sonra Rize'ye gitme… Bunlar birbirinden bağımsız olarak değerlendirilemez. Temelde bir senaryonun adım adım işletilmesidir. Bunları tek tek gündeme getirmek, Ardından Erdoğan'ı yalnızlaştırılmak hedef. Bu noktada bazılarının suskunluğunun da not edilmesi gerektiğini düşünüyorum.”


Bakmadan Geçme