14 Mayıs'ta Sandıktan Önce Kime Gitmek Zorundayız?

14 Mayıs Pazar günü ülke olarak sandığa giderek beş yıl boyunca bizi yönetecek Cumhurbaşkanı ile milletvekillerini seçmiş olacağız.

14 Mayıs'ta Sandıktan Önce Kime Gitmek Zorundayız?
TAKİP ET Google News ile Takip Et

Ancak bu vatandaşlık görevimizden önce daha önemli bir insani görevimiz var ve bu sandıktan da seçimlerden de daha önemli.

Sandıktan önce onunla görüşmeli, onun elini öpmeli ve onun duasını almalı. Kim mi O?  Bizleri doğuran annemiz, birçok fedakârlıkla bizleri büyüten annemiz.

Seçimin yapılacağı 14 Mayıs, aynı zamanda anneler günü.

Hâkimiyet Gazetesi olarak yoğun siyasi gündemlerle doldurduğumuz günlük hayatımıza bir mola verelim istedik ve o yüce değerlerimiz olan annelerimizi bugünden hatırlayalım istedik.

Evet, bugün anneler günü değil ama biz şimdiden annelerimizin bu özel ve güzel gününü hatırlatalım istedik.

Her yaşta ayrıdır anne bizim için. “Anne” kelimesi ilk öğrendiğimiz kelime olmasına rağmen çocukken ona düşkünlüğümüzün ve bağlılığımızın pek farkında değilizdir.

Anne, okula başlayınca sürekli kural koyan, ödev kontrolü yapan onun için de anneler gününde “hediye alınsa yeter” biri…

Anne, gençlik döneminde ise hayatın keşmekeşliğinde dörtnala koşarken hep yanımızda olan hep arkamızda olan, orda olduğunu bildiğimiz ama sadece bildiğimiz…

Hep orada olacak hep yanımızda olacak sandığımız… 

Ama onunla nasıl hayata tutunduğumuzu yokluğunda anladığımız anne…

Bize nasıl umut olduğunu, bize nasıl kol kanat gerdiğini… Kıymetini ancak yokluğunda anladığımız anne.

Anne ve anneler günü denilince genellikle akla ilk olarak Peygamber Efendimizin (S.A.S) “Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi gelir. Bu hadisi şerif anneliğin ne kadar kutsal olduğunu anlatmanın yanı sıra önemine de vurgu yapmaktadır. Ancak toplum olarak genellikle annelerin çocuklarına duydukları yoğun merhamet duyguları ön plana çıkarılır, annelerin çocukların büyüme süreçlerinde ne kadar fedakâr oldukları yemeyip yedirmeleri onlara yaptıkları hizmetler onları her an nasıl koruyup kolladıkları üzerinde durulur. 

Toplumlar kültür ve medeniyetleri ile ayakta dururlar. Bir toplumun dimdik güçlü ve kuvvetli bir şekilde ayakta durabilmesi için kültürünün ve medeniyetinin gelecek nesillere aktarılması gerekir. Anneler toplumun kültür ve medeniyetini bir önceki kuşaktan alıp, bir sonraki kuşağa aktarmada önemli bir köprü görevi ifa ederler ve bu konuda yerleri doldurulamaz.   

u nedenle toplumu ayakta tutan en önemli kurum ailedir. Ancak anneler bu işlevi doğru bir şekilde yerine getirmek zorundadırlar. Çünkü anne, çocuğun yaratılışta içine yerleştirilen fıtrata uygun davranış tohumlarını ve güzel ahlak tohumlarını sularsa onları yeşertir. Fıtrata uygun olmayan davranış tohumlarını ve kötü ahlak tohumlarını sularsa onları büyütür, faydalı bitkilerin yeşermesine izin vermeyen bir ayrık tohumu misali… 

Bu nedenle annelerin değerleri olmalı, doğruları olmalı, prensipleri olmalı, kırmızıçizgileri olmalı. Kendilerine emanet edilen bu kültürü bu medeniyeti güzel ahlak ile süsleyerek, ilim ile donatarak peygamberi bir çizgide kendilerinden sonraki nesillere aktarmalıdırlar. 

Anne öncelikle bir kadındır. Kadını önemsemeyen hatta belki küçük gören bir toplumda anneye ve annelik kurumuna saygınlık ve itibar kazandırmak imkânsızdır. Kadına anneye ve annelik kurumuna önem vermeyen toplumlar yok olmaya mahkûmdur.